GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İnşaat/Emlak
26 Nisan 2023 Çarşamba 13:49

Mimarlık Merkezi’nde ‘deprem’ zirvesi… Şehir Plancıları’ndan 16 maddelik öneri!

İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen “Dirençli, Sürdürülebilir Kent” çalıştayında konuşan Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Ekici dirençli kentlerin oluşturabilmesi için önerilerde bulundu.

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Mimarlar Odası İzmir Şubesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve IISBE (International Initiative for Sustainable Built Environment) ortaklığında “Dirençli, Sürdürülebilir Kent” başlığında çalıştay düzenliyor.

İzmir Mimarlık Merkezi’nde düzenlenen ve iki gün boyunca sürecek olan çalıştayın ilk gününde ana tema Dirençli Kent Planlaması oldu.

Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve İskenderun başta olmak üzere afet bölgesinden meslek odaları ve STK temsilcileri, yerel yönetimlerin ilgili daire başkanları, deprem uzmanları, İzmir'deki meslek odaları ve uluslararası alanda uzman isimler katıldı.

AFETLER KRİZİ DAHA DA DERİNLEŞTİRİYOR
Çalıştayda, kent hakkı ve barınma krizi hakkında konuşan Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi (ŞPO) Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Ekici, depremlerin ardından barınma sorunlarına değindi. Ekici “Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 bin vefatın olduğu söyleniyor ancak sahada gördüğümüz tablo 50 binden fazla rakam gördük, dilerim yanılıyorumdur. İzmir’de yaşanan deprem aslında İzmir deprem değildi. 30 Ekim’de Sisam Depremi’nin İzmir’e etkilerini yaşadık. Hatay’da vahşi bir yıkım vardı ve yaşadıklarımızın hiç biri tesadüf değil. Son yıllarda ciddi bir barınma krizi yaşıyoruz ve afetler krizi daha da derinleştiriyor. Kiralarda önlenemeyen artış var. Enflasyon durdurulamıyor. Son 20 yılda ciddi anlamda yatırımla kamu kaynakları aktarılıyor ve buna rağmen neden ölüyoruz? Bunları anlatırken Türkiye’deki tabloyu da çiziyoruz.1999 milat denildi fakat milat olmadı. Yapı Denetim Kanunu çıkarıldı. Ama kanun ticari amaçlı yapıldı. Meslek odaları devre dışı bırakıldı. Yapı Denetim firmaları aktör oldu” dedi.

İMAR AFFI ZAMANA YAYILMIŞ CİNAYET FAALİYETİNİN ADIDIR
İmar barışının organize bir cinayet anlamına geldiğini kaydeden Ekici, “İmar kanununda 2018’de imar barışı adı altında yapı stokuna dahil ettik. İmar mevzuatına tamamen aykırı olan yapılara barış adı altında imar affı çıkarıldı, aslında bir bütün olarak bir cinayet faaliyetinin adıdır. Hem kamu kaynakları hem de vatandaşların canları tehlikeye atıyor. TOKİ tarafından üretilen binaların büyük bir çoğunluğunun yatırım amaçlı üretildiğini biliyoruz. TOKİ’nin açıklamasına göre  2002 yılından itibaren 1.170 civarında konut üretilmiş. Üretilen konutlar mevcutu dönüştürmeye yönelik olsaydı. 6 Şubat’taki vahşeti kadar felaket ile karşılaşmazdık. 30 Ekim’de yaşanan depremi 6 Şubat ile karşılaştıramayız. Ölçek olarak çok büyük. İzmir’de 117 can kaybı yaşandı. Kamu binaları ciddi anlamda hasar gördüğünü 80 bin civarında. İzmir’de 870.000 yapı stoğu var. Yıkımın merkezi bayraklı burada önemli olan konu yıkılan binalar tamamı ruhsatlı binalar ve 117 canımızı yitirdik. Ağırlıklı olarak binalar yıkıldı ama hala yapı ölçeğiyle ilgili konuşuyoruz. 6 Şubat’ta yaşanan deprem bölgesel olarak meydana geldi. Bölgesel ölçekte konuşmalıyız. Yapısal ölçekte tartıştığımızda kentin bütününü kaçırıyoruz. Deprem gündüz oldu. Ulaşım alt yapısının ne kadar önemli olduğunu gördük herkes dışarıdaydı. Toplanma alanının ne kadar kritik olduğunu gördük.  Neresi boş bulunursa geçici barınma merkezleri kuruluyor. Buna dair bir hazırlığımızın olmadığını gördük. Kentsel mekanın bir yatırım aracı olarak görülmesinden kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Bu sorundan çıkarılmadığı sürece ne yaparsak yapalım kentlerimizi dirençli hale getiremeyiz. Deprem sonrası çok önemli hamleler diye inşaat artışları dile getirildi. Bayraklı’da proje alanları belirlendi. Depremin ardından bakanlık tarafından hızlı bir şekilde sit statütüsü değiştirildi, orman vasfı kaldırıldı, rezerv alanlar ilan edildi, planlar onaylandı. Yerel yönetimleri tebrik etmek lazım. Belediyeler kamu mülkiyetleri açtı. Kamu mülkiyetler belediyenin elinde olunca hızlı reaksiyonlar alınıyor. Bu yüzden kamu mülkleri satılmamalı.  Zemine dair fikir sahibi olunmadan şehire bina yüklendi. Tüm devletin kamu alanları buraya transfer edilmeliydi” dedi.

