GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
5 Kasım 2020 Perşembe 14:16

JMO Başkanı Murathan: Artçı depremler bir ay daha sürer

Kandilli Rasathanesi'nin depremin büyüklüğüyle ilgili öngördüğü 6.9 oranını daha gerçekçi bulduklarını belirten Alim Murathan, "Eğer AFAD'ın açıkladığı gibi 6.6 olsaydı, 75 kilometre uzaktaki Bayraklı'da bu kadar hasar yaratmazdı. Sığacık'ta tsunamiye yol açmazdı. 2 bin civarında artçı deprem meydana geldi. Bu artçılardan korkmayalım, çünkü açığa çıkan enerji boşaltılıyor" yorumunda bulundu.

EGEDESONSÖZ - Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Alim Murathan, SonSöz TV'ye konuk oldu. Gazeteci yazar Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Murathan, önemli değerlendirmelerde bulundu. Depremde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet dileyen, tüm İzmir'e geçmiş olsun dileklerini ileten Murathan, "Hepimiz çok dramatik bir süreç yaşadık. İnsanlar yakınlarına ulaşmak için olağanüstü bir çaba gösterdiler. Bu, her depremde yaşadığımız bir durum. Ben kişisel olarak da çok etkilendim. Toplum da ciddi anlamda sosyolojik ve psikolojik olarak etkilendi, bunları çok dikkatli bir şekilde incelememiz gerekiyor" dedi.

DEPREM MASTER PLANI, İZMİR İÇİN BÜYÜK ŞANSTI
İzmir'in, İstanbul'a göre daha fazla deprem riski taşıdığı görüşünü tekrarlayan Alim Murathan, şu bilgileri verdi: "İstanbul , Türkiye'de en çok çalışılan fay hattı üzerinde bulunuyor. 30 yıl içinde büyük deprem bekliyoruz, diye de bir öngörüde bulunuldu. Oysa İzmir, Ege bölgesinde deprem riski çok yüksek bir kent, tektonik bir kent… Tarihine baktığımızda bu bölgelerde bütün antik kentler hep depremlerle yıkılmış. Biz bu gerçekliği bildiğimiz için söyledik, İzmir'in İstanbul'a göre daha riskli olduğunu... Uzun süredir de bu bölge de deprem gerçekleşmiyor. En son 1800’lü yıllarda büyük bir yıkım olmuş. Dolayısıyla bilimsel bir öngörümüz vardı ve uyarıyorduk. Tarih aralığı veremiyoruz, ama İzmir deprem riski yüksek bir kent. Kentsel dönüşüm ve altyapı çalışmaları, bu riski dikkatte alınarak planlanmalı, yapılmalı. Tüm altyapı sistemlerimizi depreme dirençli hale getirmemiz gerekiyor. Deprem Master Planı'nın olması, İzmir için büyük bir şans. Biz yıllardır bu ödevlerimizi yerine getirmemiz gerektiğini söyledik. İzmir depreme hazır değil maalesef. Başta hükümet olmak üzere yerel yönetimlerin eksikleri var. Merkez hükümetin rolü çok önemli. Türkiye’deki uygulama çalışmalarının tüm yetkisi hükümette.  Örneğin il düzeyindeki afet planlamaları, her şeyde, merkezi hükümet yetkili. İzmir’de yerel yönetimler önemli oranda yerine getirilmiş. 1998-2000 yılları aralığında plan yapmış İzmir Büyükşehir Belediyesi. İzmir, bu plandan kısmen de olsa faydalanmış. Deprem mevzuatında ciddi düzenlemelere ihtiyaç var."

