GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
6 Haziran 2018 Çarşamba

Yatırımcıyı ne ürkütür?

Seçim atmosferinin en önemli gündem maddesi ekonomi !

Yani vatandaşın “geçim” derdi.

Çarşıda, pazarda, sokakta tüketim mallarının fiyatları konuşulurken, muhalefeti de iktidarı da “rakamlar” üzerinden ya açıklama yapıyor ya da savunma.

Bu arada dolar ve altının önlenemeyen yükselişi de başka bir tartışma konusu.

Sorunun ,”Dış güçlerden mi, iç mihraklardan mı” kaynaklandığı konusuna hiç girmeyeceğim!

Gerçek olan şu ki yatırımcı, siyasi atmosferi karışık bir ortamda bulunmak isterken en az 10 kez düşünüyor. Herkesin malumu, Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu (Moody's) Türkiye'nin kredi notunu "Ba2"ye düşürerek Brezilya, Hırvatistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Kosta Rika ile aynı grupta sınıflandırmıştı. Bu sınıflandırma ekonomi otoriteleri tarafından “siyasi hamle” olarak yorumlansa da ülke ekonomisi hiç olmadığı kadar “müdahalelerle” karşı karşıya kalıyor.

Peki ülkeler için geçerli olan bu durum kentler için geçersiz mi?

Elbette hayır!

Yatırımcı tıpkı karmaşık gördüğü, önüne engeller çıkartılan, “hoş geldiniz” yerine “niye geldiniz” denilen bir yerde bırakın iş yapmayı artık oraya uğramıyor. Bu yüzden günümüz dünyasında kentlerin yönetimleri “türlü teşvikler” ile yatırımcıyı çekiyor. Çünkü istihdam önemli bir sorun olduğu için etkilerini de minimuma indirmek istiyor.

Dönelim kendi şehrimize!

Yani Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’e…

Gerçek olan şu ki başta İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yatırımlarıyla birlikte İzmir’in kredi derecelendirme notu uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından AA’ya kadar yükseldi. Kısaca kent, yatırım yapılabilir- yerel yönetimleri güçlü, ekonomisi sağlam olarak nitelendirildi.

Bunları neden anlattım?

İzah edeyim!

İzmir’in Karabağlar-Konak ve Balçova ilçelerinin birleştiği Üçkuyular’da (eski pazaryeri ve otobüs garajının olduğu alan) Doğuş Grubu, Orjin Grup ile birlikte 460 milyon TL yatırımla Otel-AVM projesinin çalışmalarını sürdürüyor.  İki grubun kendi arasındaki ticari ilişki bir yana proje İzmir gündeminde “mahkeme kararları” ile tartışılıyor.

Nedir bu konu?

Doğuş ve Orjin projeye başlamadan önce, Karabağlar Belediyesi’ne ait alandaki taşınmazlar ile Konak Belediyesi’ne ait akaryakıt istasyonunu da satın aldı.  Sonrasında ise bugün inşaat alanının olduğu yerde önceden olan Balçova Vergi Dairesi ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı plan sonrasında karşı taraftaki Maliye Meslek Lisesi’nin olduğu alana taşındı. Hem okul yenilendi hem de yeni bir vergi dairesi inşaatı yapıldı.

Açılan dava sonrasında mahkeme, “okul alanıyla ilgili”  planları iptal edince “İstinye Park Projesi”nin durdurulduğuna yönelik bir fikir ortaya atıldı. Kamuoyundan gelen “inşaat durdurulmalıdır” eleştirilerine önce Orjin Grup Eş Yönetim Kurulu Başkanları Zafer Yıldırım ve Zafer Kurşun yanıt verdi.  İnşaatın devam edeceği belirtilirken hem hükümetin hem de yerel yönetimlerin bu projeyi desteklediğini anlattı. Üstüne, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na, Balçova Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya’ya teşekkür edildi.

Ve yine, İzmir’e gelmeden önce Şehir Plancıları Odası’nın Ankara’da genel başkanlığını yapmış İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe’nin projenin yürümesi konusunda gösterdiği hassasiyetin “yerel yönetimlerin olumlu bakışını” yansıttığı vurgulandı.

Burada İzmir kamuoyu açısından netleşmesi gereken bir durum var!

Aslında kenti yakından tanımayan, sosyolojik bakışını, duruşunu çözemeyen sermaye yapısının (ki bu isimlerin daha önce kent ile alakaları yok) kendilerini anlatamama yani iletişim problemleri bulunuyor.

İzmirlilerin ise inanmadıkları, güvenmedikleri, nasıl bir yöntemle çalışacaklarını bilmedikleri sermaye yapısına tavır almak yerine,  bugün sandık sonuçlarına göre kendilerini temsil eden isimlere inanmak, güvenmek gibi bir zorunlulukları bulunuyor.

