GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Politika
13 Temmuz 2021 Salı 07:54

CHP'li Bakan trafik sorunu değerlendirmesi: Ulaşıma 'Londra işi' öneri

CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, pandemi sonrası araç kullanımının artışına dikkat çekti ve önerilerde bulundu. Bakan, "Londra gibi büyük metropollerde zonlar var. Metroyla seyahat ederken de birinci zona girdiğinizde, kentin en dar, kent merkezine girdiğinizde en yüksek ücreti ödüyorsunuz. Onun bir dışındaki halkaya girdiğinizde biraz daha az, bir dışındaki halkaya girdiğinizde biraz daha az ödüyorsunuz. Dolayısıyla kentteki hareketliliği kent merkezinden yaymayı hedefliyor. Londra’da bu böyle. Bu sadece belediyenin istemesiyle olmaz... Bir devlet politikası olması gerekiyor" dedi.

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Murat Bakan, SonSöz TV’ye konuk olarak Gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtladı. Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Bakan, Çevre Komisyonu’nda ve bir alt komisyonu olan Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Meclis mesaisinin yoğun geçtiğini aktaran Bakan, “Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu var, ben buna iklim krizi komisyonu diyorum… İki bakan var komisyonda; biri ben diğeri de eski bakan Veysel Eroğlu. Arada bir geriliyoruz ama komisyon dengeye oturdu. Başta itiraz ettikleri düşünceleri, şimdilerde bizim geldiğimiz noktaya geldiler. Tabi bizimle aynı noktada olamazlar ama ifade etmek istediğimiz şeyler anlaşılmaya başlandı. Önümüzdeki günlerde Konya, Afyon, Burdur bölgesinde kaybolan göllerimize gideceğiz ve inceleme gezisi yapacağız. Meclisin önümüzdeki hafta kapanacağını tahmin ediyoruz... Ekim ayında meclis açıldıktan sonra da raporumuzu vereceğiz” dedi.

VATAN MESELESİ
Bakan, Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu’nda destek vermesiyle ilgili , “Hasan Kalyoncu milletvekilimiz bir akademisyen, su konusunda çalışan bir profesör. Kendi alanı olan konularda doğru bildiğini söyleyen bir arkadaşımız. AK Parti milletvekili Nevzat Ceylan’da zaman zaman eleştirel bir yaklaşımla konuşuyor. Bu mevzuyu siyaset üstü değerlendirmek gerekiyor... Önümüzdeki 100 yıl sonuna kadar Türkiye çöle dönüşüyor ve bundan herkes etkilenecek. Bu topraklarda yaşayan herkes iklim krizi sonuçlarından eklenecek. Bu vatan, gezegen meselesi. Gerekli tedbirleri alıp hep beraber gezegenimizi ve ülkemizi kurtarabiliriz. Akdeniz bölgesinde yaşanacak iklim krizinden en çok Türkiye’nin etkileneceği söyleniyor...” diye konuştu.

JES’E DEĞİL, ÇIKARILMASI VE İŞLETİLMESİ YÖNTEMİNE KARŞIYIZ!
İzmir’de kurulumları hız kazanan Jeotermal enerji santralleri (JES) ve açılması kararlaştırılan taş ocaklarıyla ilgili doğaya zarar verecek uygulamalardan kaçınılması gerekliliğine değinerek açıklamalardan bulunan Bakan, şu sözleri söyledi:

“Jeotermal enerji; yenilenebilir bir enerji kaynağı. Aldığınız suyu aynı yere reenjekte ederseniz doğa kirliliği az olan bir enerji. Ama eğer siz bu suyu havaya bırakırsanız ya da yer altında aldığınız metreye değil, 50-100 metreye bırakırsanız yer altı suları kirlenir... Havaya salınan buharla tarım arazileri kirletilir. Yaşayarak JES’in doğru kullanılmamasının zararlı olduğunu gördük. Gökçealan’daydım geçen hafta, yeryüzündeki en güzel köylerden biridir… Arkasında bir dağ ve ova incir, zeytin, üzüm yetiştiriliyor. O kadar verimli topraklar ki… Siz oraya JES getirip, gerektiği gibi yapmazsanız yaşanılamaz hale getirirsiniz. Biz JES’e karşı değiliz; çıkarılması, işletilmesi yöntemine karşıyız. Üretim maliyetini düşürmeyi hedefliyorlar. Bunun içinde aldıkları metreye suyu basmıyorlar reenjeksiyonla. Kaynakları, toprakları, havayı kirletiyorlar. Bu yüzden biz JES’e karşı bir mücadele içindeyiz...

