GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tarım
5 Şubat 2023 Pazar 08:40

Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı 'korkunç' olarak nitelendirdi... Ardışık yağışın olmadığı 100 gün var!

İklim değişikliğinin İzmir ve çevresindeki etkilerini anlatan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Yağmurun yağmadığı ardışık gün sayısı 99-100 gün gibi günleri görüyor. Çok korkunç ve uzun süreli rakamlar. Bunun da tam tersi olan, yani çok ardı ardına ve çok kuvvetli yağışlar ise zamanında gelmediği için hem toprak neminin olmamasına hem de kuvvetli yağışın erozyona etkisi bizler için sıkıntı doğruyor” ifadelerini kullandı.

EGEDESONSÖZ- Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı SonSöz TV’nin konuğu oldu. Gazeteci, yazar Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Çakıcı, iklim krizi ve kent gündemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

İklim krizinin uzun sürelerdir konuşulduğundan bahseden Çakıcı, sadece ülkemizde değil tüm dünyada uzunca süredir tartışılan iklim krizinin artık daha belirgin bir şekilde kendisini gösterdiğini ifade etti.

YAĞMURUN YAĞMADIĞI ARDIŞIK GÜN SAYISI 99-100 GÜN!
İklim değişikliğinin olacağının yıllardır söylendiğinin altını çizen Dr. Çakıcı, “Bilim de artık iklim değişikliğini kabul ediyor... Yağışların etkilerini, takip ediyoruz. Tarım bu durumdan derin etkileniyor… Tarım demek hava sıcaklığı ve su demek, bu da sürekli değişiyor. Yaşadığımız yıl içerisinde gördük ki, sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde geçti. Yalancı baharın etkisini, yazın tarım ve tarım ürünlerinde daha net göreceğiz. Yağış azlığını ilk olarak geçtiğimiz ekim döneminde gördük. Çiftçiler kuruya ekim dediğimiz yöntemi kullanmak zorunda kaldı. Sonradan gelen yağışlar çiftçiye eksi olarak etki ediyor. Yağış tabi ki çok önemli ancak, yağışın yanında zamanında yağması daha da önemli çiftçiler için. İzmir ve çevresinde yağmurun yağmadığı ardışık gün sayısı 99-100 gün gibi günleri görüyor. Çok korkunç ve uzun süreli rakamlar. Bunun da tam tersi olan, yani çok ardı ardına ve çok kuvvetli yağışlar ise zamanında gelmediği için hem toprak neminin olmamasına hem de kuvvetli yağışın erozyona etkisi bizler için sıkıntı doğruyor” ifadelerini kullandı.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİNİ ÜRÜNLER ÜZERİNDE GÖRECEĞİZ
Su tasarrufu yapmamızı ve mevcut suyumuzu çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini söyleyen Dr. Hakan Çakıcı, “İklim değişikliğini, bilimde görüyor. Uzun yıllar için projeksiyonlar, araştırmalar ve değerlendirmeler yapılıyor. Özellikle Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden çok fazla etkilenecek. Güney Ege ve Batı Akdeniz bölgesinde çok hızlı bir değişim olacak. Çünkü bu bölgeler sulu tarımın yapıldığı bölgeler. O yüzden iklim değişikliğinin etkisini ürünler üzerinde çok hissedeceğiz… Su tasarrufu ve mevcut suyumuzu ekonomik kullanmak ve su azalıyor diye buna uygun ürünler ekilmesini sağlamak gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda, çiftçi pamuk üretecekti, ancak kanalarda suyu bulamadığından dolayı bir sonraki yıl pamuk ekmedi. Bakanlığın ürün desteği konusunda çiftçiyi bilgilendirmesi, yol göstermesi destek olması gerekiyor” dedi.

SUYUN YÜZDE 70-75’İ TARIMDA KULLANILIYOR!
Çiftçiliğin de geliştiğini artık sadece güneş ve su ile yapılmadığını, çiftçinin ürünlerinde çok fazla girdi maliyetinin olduğunu belirten Dr. Çakıcı, “Yüzey suları direk yağışla ilgili, birde yer altı suyu rezervi var. Görüyoruz ki kar yağışı çok az… Bu da rezerv suyun azalmasını doğuracak, suyun yüzde 70-75’i tarımda kullanılıyor. Bu yüzden tarımda kullanılan suda, tedbirler alıp ekonomik kullanmak gerekiyor. Tarım ürünleri üretmek için çiftçilerimiz artık endüstriyel tarım yapıyor. Güneş ve su ile yapılan doğal tarımdan bahsetmiyoruz. Enerji, sulama, gübre ve elektrik derken çok fazla girdi ile üretim yapılıyor. Birde yanında pazara ulaşması bakımından, lojistiği ve paketi derken ürünün maliyeti pazara gelene kadar çok fazlalaşmış oluyor. Çiftçiler için ürettiği ürünün giderleri, tarlada tohum atarken başlayıp markette, pazarda satılana kadar birçok girdiyle ürünün üzerine ekleniyor. Hem maliyeti azaltıcı, hem de ürünü arttıracak önlemler sağlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

