GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Güncel
13 Ocak 2023 Cuma 11:04

İzmir Çernobili'nde temizlik çağrısı ve vatandaş isyanı: Bebekler öldü, özürlü kaldı!

İzmir’in Çernobil’i olarak anılan Gaziemir-Emrez'deki eski kurşun fabrikasının arazisinde gömülü bulunan nükleer atıkların temizlenmesi için alana iş makineleri sokulmuş durumda. Alanda açıklama yapan İzmir’in Çernobil’i Temizlensin Komisyonu üyeleri ise alanın temizlenmesi için çağrıda bulundu. Açıklamada konuşma yapan bir vatandaş ise " Kanser hastası komşum ama gelemiyor. Yağmur yağdı, burası kara duman içinde kaldı, kapı pencere açamaz olduk. İtiraz edenlerin çoğu da öldü kanserden. Neyse, Allah sabır versin diyeceğim. Yani çocuklarımız da hepsi küçücük, küçücük, çocuklar özürlü” dedi.

Metehan UD/ EGEDESONSÖZ - İzmir'in Gaziemir ilçesi Emrez Mahallesi’ndeki 70 dönümlük arazide gömülü bulunan nükleer atıklarla ilgili yeni bir gelişme yaşandı.

Etrafı tellerle çevrili arazideki nükleer atıkların temizlenmesi için adım atıldı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan aldığı izinle alana iş makinelerini sokan Ekovar isimli şirketin Nükleer Düzenleme Kurumu'ndan da izin beklediği ileri sürüldü. 

Turanlar Atık Yönetimi Geri Dönüşüm isimli şirketin 2017 yılında Bakanlık’tan ÇED olumlu kararı almıştı.

Arazide 500 bin tondan fazla nükleer atık olduğu belirtilmiş ve yapılan ölçümlerde normal değerin 7 bin 291 katı radyasyon oranı tespit edilmişti. 

Geçtiğimiz günlerde ise nükleer atıkların gömülü olduğu arazide topraktan çıkan yoğun dumanlar çevrede yaşayan vatandaşları tedirgin etmişti.

KOMİSYONDAN AÇIKLAMA
Yakın zamanda aralarında meslek odaları, çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve belediyenin de olduğu ‘İzmir’in Çernobili Temizlensin Komisyonu’ kurulmuştu. Komisyon yaşanan son gelişmeleri paylaşmak için alanda basın açıklaması yaptı.

Açıklamaya İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekili Mustafa Özuslu, Gaziemir Belediyesi Başkanı Halil Arda ve Gaziemir meclis üyeleri, TMMOB’a bağlı odaların ve çevre örgütlerinin temsilcileri, İzmir Barosu temsilcileri ve muhtarlar katıldı.



‘ÇOK MASUM BİR İSTEĞİMİZ VAR’
İlk olarak basına açıklama yapan Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, bölgedeki nükleer atığın 2007 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından tespit edildiğini ve 2012 yılında da basına yansıdığını belirterek “Nükleer atıkların ve kimyasal atıkların olduğu bir alandan bahsediyoruz. İzmir’in merkezinde kalmış, burada yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bu bölgenin temizlenmesini yaklaşık 10 yıllık bir mücadeleyle istiyoruz. Bu eylemlerin bu halkın sağlığını düşündüğümüz bu etkinliklerin sonucunu alma noktasına geldiğini duyduğumuz için mutluyuz. Ancak bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesini istiyoruz. Yüreğimize su serpilmesi istiyoruz. Bugüne kadar olumlu bir dil kullandık. Çok masum bir isteğimiz var dedik. Bu alan temizlensin. Umuyorum ve diliyorum ki 2023 yılında bu bölge temizlensin ve Gaziemir'in Aktepe Emrez Mahallesi’nde yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bu tehlikeden kurtulmuş olalım” dedi.