MADENCİLİK MAKSİMUM TEDBİRLE YAPILMALI
Madencilik doğaya düşman bir faaliyettir. Çünkü kazmayı gerektirir. Yer altındaki kaynaklar sizin kaynağınız. Ne varsa bu topraklarda… Bunu çıkarırken doğayı tahrip ederseniz eğer çıkarmayacaksınız. Biz madencilik yapılmasın demiyoruz ama bu maksimum tedbirle yapılır. ABD kendi toprağındaki kaynakları çıkarmıyor neden? Tükeneceğini biliyor ve zaten ucuza satın alıyor. Dünyanın en değerli madenleri Afrika’da ama en fakir ülkeler de Afrika’da. Maden çünkü işlendiğinde para ediyor. Amozon’un sahibi yaratıcı zekadan zengin oldu, Elon Musk da öyle. Bunların bu kadar zengin olmasını eleştiriyoruz o ayrı ama sizi ülke olarak ileri taşıyacak şey maden çıkarılması değil; çünkü çok azı size kalıyor. Doğaya verilen zararlar için değmez. Doğayı tahrip etmeden o madenleri çıkarmak lazım ve çıkarılan madenin işlenmesi lazım.”

BELKİ BİR AÇIKLAMA GETİRSE KONUYA AYDINLANIRDI…
CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır’ın Ege Bölgesi’nde yaptığı JES ziyaretleri ardından “Ben CHP'li bir Milletvekili olarak gittiğim yerlerde jeotermal kuyulardan kaynaklı bir sorun görmedim. Tam tersine, enerjide dışa bağımlılığın önünü kesebileceğimiz yatırımlar olduğunu gördüm” ifadelerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Bakan, “Açıklamasını okudum, o açıklamadan JES’in her türünü destekliyorum diye bir şey çıkmaz. Benim gittiğim tesislerde, gezdirilen tesislerde doğayı kirleten bir unsur olarak bir şey görmedim diyor. Evet, öyle de olmuş olabilir. Parti politikalarıyla çelişir, JES’in Germencik’te, İnciliova’da verdiği zararı görmezden gelen ya da Orhanlı’da, Gökçealan’da bizim verdiğimiz JES mücadeleye karşı bir tavır değil. Son derece deneyimli, il başkanlığı yapmış, parti politikalarını iyi bilen, parti kültürüne sahip bir insandır. Ben orada kastettiğinin bir sanayi komisyonu üyesi aynı zamanda mecliste, JES’in düzgün kullanıldığında, kurallara uyulduğunda bir faydalı enerjiye de dönüşebileceğini göz ardı etmemek gerektiğini anladım. Dolayısıyla sayın vekilimizi eleştirecek o anlamda bir şey söyleyemem. Belki bir açıklama getirse konuya benim dediğim şekilde aydınlanırdı…” dedi.

KAMUOYU OLUŞTURDUK, GEMİ GELEMEDİ
Bakan, Brezilya’dan Aliağa’ya söküm için getirilmesi planlanan ve yüklü miktarda asbest içeren uçak gemisiyle ilgili “Çok ilginç bir şey oldu o konuda... Bakanlığa soru önergesi verdim, başvuru yoktur dendi. Murat Kurum komisyonumuza geldim orada onu sıkıştırdım. Bu gemiyle ilgili bir müracaat olmadığını söyledi. Ancak ihaleyi alan bir Türk firma… Bu konudaki tavrımızı net bir şekilde koyduktan sonra her halde orada bir geri adım atıldı diye düşünüyoruz. Gemi gelemedi. İlk soru önergesini ben verdim, CHP bir kamuoyu oluşturdu. Gemiyi gizli de getiremezler. Böyle bir geminin gelişi bildirilmelidir. Belki de soğutmaya çalışıyorlar gündemi, yeniden deneyebilirler. Biz gemi sökümüne de karşı değiliz ancak bu işin doğru standartlarla yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

BELEDİYE BAŞKANIYLA POLEMİĞE GİRECEK DEĞİLİZ
Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar açıklamaları hakkında konuşan Bakan, “Belediye başkanıyla polemiğe girecek değiliz. Madenciliğe, gemi söküme karşı değiliz. Doğaya düşman, insan hayatını tehlikeye sokan şeylere karşıyız. Üçüncü dünya ülkelerine gönderiliyor bu tip söküm işleri... Biz gemi sökümde geliştik değil; yapay zekada, gıda teknolojilerinde geliştik, e-ticarette yeni bir çığır açtık derseniz önemlidir. Gemi söküm teknik ve teknoloji gerektiren bir iş değil. Söküp parçalanıyor, geliri alınıyor…” dedi.