ÜRETİCİNİN GELİRİ BASKILANARAK MALİYET DÜŞÜRÜLÜYOR!
Maliyet düşürülmek için uygulanan politikanın yanlışlığına dikkat çeken Dr. Çakıcı sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Çiftçinin üzerinde bu kadar çok maliyet baskısı varken, maliyetleri düzenleyecek tedbirler almak gerekiyor dedik. Ancak bizim ülkemizde maalesef ki, üreticinin gelirini baskılayarak bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Ancak asıl olarak bizim, çiftçinin ürünü ucuza mal etmesini sağlamamamız gerekiyor ki, üretici ürettikten sonraki geliriyle, bir refah seviyesine çıksın. Ve çiftçiliğe devam etsin. Ancak biz üreticinin gelirini baskılıyoruz… Tarımdan, çiftçilik yapan üreticiler bu yüzden uzaklaşıyor. Sanayi bölgelerinin baskıları, yerleşim yeri ve imar baskıları derken, çiftçi tarlasını satıp gidiyor. Başka bir işte asgari ücret ile çalışmak istiyor”

TARIMSAL GİRDİ MALİYETLERİ YÜZDE 120 ARTTI!
Bir yıl içerisinde yaşanan değişimleri ‘inanılmaz’ olarak yorumlayan Dr. Hakan Çakıcı, “Üretim maliyetlerinin çok fazla artması ve vatandaşın satın alma gücünün aynı oranda artmaması, bu makası ortaya çıkardı. Tarımsal girdi maliyetleri yüzde 120 artmış şu anda. Bu gösteriyor ki önümüzdeki dönemde de bu artış devam edecek, fiyatların geriye düşmesi söz konusu değil. Artık yapılacak şey tüketicinin alım gücünü iyileştirmek… Girdi maliyetlerinin düşmesi için ise, yapılacak çözüm şu olabilir üretim maliyetlerini düşürerek, üretimi arttırmak. Bunu çiftçinin yapabilmesi için ise, devletin bizzat desteği gerekiyor” şeklinde konuştu.

ÇİFTÇİYİ DİNLERSENİZ SORUN DA ÇÖZÜM DE BELLİ!
Girdi maliyetlerinin aşırı artmasının, çiftçinin belini büktüğünden bahseden Dr. Çakıcı, “Çiftçiyi dinleseniz yapılacak işler belli, sorun da belli, çözümde belli, mühendise sorsanız söyler, marketçiye sorsanız söyler. Burada da görünen o ki çiftçinin belini büken girdi maliyetlerinin aşırı artması. Demek ki devlet bunları desteklemek zorunda… Girdi maliyetlerini düşürmek için, çiftçiye satılacak ürün fiyatları, piyasa fiyatının altında verilmesi lazım. Birde çiftçinin önünü görmesi gerekiyor, eğer bir çiftçinin, tohumu tarlaya attığındaki gübrenin fiyatı ile hasat yaptığında ki gübrenin fiyatının arasında yüzde 120 fiyat farkı varsa, çiftçi için işler ön görülemez bir duruma gelir ve üretici bezer” açıklamasını yaptı.

HER İSTEDİĞİNİ EKMEMELİDİR DEMEK YERİNE…
Çiftçilerin ülkemizin ihtiyacı olan ürünleri ekmesinin doğru olduğunu belirten Dr. Çakıcı, “Tarım Bakanımız açıkladı... Ancak tam net ne olduğu belli değil. Çiftçi her istediğini ekmemelidir demek yerine, biz buna üretim planlaması diyoruz. Böyle demek daha doğru çünkü Bakanlığın dediği gibi dersek çiftçilerde, acaba bir yaptırım mı olacak, zoraki ürün ekimi mi yaptırılacak tarzı bir hava eser, itici durur. İhtiyaç duyulan ürünü ekmeli çiftçi, evet ancak bu durum da yaptırım yaparak değil, çiftçiyi yönlendirerek ve çiftçiyi bu ürünlere teşvik ile olur. Çiftçiye zorlama ile bu ürünü ekeceksin ya da ekmeyeceksin demekle olmaz. Piyasada ihtiyaç duyulan ürünün ekilmesi doğrudur, bize de destek veririz. Bunu desteklemek zorundayız zaten. Eğer böyle olursa çiftçide seve seve bu ürünü ekmek isteyecektir” ifadelerini kullandı.

