GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
14 Temmuz 2016 Perşembe 17:32

Mülteci-Der'den vatandaşlık açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verileceği yönündeki sözlerinin ardından başlayan tartışmalar üzerine Mültecilerle Dayanışma Derneği (MÜLTECİ-DER) tarafından yapılan açıklamada "Irkçılık dalgası ve nefret söylemiyle karşı karşıyayız" denildi.

Mülteci- Der'den, Suriyeliler'e vatandaşlık ve konut verilmesi tartışmalarının ardından yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriyeli mültecilere vatandaşlık verileceği yönündeki açıklamasının ardından yükselen bir ırkçılık dalgası ve nefret söylemiyle karşı karşıyayız. Bazı basın yayın organlarının Suriyelilere hakaret içeren manşetleriyle başı çektiği bu dalga, sosyal medyada başlatılan #ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum hashtagli ırkçı kampanyayla ciddi bir ivme kazandı. Medyada yükselen bu nefret içerikli söylemler, günlük yaşamda Suriyelilere dönük ırkçı saldırılar ya da yerli gruplarla Suriyeliler arasında gerilimler biçiminde yansımasını buldu. 7 Temmuz Perşembe günü İstanbul İkitelli'de daha önce Ağustos 2015'te ırkçı saldırıya maruz kalan Suriyeliler ile mahalle gençleri arasında başlayan gerilim, şiddetli bir kavgaya dönüştü.

Irkçılık karşıtı grupların araya girmesiyle olay korkunç boyutlara ulaşmadan şimdilik sonlandırıldı. Basında 'kavga' biçiminde haberleştirilen 10 Temmuz Pazar günü Konya Beyşehir İlçesi'nde gerçekleşen diğer bir olayda ise biri Suriyeli olmak üzere 2 kişi hayatını kaybetti. Benzer biçimde 11 Temmuz Pazartesi, Şanlıurfa'da gerçekleşen bir bıçaklı gasp olayında failin kim olduğu dahi belirlenmeden mahalle sakinleri parkta toplanarak 'Urfa'da Suriyeli İstemiyoruz' biçiminde sloganlar atarak ırkçı bir gösteri düzenlendi. Bunlara ek olarak, insan haklarını savunur konumda olması gereken, hukuk alanında örgütlü kimi kesimler tarafından şiddet ve işsizlik gibi ciddi toplumsal sorunların nedeni olarak savaş mağduru Suriyelileri gösteren talihsiz açıklamalar yapıldı.

Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 3 milyona yakın Suriyeli ve 300 bin civarında Suriyeli olmayan mültecinin durumlarına ilişkin medyanın nefret dolu söylemleriyle de körüklenen ciddi bir bilgi kirliliği söz konusudur. Mülteciler yaşadıkları yerleri terk etmeyi tercih etmemişler, halen süregiden çatışma, insan hakları ihlali ve zulüm, dünya tarihindeki belki de en acımasız örgütlerden biri olan IŞİD de dahil birçok tarafın olduğu bir savaş nedeniyle mülteci olmak zorunda kalmışlardır."

'SİYASİ KAYGILARDAN BAĞIMSIZ OLUN'
Mülteci-Der'in açıklamasında, mültecilerin sorununun siyasi kaygılardan bağmısız olarak çözülmesi gerektiği belirtilerek, "Teknik olarak gerek geçici koruma, gerekse uluslararası koruma kapsamında olan mültecilerin Türkiye toplumuyla barış içinde birlikte yaşayabilmesini sağlayacak şekilde, uluslararası standartlar ve mülteci hukuku uyarınca, mültecilere vatandaşlık hakkı verilmesi de dâhil kalıcı çözümler getirilmesine yönelik politikaları olumlu karşılamaktayız. Bu tip adımların siyasi kaygılardan bağımsız olarak, devletlerin, mültecilerin durumuna kalıcı çözümler getirme yükümlülüğü bağlamında atılması ve dolayısıyla bir lütuf değil, uluslararası hukuk bağlamında bir yükümlülük olduğunun topluma doğru bir şekilde anlatılması gerektiğini düşünmekteyiz" denildi.

Türkiye toplumuna entegrasyonuna yönelik kalıcı çözümlerin ayrım yapılmaksızın tüm mültecilere tanınması gerektiği belirtilen açıklamada, "Vatandaşlık hakkı da dahil, mültecilerin Türkiye toplumuna entegrasyonuna yönelik kalıcı çözümler kapsamında tanınacak hakların menşe ülke, toplumsal statü, eğitim durumu, dini inanç, etnik köken ayrımı yapılmaksızın tüm mültecilere tanınmasının gerekliliğine inanıyoruz. Vatandaşlık hakkı gibi uzun erimli bir çözüme giden yolun sağlam taşlarla döşenmesi, sürecin başarıya ulaşması açısından son derece önemlidir. Bu anlamda, hâlihazırda mültecilere yönelik nefret söylemini ve nefret suçlarının önlenmesi, ülkemizde karşı karşıya kaldıkları hak gasplarının sonlandırılması ve uluslararası standartların ihlaline kesinlikle izin verilmemesi gerekmektedir. Geçiş sürecinde menşe ülke ve statü gibi ayrımlar yapılmaksızın, bireysel mülteci statüsü değerlendirme süreçleri hızlandırılmalıdır. İster kitlesel akınla, ister bireysel olarak gelsin, uluslararası koruma ihtiyacında olan herkese vatandaşlığa da uzanacak şekilde mülteci statüsü verilmeli, sağlık, eğitim, çalışma ve barınma gibi temel haklar tüm mültecilere tanınmalıdır."  (dha)