Çünkü, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 16 yıldır başkanlığını yapan Kocaoğlu’nun, bu konuya dair daha önce yaptığı, “Buradaki imar hakkı Ahmet Piriştina’dan önce 1998 yılında verilmiştir. Ne Piriştina ne Aziz Kocaoğlu, buraya imar değişikliği yapmamıştır. Bunu bilenler biliyor.  Bilmeyenler tekrar duysun! Doğuş arsası denilen arsanın imarının kimin tarafından verildiği herkesin malumudur” açıklaması var.

Peki AVM’nin bulunduğu Balçova’nın Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya ne diyor?

O da konuya şu sözlerle yaklaşıyor:

“Buranın planları 1998 yılında yapılmış. Balçova Belediyesi’nin meclisinden de aynı yılın Ağustos ayında kabul edilmiş. Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura bu bölgeyi planlamış, uygulamış. Şimdi birilerinin çıkıp da ‘imar verildi, ayrıcalık yapıldı’ demesi doğru değil. Şirketin kazanılmış hakkı yıllar öncesine dayanıyor. Bizim yerel yönetimler olarak yapmamız gereken şeyler yatırımcının önünü açmaktır. Kazanılmış hakkı engellemek, yatırımı durdurmak işimiz değildir. Bir belediye başkanı kendi başına ‘yıkarım, yaptırmam’ diyemez. Biz de belediye olarak demeyeceğiz”

Meselenin kamoyunda tartışılmasına neden olan mahkeme kararının muhatap olduğu okul alanını sınırları içinde bulunduran Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu ise şöyle bakıyor:

“İdare Mahkemesi’nin verdiği karar AVM’nin karşı tarafında bulunan ve belediyemiz sınırlarında yer alan Maliye Meslek Lisesi’ni ilgilendiriyor. Orada Meslek Lisesi ikiye ayrılarak Vergi Dairesi taşındı ve inşaatları tamamlandı. Hem AVM’nin hem de okulun planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılmıştı. Bu planlar istinaden biz belediye olarak oturma ruhsatı ve yapı kullanma izni verdik. Yapı kullanma izni verdiğimiz bir bina ile ilgili yıkım söz konusu değildir. Artık orası müktesep hak kazanmıştır. Ülkede imar barışı adı altında bir çalışma bulunuyor iken bakanlığın onayladığı plan sonrası yapılan proje iptal edilemez”…

Son olarak;

-Birincisi, “Doğuş Grubu’na ait arsaya şu anda uygulanan imar hakkını ben verdim. Yaptığımı da inkar edecek değilim. Hiçbir zaman da inkar etmedim. Balçova’da şu anda AVM’lerin bulunduğu yere bu imarı veren de benim. Orada eskiden akşam olduğunda insanlar gezemiyordu. Şimdi 10 bin kişi çalışıyor. Bu kişilerin aileleri ile birlikte ekonomiye katkısını düşünün. Çünkü istihdam benim için önceliklidir. Doğuş grubu benim babamın oğlu değil. Allah korusun haramdan korkan insanım. Kesinlikle niyetim ve düşüncem İzmir’in evlatlarının başka illere, ayrı kentlere gitmemesidir” diyen bir eski belediye başkanı (Özfatura)  var.

-İkincisi, “Biz yatırım yapıyoruz. Ülkenin geldiği koşullarda ekonomik olarak kente hizmet getiriyor, istihdam yaratıyoruz. Hiç çekinmeden 460 milyon TL’yi buraya harcıyoruz. Tabi ki ticari amaçlarımız var ama sorunsuz, tartışmasız bölgeler varken İzmir’i tercih ediyoruz” diyen yatırımcı var.

-Üçüncüsü, hem genelde hem de yerelde yatırımcının önünün açılması, kazanılmış hakkının verilmesi, kanunlar çerçevesinde uygun olanakların önüne konulması için çabalayan bir kent yönetimi var.

O zaman ne yapmak gerekiyor?

Bir meselenin arkasını sorgulamadan, bugünlere gelişinin hikayesini analiz etmeden eleştirmemek, ötekileştirmemek, İzmir misafirperverliğini “şucu-bucu” demeden, acaba buradan “ben nasıl faydalanabilirim” diye düşünmeden, kamunun yararı gözetilerek göstermek gerekiyor.

Kısacası, seçtiğiniz, namusunuz olarak gördüğünüz oy’unuzu verdiğiniz insanların “kamu denetçiliği” yapmasına izin vermeniz gerekiyor.

Aksi halde kentlerde ne yatırımcı kalır ne de dayanışma ruhu!