GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
14 Ekim 2023 Cumartesi 16:56

Amasra faciası İzmir'de unutulmadı

Geçtiğimiz yıl 43 madencinin yaşamını yitirmesine sebep olan Amasra maden faciasının yıldönümünde hayatını kaybeden madencileri anma töreninde konuşan ESM İzmir Şube Başkanı Yeşiltepe, “Emek düşmanı sisteme karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceği” dedi.

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Bartın’ın Amasra ilçesinde bulunan Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesine ait maden ocağında geçtiğimiz yıl 14 Ekim'de meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 43 madenci patlamanın birinci yıldönümünde İzmir’de anıldı. 

Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) İzmir Şubesi tarafından patlamanın yıldönümüne ilişkin basın açıklamasını ESM İzmir Şube Başkanı Veli Yeşiltepe okudu. Aradan geçen bir yılar rağmen emekçileri iş cinayetlerine mahkûm eden düzen yerli yerinde durduğunu belirten Yeşiltepe, “Yaşanan madencilerin fıtratı olarak addedilen alelade bir ölümden ziyade göz göre göre gelen bir iş cinayetidir. İş cinayetleri ile aramızdan koparılan tüm işçileri, emekçileri saygı ile anıyor, yeni Amasraların, Somaların, Ermeneklerin yaşanmaması adına emek düşmanı sisteme karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz” dedi. 

İŞ CİNAYETLERİ ÖNLENEBİLİR SEBEPLERDEN KAYNAKLANIYOR
İSİG verilerini göre 2023 yılının sadece ilk 8 ayında bin 253 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdiğini hatırlatarak sermaye düzeni ve temsilcilerin her yıl yaşanan iş kazalarını birer kader olduğuna inandırmak için ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen Yeşiltepe. “Hepimizin bildiği gibi iş cinayetlerinin neredeyse tamamına yakını önlenebilir sebeplerden kaynaklanmaktadır. Geçtiğimiz yıl Amasra’da yaşadığımız maden faciası da sonrasında ortaya çıkan gerçeklere baktığımızda alınabilecek önlemlerle 43 madenciyi kaybetmemizin önüne rahatlıkla geçilebilirdi. Hem kazaya ilişkin Meclis araştırma raporu hem de bilirkişi raporları bunu kanıtlamaktadır. Son olarak dava dosyasına eklenen bilirkişi raporunda TTK Genel Müdürlüğü yüzde 100 kusurlu bulunurken; kazanın meydana geldiği maden ocağında havalandırmanın iyileştirilmesi için gerekli yatırım ve iyileştirilme projelerinin hayata geçirilmediği, kazanın meydana gelmesinde yetersiz ve etkisiz havalandırma sisteminin önemli rol oynadığına dikkat çekilmiştir. Rapor ayrıca kaza ile ilgili sorumluluğun kişilere mal edilemeyeceğini açıkça ifade etmektedir” diye konuştu. 

YASAL VE VİCDANİ SORUMLULUKTUR
Madencilik sektörünün barındırdığı tehlikeler nedeniyle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren en tehlikeli iş koludur olduğunu belirten Yeşiltepe, “Kömür madenlerinde grizu ve göçük en bilinen, en çok can yakan tehlikelerdir. Etkisi ve riski bilinen tehlike kaynaklarına karşı proaktif önlem almak hem yasal hem de vicdani bir zorunluluktur. Bu tür sonuçları bilinen olaylar kaza değil olsa olsa cinayettir. Yeraltı maden işletmeciliğinin olmazsa olmaz koşulu iyi havalandırma planı ve yeryüzüne ulaşmayı sağlayacak en az iki bağımsız yolun var olmasıdır. Yeraltında havalandırma ölçümlerinin not edildiği havalandırma defteri bulunur. Ocak havası sensörlerle izlendiği gibi seyyar ölçü aletleri ile de ölçülür ve deftere kaydedilir. Bu yasal zorunluluktur. Ocak havası iyi ve yeterli bir havalandırma ile temizlenebilir. Görünen o ki var olan havalandırmanın ocak içindeki metan gazını temizlemeye yetecek düzeyde olmamıştır” dedi. 