ZAYIF ZEMİNLERDE UYGUN MÜHENDİSLİK ÇALIŞMASI YAPILMAMIŞ
"Bayraklı’daki yıkım, mevzuattaki eksiklerden kaynaklanıyor. Dayanışma, yardımlaşma, arama kurtarma anlamında başarılıyız ama deprem öncesi afet zararlarını en aza indirmek için yaptığımız çalışmalarda başarısızız. Sisam merkezli depremden  en fazla etkilenen kent, 70-75 kilometre uzaklıkta olan Bayraklı. Neden? Çünkü Bayraklı, kıyı kesiminde bir yerleşim yeri. Tüm kıyılarda olduğu gibi burada zemin, alüvyonlardan oluşmuş. Zemin son derece zayıf. Bu kesimlerde yapılacak binaların zemin mühendislik verilerinin, çalışmalarının verimli olması çok önemli. Bu depreme baktığımızda 1900 ve 2000 arasında inşa edilen binaların yıkıldığını görüyoruz ama 2000 sonrası yapılan binalarda da sorun var. Zayıf zeminlerde uygun mühendislik yöntemiyle çalışma yapılmamış. Türkiye’de kamu denetimi eksik. Siz bir bina yapmak istiyorsunuz Bayraklı’da ve o binayı, bir yapı denetim şirketi denetliyor. Belediyeler de projeleri denetliyor. Yapı denetim şirketlerimizde 4 mühendislik disiplini var. Sıhhi tesisat, elektrik projeleri denetleniyor, inşaatçıların projeler ve mimari projeler denetleniyor. Bunlar hem yerinde, hem de belediyede denetleniyor. İzmir’le ilgili konuya baktığımızda yapı denetim şirketleri içerisinde yer mühendisliği tanımlanmamış. Yer mühendisliğiyle ilgilenen jeoloji, jeofizik mühendisleri tanımlanmamış. Şimdi yapı nasıl yapılıyor? Sondajlar yapılıyor, mühendislik verileri elde ediliyor, zemin etüt raporunu ilgili şirket yapıyor, yapı denetim şirketi denetlemiyor, yalnızca alıyor. Dolayısıyla o çalışma uygun mu, değil mi, bunun kararını vermek, yalnızca müteahhit ve şirkete kalmış oluyor. Belediyelere hem yetki verilmeli, hem de yapı denetim mevzuatımızın yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Can ve mal güvenliğini, yaşamı ilgilendiren bu hizmetlerde etkin kamu denetimi şarttır. Bu kamu denetimini kısmen TMOBB ve bağlı odalar yerine getiriyordu. Fakat üç yıl önce o yetki, bir yönetmelikle meslek örgütlerinin elinden alındı."

KANDİLLİ'NİN AÇIKLADIĞI ORAN, DAHA GERÇEKÇİ
"Depremin büyüklüğüyle ilgili çeşitli oranlar açıklandı. Gerçeği yansıtan, Kandilli Rasathanesi oldu. Kandilli, 6.9 dedi. Amerika 7 olarak verdi. AFAD, 6.6 olarak verdi. Biz Kandilli'nin ve Amerika’nın verilerini baz alıyoruz. 6.6 değerinde bir yanlışlık var; büyük bir olasılıkla düzelteceklerdir, diye düşünüyoruz. Çok sayıda deprem araştırma merkezinin verilerine baktığımız zaman; 6.6 büyüklüğündeki bir depremin bu kadar hasarlı yapı oluşturması pek gerçekçi değil. 6.6 büyüklüğündeki deprem bir tsunami yaratmaz. İşte bu yüzden, Kandilli'nin açıkladığı oranı doğru ve gerçekçi buluyoruz."

TARİHTEKİ DEPREMLER DE TSUNAMİ ÜRETMİŞTİ
"İstanbul depremiyle ilgili senaryolarda bir tsunami senaryosu var. İzmir’de, Seferihisar'da i bizim ilk defa gördüğümüz bir şey tsunami... Fakat ilk defa olan bir şey değil. Biz bunu kayıtlarda görüyoruz. Tarihteki büyük depremlerde tsunami yaşandığına dair elimizde önemli belgeler var. Burada eksik kalan şöyle bir şey var; bu depremde bir takım jeolojik çalışmalar yapmak gerekiyor. Yalnızca tarihsel kayıtlarımız var ama daha kapsamlı çalışmalara ihtiyacımız var. Büyük İzmir depreminin 7 büyüklüğünde olacağını söylüyorlar. Çok ciddi bilgi kirlenmesi var. Büyük İzmir depremi için gün vermek gerçekçi değil. Bu, insanları paniğe sevk etmekten başka bir şey ifade etmez. Hasarlı binalarımız var, girmek riskli. Neden? Çünkü bu büyüklükteki depremin ne kadar yüksek artçılar oluşturacağını biliyoruz. 5.8 büyüklüğünde artçı olabilir. Hasarlı olmayan binalarda vatandaşlar güven içinde oturabilirler. Deprem riski var ama tarihi belli değil ve biz yıllardır bu riskle zaten yaşıyoruz."