16 MADDELİK ÖNERİ
Konuta erişimin temel sorun olduğunu vurgulayan Ekici, “Vatandaşın sağlıklı güvenli konuta erişim ile ilgili sıkıntıları var. Bu sorunu çözmedikçe yol almamız mümkün değil. Bu sorunu çözmek için 2002’den bu yana çözümmüş gibi uygulanan çözümler yangınla benzine gitmekten öteye gitmedi” diyerek konut sorunun nasıl çözüleceğine ilişkin önerileri sıraladı:

-İmar planlarının bütünlüğünü bozucu parçacıl plan değişiklikleri, planı yok sayan meclis kararları ve yönetmelik değişiklikleri yapılmamalıdır.

-3194 sayılı İmar Kanunun 18.maddesi kapsamında kamusal alanların elde edilmesi amacıyla alınan Düzenleme Ortak Payı toplam inşaat alanları üzerinden alınacak şekilde yasal düzenleme yapılmalıdır.

-İkinci ve boş konutlar vergilendirilmeli, daha fazla sayıda konutu olanların vergilerinin artan oranda belirlenmelidir. Elde edilecek gelir barınma sorunu yaşayan vatandaşlar için kullanılmalıdır.

-İmar aflarının bir daha gündeme gelmemesi için Anayasaya hüküm eklenmeli, imar affından faydalanmış tüm yapıların kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar sonucunda dönüşümünü sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

-Konutu yatırım aracına çeviren tüm iş ve işlemlerden vazgeçilmeli, bu yönde gerekli tüm yasal ve yönetsel düzenlemeler ivedilikle hayata geçirilmelidir.

-"Sosyal konut” kampanyaları konutun yatırım aracına dönüşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle başta TOKİ olmak üzere ilgili kamu kurumları tarafından üretilen konutlarda mülkiyetin kamuda kalacak şekilde sadece kullanım hakkının vatandaşlara (gelirlerine göre önceliklendirilerek) sunulması konusunda yasal ve yönetsel düzenlemeler yapılmalıdır.

-Miras olarak bırakılan taşınmazın vergilendirilmesi, alınan vergi depreme dayanıksız yapıların dönüştürülmesi için kullanılmalıdır.

-Kentlerimizin deprem karşısındaki durumu göz önüne alınarak yeni yapılı çevreler üretmek yerine mevcut yapı stoklarının dönüştürülmesine ilişkin plan kararları yeniden ele alınmalı ve kamu kaynakları bu alanlara yönlendirilmelidir.

-6306 sayılı Kanunun 6g) maddesinde tanımlanan gelir ve hasılat oluşturma ibaresi kapsamında rezerv yapı alanı olarak belirlenen alanların prestijli konut projeleri için gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişilere devri/satışı yasaklanmalıdır.

-Kamu mülkiyetlerin satışı yasaklanmalıdır.

-Özelleştirme İdaresi Başkanlığı lağvedilmeli, bu kurum tarafından yapılmış tüm iş ve işlemler incelenerek mülklerin kamuya dönmesi konusunda düzenlemeler yapılmalı, modeller üretilmelidir.

-İmar planına esas mülkiyet, halihazır harita, jeolojik-jeoteknik ve mikrobölgeleme etütleri kent bütününde hazırlanmalıdır.

-Afet ve kentsel risk analizleri yapılarak (öncelikli olarak kent merkezlerinde) risklerin yüksek olduğu yerler tespit edilmeli ve sakınım planlaması çalışmaları yapılmalıdır.

-Mevcut yapı stoğu ile ilgili risk analizi ve tespitleri yapılmalıdır.

-Afet ve diğer kentsel riskler için yapılmış risk azaltıcı önlem ve tedbirler plan kararına dönüştürülmelidir.

-Çevre Düzeni Planı/Nazım İmar Planları hazırlanmalı ve bu planların kararlarına, nüfus yoğunluk kriterlerine uygun hareket edilmelidir.

-Geçmişte şehircilik ilkeleri, planlama esaslarına aykırı yapılmış bütün iş ve işlemler iptal edilmelidir.