MADEN KAZASI DEĞİL CİNAYET
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Komisyonu raporunda vantilatörün modernizasyonuyla ilgili sürecin 2018 yılında başladığını fakat birinci ihalenin en uygun teklifin yaklaşık maliyetin yüzde 64 üzerinde olması nedeniyle, 25 Ocak 2021’deki ikinci ihalenin ise teknik şartnamede değişiklik yapılacağı gerekçesiyle 31 Mayıs 2021’de iptal edildiğini söyleyen Yeşiltepe, “Üçüncü ihale ise ihaleyi alan firmanın pandemi ve ekonomik sorunlar nedeniyle temin süresinde yaşanan sıkıntıları gerekçe göstermesi ile süre uzatımı talep etmesi nedeniyle akamete uğramıştır. TTK Genel Müdürlüğü’nün kamuoyuna yansıyan resmi yazışmaları da bilirkişi raporunda belirtilen hususları kanıtlıyor. Amasra İşletmesi’nden, 2018 yılı Temmuz ayında 50 yıl önce kurulmuş olan aspirasyon sistemlerinin kapasitesinin mevcut havalandırma ihtiyacını karşılayamadığı ve değiştirilmesi gerekliliği Genel Müdürlüğe iletilmesine ve 2020 yılında talebin tekrarlanmasına rağmen aradan geçen 4 yılda bu konuda tek bir adım atılmamıştır. Genel Müdürlüğün aklına aspiratörleri değiştirmek ancak kazadan sonra gelmiştir ki bunu yapmalarının sebebi de insan hayatını düşünmeleri değil sorumluluklarını ortadan kaldırmak istemeleridir. Bunları göz önüne aldığımızda buna maden kazası demek gerçeği ters yüz etmek olacaktır. Yaşanan madencilerin fıtratı olarak addedilen alelade bir ölümden ziyade göz göre göre gelen bir iş cinayetidir. Sorumlusu da TTK Genel Müdürlüğü’dür” ifadelerini kullandı. 

GERÇEK SORUMLULAR CEZASIZ KALIYOR
Daha büyük maden kazalarının yaşanmaması adına bir an önce tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayan Yeşiltepe, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“İşçi sağlığı ve iş güvenliğini gereksiz maliyet olarak gören, taşeronlaşma eliyle kuralsız ve güvencesiz çalışma ortamı yaratan, kar hırsıyla çalışanları ölüme mahkum eden politikalardan derhal vazgeçilmedir. Madencilik alanında kuralsızlığı derinleştiren özelleştirme politikalarına son verilmelidir. Emekçilerin çalışırken ölmediği, meslek hastalıklarına yakalanmadığı, kurallı, örgütlü, güvenceli, sağlıklı bir çalışma hayatı kurulmalıdır. Yaşanan bu katliam tüm yönleriyle araştırılmalı, gerçek sorumlular mutlaka cezalandırılmalıdır. Görevi kendilerine verilen işleri yapmak olan birkaç vardiya amiri günah keçisi ilan edilmemeli, facia en üst yönetim kademesinden başlanarak tüm boyutlarıyla bağımsız bir komisyon tarafından dikkatle incelenmelidir. TTK gibi kamu kurumları her türlü siyasi baskıdan uzak madencilik bilimi ve işletme kurallarına göre yönetilmelidir. Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu oluşturulan kadrolaşma ve bu kadroların liyakatsizliğinin bedeli geçmişte olduğu gibi ocakta çalışan birkaç maden mühendisine yüklenmemelidir. Kazayla ilgili tüm verilerin şeffaf olarak paylaşılması, kazanın gerçek nedeninin belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Gerçek nedenin belirlenmesi bu tip kazaların gelecekte tekrar yaşanmaması açısından önemlidir. Yaşanan katliamlar ‘fıtrat, kader planı’ denilerek geçiştirilmekte katliamların gerçek sorumluları cezasız kalmaktadır. Yıllardır yaşanan her iş cinayetinin üstünün kapatılması, sorumluların açığa çıkarılmaması hepimize yeni katliamlar, yeni acılar olarak dönmektedir. Madencilik bilim ve teknolojisi, bu gibi grizu patlamalarını önleyecek bilgi birikimine ve deneyimine sahiptir. Bu nedenle bu tip kazalar önlenebilir niteliktedir. Bugün ortaya çıkan belgelerden de anlaşıldığı üzere kaza bağıra bağıra gelmiş ve yönetim aldığı kararların arkasında durmamış ve bu elim olay meydana gelmiştir.  İş cinayetleri ile aramızdan koparılan tüm işçileri, emekçileri saygı ile anıyor, yeni Amasraların, Somaların, Ermeneklerin yaşanmaması adına emek düşmanı sisteme karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.”