KARADAKİ FAYLAR KIRILSAYDI, DAHA BÜYÜK FACİA YAŞANIRDI
"İzmir’in altından 13 tane fay hattı geçiyor. Eğer denizdeki değil de karadaki faylar kırılsaydı, kesinlikle daha fazla etkilenecektik, daha büyük bir yıkımla karşı karşıya kalabilirdik. Bu fayların ne kadar deprem üretecekleri, büyüklüklerine bağlı. Bu faylardaki bir kırılma, İzmir’de daha ciddi bir etki yaratırdı ama ne zaman olacağına dair hiçbir bilimsel veri yok. Türkiye’nin ciddi bir afet riski var. Deprem denilen şey, bir doğal olayı. Bizim yapmamız gereken, bu doğa olayının afete dönüşmesini engellemek. Japonya'da 7.8 büyüklüğünde deprem oluyor ama çok az hasar alıyor. Ülkemizin de böyle olması lazım. Vatandaşlarımız, bizim evlerimiz dayanıklı değil, bunu biliyoruz, binalarımız çok eski, diyorlar. Biz bu noktada ne yapmalıyız? Şunu söylemeliyim ki, hemen bir şey yapma olanaklarımız çok sınırlı. Ekonomik gücü olan, gider başka yerden ev alabilir, yeni ev yaptırabilir. Ya olmayan ne yapacak? Marmara depremiyle 35 milyon dolarlık bir deprem fonu oluşturuldu. Bu fonla temel amaç, yapı stokunu desteklemek, can, mal güvenliğini sağlamaktı. 20 yıldan uzun bir süre geçti, hiçbir adım atılmadı. Artık bir yerden başlamak gerekiyor. Bu fonla ilgili herhangi bir yere aktarma gibi şeylerin önüne geçip, kentsel dönüşüm ve iyileştirme çalışmalarına yönelmek gerekiyor."

O DEV KAZIKLAR, GERÇEK DEPREMDE KORUYAMAYABİLİR
"Yıkılan binaların, mühendislik standartlarından yoksun olduğunu gördük. Zemin zaten zayıf. Bir yanda 40 küsur katlı bina ayakta duruyor, 9 katlı bina yıkılıyor. Nasıl oluyor bu? 40 katlı binalarımız yüksek yapı olduğu için, özel yönetmeliklerle ilgili yapılması sebebiyle ayakta kaldı. Onların birtakım standartları oldu. Bu yüksek yapıların o bölgede çok güvenli olmadığını düşünüyoruz. Önlemler alınıyor ama Gölcük depreminde delta ortamlarında büyük kaymalar gerçekleşti. Siz ne kadar kazıklı sistemler yapsanız da 7.4 büyüklüğünde, o kazıklar hiçbir anlam ifade etmeyebiliyor. Delta ortamlarında bu kadar yüksek binalarını doğru bulmuyoruz. Yıkılan binalarda malzeme eksikliği var, kolonlar ve donatılarla ilgili de sıkıntılar var. Bir deprem gerçekleşiyor ve bu depremde, 4-5 kilometrekarelik bir alanda yıkım var. O alana baktığımızda, daha eski tarihli binalar da var. Bunlar da hasar görüyor ama en çok hasarın, o 4-5 kilometrekarelik alanda gerçekleştiğini gördük. Bununla ilgili 16 arkadaşımızı görevlendirdik. Bölgede yapıları ve zemini inceleyecekler. O bölge, akarsu çökerlerinin getirdikleriyle oluşuyor. Bina eskiydi, bu yüzden çöktü, demek çok yanlış. Yıkımı gerçekleşen binaların, belli bir alanda olduğunu gördük. Hasarın bu genç erozyon çökerde olduğunu görüyoruz. Çalışmamız iki üç gün içinde sonuçlanacak. Sonuçları da kamuoyuyla paylaşacağız."

ARTÇILAR BİNALARI YORABİLİR AMA KORKMAYA GEREK YOK
"Büyük depremin arkasından gelen artçılar, bir, bir buçuk ay devam edecek. Büyük bir enerji açığa çıkıyor. En yüksek olasılığıyla ilgili çözümlemeler yapılıyor. En fazla 5.8 - 6 arasında bir artçı deprem olabilir, olasılık söz konusu ama hiç olmayabilir de. Bu artçılar, binaları bir miktar yorabilir ama 4 - 5 büyüklüğündeki bir artçıdan korkmamıza hiç gerek yok. Birçok vatandaşımız zaten hissetmiyor, kayıtlarda görüyoruz. Artçılar, 2 bin civarına ulaştı."

BÜYÜKŞEHİR, O KONUDA GÜZEL BİR İŞ YAPACAK
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in, 2000 yılından önce yapılmış binaların ciddi biçimde araştırılacağını, inceleneceğini açıklamasını değerlendiren Alim Murathan, şunları söyledi:

"Yapı stoku dediğimiz şeyi oluşturma açısında Büyükşehir’in çalışması önemli. Bir deprem yaşadık. Depreme hazırlıksız olduğumuzu hepimiz gördük. Afet yönetim süreci söz konusu. Sosyal ve psikolojik süreçler var. Bir depremle ilgili bir durum değerlendirmesi yapıyor Büyükşehir; kısa, orta ve uzun vadede neler yapılabileceğini, bilim insanlarıyla önümüzdeki hafta çalışma yapacak. Depreme dayanıklı evlerin durumu nedir, zemin koşullarımız nedir, bundan sonraki süreçte yapılacak binaların güvenlik katsayıları nasıl olabilir? Toplum depremden nasıl etkilendi, biz nasıl bir katkı sunabiliriz, şeklinde bir çalıştay olacak."