ÇEVREYİ YOK EDEREK DÖNÜŞÜM OLMAZ’
İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Mustafa Özuslu da temizleme kararının sevindirici olduğunu ifade ederek, “Teşekkür ederiz. Doğru bir iştir. Geç kalınmış ama doğru bir iştir. Biraz önce başkanımızın söylediği gibi bu sürecin takipçisi olacağız. Nükleer atıkların buradaki insanların hayatı için nasıl bir tehlike yarattığını ilgili bilim insanları zaten söylüyorlar. Bizim buna bir şey ilave etmemize gerek yok. Evet. Üretmeliyiz. Üretim önemli bir kavramdır. Türkiye'nin ihtiyacıdır üretmek ama nasıl üretmek? İnsana rağmen üretmek olmaz insan hayatını tehlikeye atarak üretmek olmaz. Çevreyi, ekolojiyi yok ederek üretmek olmaz. Aslında o tüketmenin hayatı sonuçlandırılmasının ve nihayette indirmenin insan sağlığını hiçe saymanın ta kendisidir. Onun için çevreci, sürdürülebilir insan sağlığı düşünerek gerçekçi bir üretimi tabii ki destekliyoruz ama buradaki üretim ve üretim sonrasında da toprağa gömülen bu nükleer maddeler de olduğu gibi bir üretim ve sonrasını asla tasvip etmiyoruz ve bunların ortadan kaldırılması için de ilgili kurum ve kuruluşlarla beraber STK’lar ile beraber sivil toplumla beraber halkımızla beraber ne gerekiyorsa yapacağız. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak biz de bu işin takipçisiyiz ve takip etmeye devam edeceğiz" dedi.

‘KENDİ SAĞLIĞIMIZI TEHLİKEYE ATTIK’
EGEÇEP üyesi Avukat Arif Ali Cangı da alanda hukuki sürecin işletilmediğini dile getirerek şunları söyledi:

“Bu beladan 2012 yılının Aralık ayında haberdar olduk. Haberdar olduktan sonra mahallede yaşayan yurttaşlarımızla birlikte çeşitli başvurular yaptık. Suç duyurusunda bulunduk. Çevresel etki değerlendirme süreçlerini takip ettik. Suç duyurusu dilekçemiz üzerine açılan dava zaman aşımı gerekçesiyle reddedildi, düşürüldü. Ve daha sonraki süreçte kesildi. Yani şu anda hukuki bir süreç işlemiyor. Ancak burada kirlilik devam ediyor. Halen çevreyi kirletme en basit anlamıyla çevreyi kirletme suçu işlenmeye devam ediliyor. Diğer yandan tehlikeli atıkların, radyoaktif atıkların yurt dışından getirilmesine ilişkin suçun failleri bulunmuş değil. Bu konuda hiçbir araştırma da yapılmadı. Ve haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla burada bir bertaraf işlemi yapılacağı haberini aldık. Yine haberlerden aldığımız ve duyumlarımıza göre henüz daha nükleer düzenleme kurumunun verdiği bir izin söz konusu değil. Proje nedir? Çevresel etki değerlendirme süreci nedir? 2017’de ÇED olumlu karar veren ÇED raporunda görev yapılacak belli değildir. Anca bakınız görüyoruz ki alanda çalışma başlamış. Bu çalışma kimin izniyle başlamış? Şirket buraya gelip kendi kafasına göre işlem yapamaz. Burası tehlikeli atıkların olduğu bir yer. Aynı zamanda reaktif atıklar var. İçeride çalışanların, çalışan işçilerin güvenlik önlemi alınmış mıdır? Giysilere uygun mudur? Ve şu kazma sırasında ne kadar kirlilik ortaya çıkmaktadır? Hiç kimsenin bilgisi yok. İzmirlilere, burada yaşayan insanlara bilgi vermeden bu işi yapamazsınız. İki üç gündür gene genzimiz yanıyor diyorlar. Çünkü için için yanmaya başladı atıklar. Bakınız şurada hemen girişte sol tarafta bir tane kulübe var. Ben orada amatörce de olsa bu cihazla ölçüm yaptım. Bu cihaza yaptığımız ölçümde. Başka yerlerde olanın 8 bin 500 radyoaktif kirlilik uyarısı aldık. O binaya yaklaştığımız zaman cihaz adeta çıldırdı. Daha sonra sevgili başkanla girdik sırf kamuoyu bilgilensin diye kendi sağlığımızı tehlikeye atarak o zaman da 7 bin 500 kata çıktı. Ve biz artık o aşamadan sonra durmadık çünkü yükselmeye devam ediyordu. Şimdi o kulübenin altında bir şey var. Biz bunu sürekli söylüyoruz. Ama hiçbir yetkili ‘ya siz yalan söylüyorsunuz, öyle bir şey yok demiyor’ ve önlem de almıyor. Radyoaktif atıkların bertarafı diye bir şey olamaz. Orada eğer yoğun bir radyoaktif kirlilik varsa gerekirse orada muhafaza edilir. Üzeri kapatılır. Bunun bilim insanlarının pek çok çözüm yolları var. Söylüyorlar. Ama şimdi şirket girmiş burada işleye çalışmaya başlamış bile izin çıkmadan. Bu şekilde bu iş yürümez, bu şekilde yürütülürse kaş yapayım derken göz çıkartırsınız. Temizlenmesini biz de istiyoruz. Ama bu şekilde değil. Bilimsel olmalı. Denetlenebilir olmalı. Denetim diğer faaliyetlerde olduğu gibi değil, mutlaka ve mutlaka Gaziemir Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ve yerelde yaşayan insanları meslek odalarını uzmanları katmak zorundasınız. Açacaksınız ki gerçekten bir örnek bir çalışma yapılsın. Türkiye'de böyle bir çalışma yapılmadı Hiç kimsenin deneyimi yok. O yüzden yüzümüzü hakkıyla burayı temizleyebilmemiz için herkesin katılımını sağlamak gerekiyor. Yetkililere buradan sesleniyorum ben. Lütfen. Biraz ciddi olunuz. Bu şekilde ciddiyetsiz bu işler yürümez Burada insanların sağlığı tehdit altında. Burada yaşayan insanların hepsinin kanser olma riski var. Buna hiç kimsenin göz yummaya hakkı yok. Hiçbir parasal değer de bunu karşılamaz. O nedenle herkesin görevini yapmasını çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca kim getirmiş bu atıkları mutlaka ve mutlaka ortaya çıkarılması lazım. Belki de ülkenin başka noktalarında benzer atıkları var. Eğer siz o kapıyı kapatmazsanız başka atıklar da gelir. Bu süreç yeniden başlıyor. Anlaşılan yine biz müvekkillerimizle, belediyeyle, ekoloji hareketleriyle yeniden hukuki süreçlerde işletmeye başlayacağız.”