İKTİDAR TARIM POLİTİKASINI BELİRLER, BELEDİYELER BU POLİTİKALARA DESTEK OLUR...
Tarım politikalarının merkezi iktidar tarafından belirlenmesi gerektiğini söyleyen Dr. Çakıcı, “Tarım politikası deyince merkezi yönetimin yönetmesi gerekir. Tarım politikası ülke politikasıdır… Havzalar ve büyük ovalar üzerinde yapılacak yönlendirmelerdir. Ekonomik ve idari güç devletin elinde. Belediyelerin planladığı şeyler çok aykırı konular değil. Yerelde tarım diye bir konu da var. Üretilmiş ürünlere kısa sürede ulaşma yönünde bir beklentimiz olduğu için, bu yönde bir tarım politikası seçilmesi doğru. Ancak biz yine de genel olarak merkez iktidarın tarım politikası belirlerken, yerel yönetimlerin ise bu politikalara destek olması gerekiyor diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

HER ŞEY UYGULAMADA BİTİYOR
Altılı Masa’nın geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştığı ‘Milli Mutabakat Metni’ni içerisinde tarım ile ilgili yer alan maddeleri yorumlayan Dr. Çakıcı şunları söyledi:

“Aslıdan herkes sorunları ve çözümleri biliyor. O maddelerin hepsinin üzerinde çalışılmış. Şuandaki karar vericilerinde bildiği konular bunlar. Kaynakları doğru yere harcamak doğru olanı, bende inceledim ve baktım. Tüm maddeler doğru maddeler. Mazot ve gübrenin teşvik edilmesi, ancak sadece teşvik ederek değil teşvikin de zamanında çiftçiye ulaşması gerekiyor. Yeni açıklanan metinde 90 gün gibi bir süre var ve çiftçiler için gayet yeterli bir süre. Şu anda bir tarımsal desteği, çiftçi bir sene sonra alıyor. Hepsi doğru, mesleki açıdan da baktığımda Ziraat Mühendislerinin alanlarında çalışması gibi güzel noktalar da var. Oralara da baktım. Keşke bu maddeler hayata geçse herkes bu çözümleri bekliyor. İnşallah uygulanır diyelim çünkü her şey uygulamada bitiyor. Parite uygulaması gayet temel bir konu. Sürdürülebilir bir besicilik için parite uygulaması temel bir konu. Bir litre süt, 1.5- 2 litre yem alabilmeli. Yem fiyatı artınca otomatikman süt fiyatı da artacak. Bu sayede üretici korunacak, üretici korunurken ise hayvanlar kesime gitmeyerek. Ve böylece hayvan varlığı da korunmuş olacak. Birde genç çiftçiler için sosyal güvenlik maddesi var, Bu madde de gayet önemli ve şehre gidenleri yeniden döndürme konusunda ne kadar başarılı olur bilemem. Ama şuanda gitmek durumunda kalan insanları geri döndürebilecek bir madde. Çünkü sosyal güvenlik konusu çok önemli. 30 yaş altı gençleri topraklarında tutabilmek için gerekli bir konu. Tabii ki diğer maddeler ile de birlikte tüm maddeler, birbirlerini tamamlayıcı maddeler”

İNCİRALTI’NIN YAPILAŞMAYA AÇILMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM!
İzmir’de uzun zamandır tartışılan İnciraltı planları hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Çakıcı, “Düşüncelerimizde bir değişiklik yok… Ancak bu konu üzerinde bir çözüm üretilmiyor. Çözümsüzlük de aslında en kötü şey… İnciraltı İzmir için tarımsal durumu ve yapılaşması ile çok önemli. Orasının yapılaşmasını şehir ile bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Orada sulak alan var, hala tarım yapılabilecek bir yer var. İnciraltı için bizler, İzmir’in kuzeyinde bir kuş cennetimiz var, neden güneyinde de bir kuş cennetimiz olmasın? Demiştik. Geldiğimiz durumda bizde bekliyoruz ha oldu, ha olacak denilirken bir karar verilemedi… Bizim bu konu hakkında endişemiz var. Ancak oranın yapılaşmaya açılamayacağını düşünüyorum. Farklı bir yöntem bulunacağına inanıyorum. Bu şehire zarar verecektir. İzmirlinin de bunu isteyeceğini düşünmüyorum… Kent Ormanı’nın planlar dâhilinde belirtildiği gibi yeşil alan olmalı. Orası korunmalı özelikle sulak alan ile bütünlüğünün sağlanarak korunması lazım” ifadelerini kullandı.

TEKRAR TEKRAR GİDERİM
İnciraltı Gelişim Derneği Başkanı Tayfun Karabulut’un kendisine yönelik çağrısını değerlendiren Dr. Hakan Çakıcı, “Ben 35 senelik akademisyenim ve benim bölümüm toprak bölümü. Bitki besleme ile bor ile alakalı bir bölüm… Ben İnciraltı'na defalarca gittim, hem hukuken bilirkişi nezdinde, hem de akademisyen kimliğim ile çok gittim. Bildiğim tanıdığım bir bölge tekrar tekrar giderim. Ben mutlaka gitmek isterim hiç problem değil…" dedi.