TOKİ'NİN KARAR VERİCİ OLMASI, DOĞRU DEĞİL
"Vatandaş endişeli, süreci merak ediyor. Kışa giriyoruz. Süreçle ilgili tespitler yapılıyor. İzmir’deki bu çalışmalar 2 ayda tamamlanacak. Resmi tespitleri Büyükşehir yapamıyor; bakanlığın yapması gerekiyor. Bunlar bittikten sonra AFAD, ekonomik değerlendirmeyi yapacak. Şimdi iki seçenek sunuluyor vatandaşa.. Diyecekler ki, biz bir bedel belirledik, isterseniz o parayı size verelim, yeni ev alın. Yada TOKİ yapsın, siz orada oturun. Burada ciddi bir problem var. Bu tespitler yapılıyor, fiyatlar öneriliyor. Bir kere evin rayiç bedeli bu mu? TOKİ’nin standartlarında yaşayacaksınız, buna mecbur ediliyorsunuz. TOKİ’de şöyle bir durum söz konusu; evin yüksekliği ve metrekaresini TOKİ kendi belirliyor. Bütün süreci TOKİ belirliyor aslında. Temel sorun da budur. Vatandaşın çok büyük kesimi, bundan hoşnut değil. Sosyal yardım denilen şey, vatandaşın ne kadar faydasına? Sonuçta vatandaş yine kendi parasıyla sıfır faizle ev alıyor. TOKİ'de müteahhitler, kar amaçlı çalışıyor. Çerçeve, TOKİ tarafından çiziliyor. Bu kentsel iyileştirme Türkiye’de, rant amaçlı çalışıyor; yeni bir kentsel dönüşüm projesi yapmamız gerekiyor. Bu modeli de vatandaşlarla katılımcı bir süreçle; hükümetlerin yetki vermesi durumunda yerel yönetimlerle uygulamak lazım. Biz bunu TOKİ aracılığıyla yaptığımızda çok ciddi sorunlarla karşılaşıyoruz."

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE YENİ BİR BAKIŞ AÇISINA İHTİYAÇ VAR
"Ben hep ifade ettim, riskli alanlarda en temel sorunumuz, zeminin zayıf olması, diye. Genç alüvyon çökerler dediğimiz zayıf çökerler içindeki yapılarımız, etkin bir kamu denetiminden geçmediyse sorunludur. Bu bölgelerdeki yapıların yeniden yapılandırılması gerekiyor. Tehlikeli alanlar nereler? Çiğli, Karşıyaka, Balçova Güzelbahçe.. Kayalık olan yerlerimiz daha dayanıklı, daha dirençli ama oralarda risk yok demek, gerçekçi değil. Zayıf olan kesimlerdeki yapı stokunu güçlendirme işi, sadece vatandaşın tek başına verebileceği bir karar değil. Türkiye’deki mevzuatla ilgili olarak ya yeniden yıkılıp yapılacak, ya da benim önerdiğim yöntemle, ranttan uzaklaşıp bir sosyal ağ ile burada maruz kalacak vatandaşlara aktarılması, kentsel iyileştirmede kullanılması lazım. Yeniden bakış açısına ve yapılandırmaya ihtiyacımız var. Vatandaş ekonomik olarak yoksun, vatandaşlarımıza destek olmamız gerekiyor."

PSİKOLOJİK OLARAK, İYİMSERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR
"İzmir, çok büyük bir dayanışma seferberliği içine girdi. Büyükşehir belediyemizin kampanyalarına çok büyük katılım oldu. Bir İzmir dayanışması gerçekleşti. Bu işin ikinci aşaması, önümüzdeki dönemde olacak. Ne yapmamız gerekiyor? Bunu yerel yönetime bırakmak, çok gerçekçi değil, vatandaşımızın zorlaması destek olması gerekiyor. İkinci olarak, vatandaşın oturduğu bina hakkında farkındalığı gerekiyor. Çok muazzam bir bilgi kirliliği söz konusu… İzmir’in bir deprem riski var ama bu risk ‘ben konutuma girmeyim, bekleyeyim’ anlamına gelmiyor. Aktif fayların ne büyüklükte deprem üreteceğini bilebiliyoruz ama ne zaman olacağını bilmiyoruz. Vatandaşın yapması gereken; devletten alacakları sosyal yardımlar doğrultusunda, kentsel dönüşüm girişiminde bulunmalı. Kentsel dönüşümü, özellikle vatandaşlarımız istemeli. Ayrıca psikolojik olarak da dayanışmaya ihtiyacımız ve iyimserliğe ihtiyacımız var."