‘NE OLDUĞUNU BİLMEDİĞİMİZ GAZA MARUZ KALDIK’
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Çevre Komisyonu üyesi Helil İnay Kınay da alanın doğru koşullar altında temizlenmesi gerektiğini ifade ederek “Bununla ilgili davalar açtık ve bu kapsamda hazırlanan raporlar bakanlığı ya da ilgili kurumların verdiği verilerdeki eksiklikleri dile getirdik. Bunlar 16 yıllık arşivlerimizi de var. Şu ana kadar ÇED raporlarına esas olan bilimsel tespit ve raporların yetersiz olduğu ilgili kurumlar tarafından hazırlanan raporların yetersiz olduğu, bu bölgede çok daha kapsamlı sondajlarla çok daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği ortaya konmuştu. Ancak bu soruların cevaplarını alamadık. Şu anda da alandaki sürecin üzerinden geçen zamanda 2023 yılında alandaki mevcut kirliliğin nereye kadar ulaştığı ne olduğu konusuyla ilgili net değerlendirmeler, bilimsel raporlar ortaya konmadan atığın ne olduğunu durumunu bilmeden nasıl bertaraf edileceği ile ilgili cümleleri söylemek de bilimsel olarak doğru değil. O nedenle sorularımızı soruyoruz. 16 yıldır olduğu gibi soruyoruz. Bu soruların cevaplarını aldığımızda kamuoyuyla şeffaf bir şekilde bu bilgiler paylaşıldığında biz de konunun uzmanları ilgili tüm meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, yaşam savunucuları ile beraber değerlendirmelerimizi hep beraber savunup bu alanın temizlenmesi için hepimizin ortak dileği bu mücadeleye devam edeceğiz. Dün biz sayın başkanımızla beraber buradaydık. Yağmur sonrası alandaki görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Bizler de o dumanın etkisini yaşadık. Burada birlikte o genzi yakan dumanı gördük. Maruz kaldık. Ne olduğunu bilmediğimiz bir etkiye bir kimyasal gaza maruz kaldık. Ancak temel sorun biraz önce söylediğimiz gibi ne olduğunu bilmediğimiz, etkilerini, bilmediğimiz sizlerin bahsettiği gibi sağlık risklerini ne yaşadığımızı bilmediğimiz bir süreçte çözümü bekliyoruz. Ama bu çözümün olabilmesi için sebeplerinin sonuçlarının nedenlerinin ortaya çıkarılması. Ve çözümün hep birlikte şeffaf bir şekilde bizlerin de içini rahatlatacak bir şekilde bağımsız denetçiler ile birlikte ortaya konması gerekiyor.” diye konuştu.