NÜKLEER ATIĞI KALDIRACAK KURUMLAR BELLİ
Bakan, Gaziemir’in Emrez Mahallesi’nde tespit edilen nükleer atıklarla doğrultusunda atıkların bölgeden kaldırılması hakkında Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda’nın gerçekleştirdiği eylemler için, “Burası bir defa devletin el atmasıyla çözülecek bir durum. Orada bir nükleer atık var. Onu ortadan kaldırmak ancak atom enerjisi kurumunun yapabileceği bir şey. Onun dışında bu konuda bilgi sahibi başka bir kurum yok. Halk sağlığı açısından da toplumu, bölgeyi ilgilendiriyor. Gerekli bakanlıklarla çalışılması gerekiyor” dedi ve AK Parti cephesinden gelen “İzmir Büyükşehir Belediyesi alanı kamulaştırsın talebine şu sözlerle yanıt verdi:

“Büyükşehir niye kamulaştırsın orayı? Kamulaştırıldığında kirleten adam mükafatlandırılacak. Orada kamu yararına yapılabilecek bir şey yok. Doğru bulmuyorum bu düşünceyi. Çok daha büyük cezalar verilmeli tam tersine. Cezayı ödemezse icra yoluyla sattırılabilir. Orada mevzu o arazinin sahipliği değil, nükleer atıkların nasıl alınıp imha edileceği… Bunu yapacak kurumlar belli; Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi kurumu.”

İNTERPOL: MAFYA ÇÖP İŞİNE GİRDİ, TÜRKİYE’YE DE GÖNDERİLİYOR
Türkiye’nin gelecekte bir atık çöplüğü olmaması için topyekun mücadele verilmesi gerekliliğine vurgu yapan Bakan, ithal edilen plastik atıkların nasıl Türkiye’ye geldiği konusunda, “Bu hikaye 2018 yılında başlıyor. 2018 yılında kadar Çin toplamış, ham madde olarak kullanmış, dönüştüremez hale gelip, bu işten vazgeçmiş ve bu tarihten itibaren durduruyor. Arkasından pandoranın kutusu açılıyor... Vietnam, Tayland, Malezya’ya gidiyor ve bu ülkeler de kısa süre içinde yanlışlığı görülüyor. İkinci adres; Türkiye, Hindistan, Endonezya… Türkiye bir anda Avrupa’nın plastik atık merkezine geliyor. Avrupa dönüştüremediği kirli atıkları Türkiye’ye gönderiyor. Avrupa’daki mafya atık kodlarını değiştirerek Türkiye’ye gelmesini sağlıyor. Türkiye’de bunları depoluyorlar, depolayamadıklarında yakıyor ve doğayı kirletiyorlar. Belçika gümrüğünde yakalanıyor bu atıklar, karışık atık olduğunu Türkiye’deki bakanlık Belçika’dan öğreniyor ve durduruluyor, benim sayemde. Yüzde 70’i engellendi ama 2 ay içinde tekrardan ithalat başlıyor... İnterpol 2020 yılında bir rapor yayınlıyor; mafyanın çöp işine girdiğini, suç rotası olduğunu, ihracatı ithalatı yasak atıkların kodları değiştirilerek Türkiye’nin de dahil olduğu ülkelere gönderildiğini belirtiyor. Kamuoyu gündemine taşıdık bizler de bu konuyu. Türkiye’de yeniden buna izin verilmesi son derece yanlış. Biz kendi atığımızı dönüştüremiyoruz… Katı atık entegre tesisi olsa kendi atığımızı öncelikli olarak dönüştürebiliriz. Avrupa bize çok yakında; bu ürünü üretirken içinde ne kadar geri dönüştürülmüş ürün var diye soracak…” ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜMLER İÇİN BAKANLIKLAR POLİTİKA GELİŞTİRMELİ
Pandemiyle birlikte İzmir’de gittikçe içinden çıkılamaz hale dönüşen trafik sorunuyla ilgili çeşitli çözümler getirilebileceğini söyleyen Bakan, toplu ulaşımın kullanımın arttırılması konusuna dikkat çekerek şu sözleri söyledi:

“Londra gibi büyük metropollerde zonlar var. Metroyla seyahat ederken de birinci zona girdiğinizde, kentin en dar, kent merkezine girdiğinizde en yüksek ücreti ödüyorsunuz. Onun bir dışındaki halkaya girdiğinizde biraz daha az, bir dışındaki halkaya girdiğinizde biraz daha az ödüyorsunuz. Dolayısıyla kentteki hareketliliği kent merkezinden yaymayı hedefliyor. Londra’da bu böyle. Bu sadece belediyenin istemesiyle olmaz... Bir devlet politikası olması gerekiyor, Ulaştırma Bakanlığı’nın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’da büyük metropollerde bununla ilgili düşünmesi lazım…

