GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
2 Haziran 2015 Salı

7 Haziran senaryoları ve İzmir!

Türkiye’nin nefesini tuttuğu 7 Haziran genel seçimleri için geri sayım devam ederken, liderler, partiler ve de Cumhurbaşkanı Erdoğan son kozlarını oynamaya çalışıyor. Kritik sıralardaki adaylar, ceylan derisi koltuklar için son hamlelerini yaparken senaryolar da havada uçuşuyor.
HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği yönündeki muamma büyük ölçüde çözülmüş görünüyor.
Genel kanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan Selahattin Demirtaş üzerinden HDP’ye yüklenmesinin, ülke genelindeki ‘anti Erdoğancıları’ harekete geçirdiği ve de HDP’nin yüzde 10’u geçmesini sağladığı yönünde…
Hatta öyle ki HDP’nin Beştepe’den esen bu rüzgârın da etkisiyle umulanın çok üzerinde oy almasının bile mümkün olduğu konuşulmaya başlandı. Yüzde 13’lerden söz edenler ve de İzmir’de 3 vekil çıkarabileceğine dair tahmin yapan anket şirketleri var şu anda.
MHP’nin hatta Saadet-BBP ittifakının da Anadolu’da önemli bir kıpırdanma gösterdiği, CHP’nin ilk kez 20 yıl önce terk ettiği kenar mahallelerde boy gösterdiği konuşuluyor.
Ve de AK Parti içindeki 8 Haziran senaryolarının yüksek sesle konuşulmaya başlandığı…
Bu köşenin müdavimleri bilir.
Aylar öncesinden 8 Haziran’a ilişkin olası senaryoları kaleme alırken, AK Parti içindeki ‘muhaliflerin’ 8 Haziran itibariyle ‘yenilikçi kanat’ olarak sahaya çıkabileceğini ve AK Parti’nin alternatifini kendi içinden çıkarabileceğini, Abdullah Gül gibi ‘daha liberal, daha dengeci’ isimlerin ön plana çıkarak, Fazilet Partisi’nin 1999 kongresinin benzerinin AK Parti’de de mümkün olabileceğini yazmıştık. Hem de defalarca…
Bugün seçimin sonucuna bağlı olarak bu ihtimalin daha da güçlendiği konuşuluyor, yazılıyor.
Kaldı ki bana göre de seçimin sonucu bu süreci tetikleyecektir. Lakin seçimin sonucu ne olursa olsun, yenilikçi kanat kongre için kolları sıvayacaktır.
Hem de o kongreyi kaybetme pahasına… Seçimi kaybetmek tıpkı 1999’da olduğu gibi ‘yeni bir yol’ açmanın gerekçesi kabul edilebilir. Gül’ün İstanbul’un Fethi Mitingi’ne katılmayı reddetmesinin yegâne nedeni de bana göre budur. Her geçen gün yıpranan ve de yıpratılan Erdoğan’a alternatif bir lider olarak Gül, ‘kurucusu’ olduğu partisini kurtarmak adına er ya da geç harekete geçecektir.
Tabi ki doğru bir zamanlamayla…
*
Gelelim 8 Haziran için çok konuşulan koalisyon senaryolarına…
HDP’nin barajı aşması halinde, simülasyon uzmanlarına göre AK Parti’nin yüzde 44’den aşağı bir oy alması 276’nın altına düşmesi anlamına geliyor.
Yani ufukta ciddi ciddi bir koalisyon ihtimali görünüyor.
Peki, kim kiminle koalisyon yapar.
HDP, koalisyon yapabileceği tek partinin CHP olduğunu açıkladı.
AK Parti cephesinde ise günler öncesinde Binali Yıldırım’ın dile getirdiği ‘azınlık hükümeti’ senaryosu, ‘tek başına iktidardan sonraki’ en olası ihtimal olarak konuşuluyor. Tek başına iktidar iddiasını her şeye rağmen sürdüren tek parti AK Parti… Bana uzak gibi görünse de HDP barajı aşsa bile yüzde 44 alma ihtimalleri matematiksel olarak var.
HDP barajı aşamazsa zaten tek başına iktidar olmaları kesin gibi…
Ama 330 hedefi yine de uzak görünüyor.
AK Parti cenahı ‘azınlık hükümeti ve yeni seçim’ iddiasını güncelleştirse de ben AK Parti-MHP koalisyonunu hala ‘en olası ihtimal’ olarak görüyorum.
Bakmayın siz seçim meydanlarındaki tiyatroya… Milliyetçi-muhafazakâr çizgide ve de ‘devletin bekası’ gibi yabancısı olmadığımız gerekçelerle bu koalisyon akla, mantığa en yakın olanıdır.
MHP ve CHP’nin vekil sayısı yeterli olursa akla, mantığa ve de siyaset bilimine uygun en yakın ikinci senaryo da bu olur.
Peki, koalisyon korkulması gereken bir ihtimal midir?
Bu sorunun yanıtını 5 yıl önce verseydim, tereddüt etmeden ‘koalisyondan uzak durulması’ gerektiğini kaleme alırdım.
Ama gelinen noktada koalisyon ‘demokratik bir ihtiyaç’ gibi duruyor. Siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın zirve üzerine zirve yaptığı sürecin soğutulması adına bir ihtiyaç gibi…