SAĞLIK BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI
İzmir Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu üyesi de “Aslında burada Sağlık Bakanlığı'nın da bu bölge halkına ilişkin sağlık verilerini, aile sağlığı merkezlerinden toplayarak şeffaf bir biçimde paylaşmasını bekliyoruz. Bunun olması gerektiğine inanıyoruz. Biz de halk sağlığı açısından çevre komisyonu, halk sağlığı komisyonumuz da bu mücadelenin içinde olmaya devam edeceğiz” dedi.



‘ULUSLARARASI BİR SUÇ VAR’
Akademisyen ve Çevre Mühendisi Enver Yaser Küçükgül de ortada uluslararası bir suçun olduğunun altını çizerek “Suçu araştıracak olan uluslararası polis örgütleri, İnterpol. Bakın 2006 yıllarda bu yoldan üç kamyon dolusu, nükleer atık getiriliyor. Bu atıklar özel kurşun koruma kapları içerisindeki radyoaktif atıklar büyük oranda da Europeum izotopa adını verdiğimiz radyoaktif atıklar içeriyor. O üç kamyon dolusu nükleer reaktör yakıt şu bu Türkiye'nin hangi kapılarından geçti? Hangi gümrük kapılarından hangi limanlarından geçtita bu kadar yolu kat edip bu sahaya nasıl getirildi? Bu sahada üç kamyon dolusu nükleer atık ergitildi. Bu ergit sırasında kurşunun saflaştırılması için. Bir o kadar da devir kullanılır reaktörlerin içerisinde. Dolayısıyla radyoaktif atıkla kaynatılan, eritilen tüm maddeler radyoaktif hale gelir ve bu atıklar gömüldü. 2007’de  TÜBİTAK ve TAİK burada radyoaktif atıkların olduğunu söyledi. Aradan geçen bu on yedi yıl boyunca yağan yağışlarla aşağılara kadar bu indi. En az yirmi metre, otuz metre aşağılara kadar. Radyoaktif madde öyle bir şeydir ki ınu bıraktığınız yerde aktif olmayan maddeler belli bir süre sonra radyasyona maruz kalarak radyoaktif hale gelir. Ve dünyada radyoaktif atıkların arıtımı diye bir şey yok. Avrupa'nın ya da Amerika'nın ya da başka bir ülkenin nükleer reaktör atıklarının burada ne işi olduğu ve açılacak davaların uluslararası hukuk boyutunda irdelenmesi gerektiğini söylüyoruz. İzmir'de de nükleer bilimler enstitüsü var. Oradan bir bilim insanının gidip de burada çalışma yaptığını görmedim. Türkiye'de kırka yakın çevre mühendisliği bölümü var. O kadar öğretim üyesi var. Birisinin burası hakkında bir çalışma yapması söz konusu değil Bugüne kadar Türkiye'de bir atık yönetim politikası yürürlüğe konmamıştır. Türkiye atıklarını yönetemiyor. Halbuki öte yandan dünyanın atıklarını kabul ediyor. Her yıl yirmi, otuz milyon ton hurda metal getiriliyor bu şehrimize, Aliağa'ya. Bunların ne kadarı radyoaktif? Her yıl bir iki milyon ton kapsamında gemi sökülüyor. Ne kadarı radyoaktif? Ve bunları siz nasıl arıtacaksınız? Dünyada bunu arıtmayı bilen kimse yok Bunların koruma altına alınması için birtakım teknikler var. Ama bu tekniklerin tümü çok pahalı. Bu tekniklerin hiçbirisinde kepçeyle, dozerle kazma yok.”