Şu anda bakanlığın yaptığı çevreyolu İzmir için yeterli değil, diğerini yapsın ama ondan önce Halkapınar-Otogar metrosunu yapsın. Yapacağız diye söz verdiler, üç kuruşluk bir bütçe koymuşlar. Toplu ulaşımı teşvik etmek lazım. Toplu ulaşım milyonlarca yolcu taşıyordu İzmir’de ama bir anda pandemiyle yarıya düştü, insanlar metroya binmez oldu. Belki 10 yılda artacak araç sayısı 1 yılda çıkmış oldu. İzmir bir çekim merkezi haline geldi ve İzmir dışından çok araç gelmeye başladı… Devletin politikası daha çok yol daha çok otomobil değil; daha fazla raylı sistem, elektrikli tren olması lazım. Büyükşehir’e destek vermeli hükümet. Türkiye’de en fazla raylı sistem yapan, projesi olan, en büyük ihaleyi yapacak olan kurum büyükşehir. Çiğli tramvayı devreye girdi en son, Narlıdere bitmek üzere... İzmir Büyükşehir Belediyesi raylı sistem alt yapı yatırımlarında Türkiye’nin öncü belediyesi net. Tüm belediyelerden daha hızlı ilerliyor. Türkiye’deki ekonomik krize rağmen uygun koşullu, uzun vadeli krediler buluyor. Bununla çözeceğiz trafiği hep beraber. Motorlu ulaşımdan bisikletli ulaşıma dönmeliyiz hep beraber. Bu şekilde ancak çözüm üretmek mümkün olur. Yaya gideceğimiz yere yaya gitmeli, kent merkezleri için toplu taşım kullanılmalı.

İskandinav ülkelerinde yağmurlu havalarda yağmurluk giyiniyor, vatandaş bisikletini sürüyor. Belçika’da, Hollanda’da başbakan lastik botunu giyiyor biniyor, gidiyor. Yakın mesafelerde harıl harıl terleyeceğim diye düşünmemek lazım. Takım elbiseyle bisiklete binilir, bisikletin olmadığı yerde de toplu ulaşıma binilir. Ama siz otomobilimle tek başıma gideceğim diyorsanız her açıdan zarar doğuruyorsunuz.”

2022 EKİM-KASIM GÖZÜKÜYOR AMA…
Bakan, erken seçim değerlendirmesinde bulunarak, “Seçimin derhal yapılması lazım, Türkiye’nin başka çıkışı yok. Seçim olursa döviz düşer, enflasyon düşer. Sigorta primi, kredinin faizinden yüksek şu anda... 100 bin liranın faizi bin lira ama sigorta primi 5 bin lira. Bu da dünyanın bu hükümete, cumhurbaşkanına güvenmemesinden kaynaklanıyor. Diyelim ki iklim değişti, parlamenter demokrasiyi isteyen Millet İttifakı geldi, bu iklimde Türkiye elbette ki düşük faizli kredi bulabilir. MB’nin bağımsız olması bile tek başına doları, faizi düşürür. Siz eğer vatandaş olarak TL yerine dolar almaya başladıysanız güveniniz kalmadı demektir. Türk lirası itibarını kaybetmiş, buna yeniden itibar kazandırmak lazım; bu ancak seçimle mümkün olur. Yargıya güven yok, anket yapıyorsunuz Türkiye’de ne yok, adalet yok deniyor. Yargı iktidarın elinde… En kısa zamanda seçime gitmeliyiz, halk da bunu istiyor. Seçim yoksa Cumhurbaşkanı ‘yarın seçim yarın olacakmış gibi çalışın’ niye diyor? Şu an kamuoyu araştırmaları 55’e 45 gösteriyor oy oranlarını; Cumhur İttifakı 45, Millet İttifakı 55. Bu koşullarda seçime gitmek istemiyorlar, Kasım ayı gibi seçim yasasında değişiklik yapabilirler, 2022 Ekim-Kasım gibi seçim olabilir diye tahmin ediyorum ama derhal olmalı” dedi.

Olası bir erken seçim olması doğrultusunda Cumhurbaşkanı adayı tahmini sorulan Bakan, “Genel Başkanımız Millet İttifakı belirleyecek dedi. CHP’linin gönlünden kendi Genel Başkanı geçer. Benim de gönlümden o geçer ama ittifakın belirleyeceği aday önemli... Kimi belirlerse Türkiye’de demokrasiyi sağlamak için mücadele edeceğiz hep beraber” şeklinde yanıt verdi.