İzmir’e dönersek;
Adayların dışında AK Parti’de iki isim dikkat çekiyor.
 İl Başkanı Bülent Delican ve de Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım…
Delican partisinin başarısı için canhıraş bir çaba sergiliyor.
Atatürk Stadı’ndaki Erdoğanlı açılış üzerinden kendisine ömür biçen parti içi mihraklara
Gündoğdu Mitingiyle yanıt verdi.
Büyük bir emek, titiz bir çalışma ile iyi bir organizasyona imza attı.
Yetmemiş olacak ki bir yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na karşı muhalefete bayraktarlık ediyor diğer yandan hükümet adına ‘kentsel dönüşüm’ gibi önemli hamlelerin duyurusunu yapıyor.
Seçim dönemleri AK Parti’de genellikle adayların öne çıktığı/çıkarıldığı il başkanlarının birkaç adım geri çekildiği süreçlerdir. Ama Delican bu maçta hep sahanın ortasındaydı.
AK Parti cephesinde İl Başkanı Delican’la birlikte öne çıkan bir diğer isim Binali Yıldırım…
İlçe mitingleri yaparak teşkilatı motive ediyor.
4 yıl önce kentin önüne koyduğu ‘çılgın projelerden’ biri olan Konak Tüneli’nin hizmete girmesiyle birlikte siyasette vites yükselten Yıldırım, saha çalışmasıyla adayların önünde bir performans sergiliyor.  İthal geldiği kentte siyaset dili ve üslubu nedeniyle hatırı sayılır bir taban tutan Yıldırım için “8 Haziran’dan sonra başbakanlık hedefliyor” gibi yorumlar yapılsa da 1 yıl önce 1 milyon oy aldığı kentte Yıldırım’ın tam saha pres yapması AK Parti adına önemli bir artı.
Vekil listelerinde Davutoğlu ve ekibi tarafından ters köşeye yatırılmış olsa da Yıldırım’ın küsmek yerine çalışmayı hatta adaymış gibi çalışmayı tercih etmesi de siyaseten ayrı bir parantezde ele alınması gereken bir duruştur.
CHP’de ise Yıldırım’ın yerini Kocaoğlu alıyor.
Adeta adaymış gibi partisi için köy köy, mahalle mahalle çalışıyor.
Aday listelerinde ve de ön seçimde yaşadığı hayal kırıklığını üzerinden kısa sürede atarak, kente davet ettiği genel başkanının başarısı için sahaya inen, AK Parti’nin adaylarıyla, il başkanıyla kıyasıya mücadele eden Kocaoğlu, CHP’nin kente yabancı adaylarının yarattığı siyasal boşluğu doldurmayı şu ana kadar başardı.
CHP adaylarının başka kentlerde boy gösterdiği hatta 8 Haziran’a dönük başka rüyalar gördüğü süreçte yerel siyasetteki tecrübesini sahaya yansıtmayı bilen Aziz Kocaoğlu da CHP’li kimliğinin altını bolca çizdiği bu sürecin öne çıkan isimleri arasına adını yazdırmayı başardı.

Yıldırım ile Kocaoğlu arasında 30 Mart 2014’ten baki açık bir hesap da var. Her ne kadar o maçı Kocaoğlu yüzde 50’ye yakın oyla kazanmış olsa da kaybedilmiş 8 ilçe ve de Yıldırım’ın hanesinde yazan 950 bin oy var.Hem de 17-25 Aralık gibi ağır bir sürece rağmen…Sanıyorum Kocaoğlu’nu ve de Yıldırım’ı sahada bu denli diri tutan faktörlerden biri de 30 Mart’tan baki yarım kalan o hesap…