‘BEBEKLERİMİZ ÖLDÜ, ÖZÜRLÜ DOĞDU’
Son olarak konuşan bir bölgeden bir vatandaş da bölge halkının kimi zaman tehditler kimi zaman da sus payları ile susturulduğunu belirterek şunları söyledi, “Ben burada ne yedim içtim bilmiyordum. Bir kamyonun geldiğini gördüm. İmza toplayanlara ceza kesiliyor ve yahut da gidip tehdit ediliyor. Çok dayak yiyen oldu. Biz ne yapabileceğiz biz?  Herkes korku içinde. Tehdit de var ve de rüşvet de var. Yani ben kamyonla gözümle gördüm. Kamyonların üstü kapalı kara kara sular aka aka geldi, bir açıldı, gömüldü, gördüm, dibinde oturuyordum. Şimdi o evler yıkıldı. Ben bir aşağı sokağa geçtim ama çocuğumu oradan ot kopardım, piknik yaptım. Bebeğim öldü, akraba evliliği dediler ama değil. Kimse de bizim yanımızda durmadı. Burada insanlarımız yalnız cahil, giremiyoruz, korkuyoruz,  Gerçekten en azından 40 kişiye gittim gel diye ama korkuyorlar. Korkuyorlar ya işlerinden korkuyorlar. Fabrikada bir şey yapacak, çok zenginmiş de fabrika sahipleri tehdit eder de öldürürmüş. Kanser hastası komşum ama gelemiyor. Yağmur yağdı, burası kara duman içinde kaldı, kapı pencere açamaz olduk. İtiraz edenlerin çoğu da öldü kanserden. Neyse, Allah sabır versin diyeceğim. Yani çocuklarımız da hepsi küçücük, küçücük, çocuklar özürlü” dedi. 

KOMİSYON: SÜREÇ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMELİ
Komisyon tarafından yapılan ortak açıklama ise şu şekilde:

3 Aralık 2012’de Radikal gazetesinde Sn. Serkan Ocak imzalı “İzmir’in Çernobil’i, İlk Nükleer Çöplük İzmir’de” haberi ile Gaziemir Emrez mahallesinde bulunan eski kurşun fabrikası bahçesinde gömülü olan radyoaktif atıklardan haberdar olduk.

1940lı yıllardan itibaren yaklaşık 70 yıl Gaziemir’de faaliyet gösteren, “yasal”, “denetime tabii” bir tesiste ülkeye girişi “yasal olmayan” atıkların tesis bahçesinde “yasal olmayan” biçimde gömüldüğü ortaya çıktı. İlgili kurumlar “yasal olmayan” durumu 2007 yılında tespit etmesine rağmen gereğini yapmadı. Aralık 2012 ye kadar kamuoyundan gizlendi.

2013 yılında -10 yıl önce- 5 milyon 79 bin 900 TL ile tarihin en büyük çevre cezası kesildi ve ceza 2020 yılında onandı. “Radyoaktivite Bulaşmış Atıkların Fiziksel Yöntemlerle Ayıklanması, Sahanın Temizlenmesi ve Elde Edilen Kurşunun Geri Kazanımı Projesi” için hazırlanan ÇED raporuna, eksikleri olmasına rağmen 10 Ağustos 2017 tarihinde ÇED Olumlu Kararı verildi. İzmirlilerin sağlığı için büyük risk oluşturan atıkların alandan uzaklaştırılması ve bertarafı için aradan geçen 5 buçuk yıllık süre içinde hiçbir faaliyete başlanmadı.

3 Aralık 2012 tarihli Serkan Ocak imzalı haberden sonra İzmir’deki meslek odaları, çevre platformları, sivil toplum kuruluşları tarafından açıklamalar, tepkiler dile getirildi. Suç duyurusunda bulunuldu, davalar açıldı. Bilim insanları tarafından raporlar düzenlendi, atıkların ayrıştırılması ve temizlenmesi için projeler yapıldı. Çevresel etki değerlendirme raporları düzenlendi, izinler verildi ancak bugün  2023 yılı itibari ile  radyoaktif bulaşıklı, tehlikeli atıklar hala bertaraf edilmedi.Atıklar, toprağı, yer altı sularını, havayı kirletmeye devam ediyor; alanın çevresinde yaşayan yurttaşların, İzmirlilerin ve diğer canlıların sağlıklı yaşamlarını tehlikeye sokuyor.

Çevre sektöründe faaliyet gösteren, tehlikeli atık bertarafı amacı ile Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilen, tüm izin ve denetim süreçleri uygun görünen tesis bahçesinde gömülü atıklardan, kamuoyunun gazete haberi ile bilgi sahibi olduğu 2012 yılından bugüne 6 Çevre Bakanı görev yaptı; Bakanlık ve TAEK yapılanmaları, yöneticileri değişti. Belediye Başkanları, Valiler, Kaymakamlar, Kurum Yöneticileri değişti. İzmir-Gaziemir hala atıklar ve yarattığı kirlilik etkileri ile yaşamaya devam ediyor. Gömülü radyoaktif atıklar  16 yıldır kentin ortasında çevre ve halk sağlığını tehdit ediyor.

Meslek Odaları, Çevre Platformları, Sivil Toplum Kuruluşları, mahalle sakinleri, siyasi partiler, pek çok stk, platform, bileşenin yıllardır yürüttüğü hukuki ve toplumsal mücadelede; geçtiğimiz yıl Gaziemir Belediye Başkanı Sayın Halil ARDA’nın başlattığı “Duran Adam” eylemleriyle sorun yeniden kamuoyunun gündemine geldi. Ardından yerel yönetim, meslek odaları, ekoloji hareketleri temsilcileri, bu alanda çalışan bilim insanları ve aktivistlerden oluşan bir çalışma grubu oluşturuldu. Komisyonun çalışmaları ile yapılan başvurulara rağmen Nükleer Düzenleme Kurumu, Çevre,  Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gibi yetkili ve görevli kurumlardan ciddiye alınabilecek hiçbir bilgi alınmadı.

Bu kirli belirsizlik sürerken geçtiğimiz günlerde basında, arazinin sahiplerinin bir şirketle anlaştıkları, yakın zamanda temizlik çalışmalarına başlanacağı haberleri yer aldı. Haberlere rağmen halen resmi bir açıklama yapılmadı.

Komisyonumuzun 03.01.2023 günü yaptığı toplantıda gelişmeler değerlendirilmiştir. Hak sahibi olan İzmirlilerin ve tüm kamuoyunun bilgilendirilmesi, yetkili ve görevli kamu idarelerine taleplerimizi açıklamak için bu basın toplantısını yapma kararı aldık.

Yetkili ve görevli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na, Nükleer Düzenleme Kurumu başta olmak üzere ilgili kurumlara sesleniyor, 16 yıldır sorduğumuz soruları tekrarlıyoruz;

1. Atıkların miktarı ve alandaki dağılımına yönelik tespit çalışması yapılmış mıdır?

2. Alandaki radyoaktif ve tehlikeli atıkların bölgeden uzaklaştırılması konusunda neler yapılmıştır?

3. Haberlerde geçen temizleme çalışmasına ilişkin hazırlanmış bir proje var mıdır?

4. Alanda mevcut kirlilik ve etkilerine yönelik izleme ve ölçümler düzenli olarak gerçekleştirilmekte midir?

5. Bölgede sağlık taraması ve izleme çalışması yapılmış mıdır?

6. Ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkların bölgeye nasıl geldiği konusunda çalışma yapılmış mıdır?

7. Sürecin sorumluları hakkında yürütülen hukuki süreç ve çalışmalar nelerdir?

8. Bölgedeki çalışma hangi kurumlar tarafından yürütülecektir?

9. İlgili kurumların alanda yürütülecek çalışmalara ilişkin programı, takvimi ve süreci nedir?

10. Bu projeye ilişkin ÇED süreci yürütülecek midir?

11. 10 Ağustos 2017’de olumlu bulunan ÇED raporuna göre faaliyet yapılacaksa, ona ilişkin yapılan itirazlar dikkate alınmış mıdır?

12. Atıkların ayrıştırılması ve taşınması sırasında ortaya çıkacak kirliliği önleyecek ne gibi tedbirler alınacaktır?

13. Çalışmaların denetimi kim tarafından yapılacaktır?

14. Gaziemir ‘in 16 yıllık sürecinden sorumlu kurumlar tarafından yapılan çalışma ve denetimler güvenli midir? Bağımsız bir denetim süreci gerçekleştirilecek midir?

Alandaki atıkların çevre ve halk sağlığına yönelik daha fazla tehdit oluşturmaması için temizlik süreci ile ilgili yapılacak çalışmaların hazırlık aşamasından itibaren tamamlanıncaya kadar şeffaf yürütülmesi, bağımsız uzmanlar tarafından denetlenmesi ve kamuoyunun şeffaf ve sağlıklı şekilde bilgilendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Alanın temizlenmesinin yanı sıra benzer yasa dışı atık ticaretinin önüne geçilmesi için buradaki radyoaktif atıkların nereden, hangi yasa dışı yollarla, kimler tarafından getirildiği mutlaka ortaya çıkartılmalıdır. Bunun için adli ve idari soruşturma makamlarının görevlerini yapmaları çağrısında bulunuyoruz.

Tüm İzmir Halkı ile birlikte sürecin takipçisi olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.