GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
26 Nisan 2018 Perşembe

Seçim geldi hanım, oğlana bir kat çıkalım

Genel seçim takvimi açıklandığından bu yana “ittifak” meselesi ana gündem maddemiz!

Kim kiminle ne yapacak, nerede duracak, nasıl hareket edecek, sonuç sandığa ne şekilde yansıyacak en büyük derdimiz.

Siyasi tartışmalar, adaylar, isimler, geçmişleri, gelecekleri şöyle bir kenara dursun memlekette olan bitenlere bir göz atmakta fayda var.

Ekonomik çalkantılar, krediler, bankaların nakit durumu, piyasanın sübvanse edilmesi, çıkan yasa ve yönetmelikler aslında “erken seçim” çanlarının çaldığının işaretiydi. Kısa süre önce de KGF modeli bir “nefes kredisi” dağıtımı yapıldı. Çiftçiye, üreticiye banka hesapları üzerinden nakit akışı sağlandı. Borçlar ertelendi, taksitlendirildi. Üstüne kamu kurumlarına “vatandaşın üzerine fazla gitmeyin” talimatı da verildi.

Nasıl olsa seçim vardı!

Yoğun gündemin içinde bir önemli konu daha var. O da imar affı!

Nedir bu imar konusu?

Kayseri’nin eski Büyükşehir Belediye Başkanı şimdiki Çevre ve Şehircilik Bakanımız Mehmet Özhaseki açıklamasını yaptı. Kamuoyuna “imar barışı” olarak sunulan affın ayrıntıları henüz yasallaşmadı ama çerçevesi belli.

Malum her seçim döneminde uyanık vatandaş binasının üzerine bir adet kaçak kat çıkarken kanun ve yönetmelikleri ciddiye alanlar ise vergilerini öderler. Yapanın yanına kar kalan bir sistematik durum içinde belediyeler ne kaçak yapıları yıkar ne de kesilen cezaları tahsil edebilirler.

Evin reisinin, “seçim geldi hanım oğlana bir kat çıkalım” diyerek içselleştirdiği durumu bizzat bakan bey şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de yaklaşık 25-26 milyon civarında bağımsız birimin yüzde 60’ının devletle ihtilaflı olduğu bir ortamdayız. İmara aykırılıklar var, işgaller var. Devletle ihtilaflı çözüm bekleyen yerler var. Mahkemelerde sürünen yerler var. Bu ülkede yüzde 60 mülk sahibi, devletle ihtilaflıysa buna bir çözüm getirmek lazım. Eğer şu an mevzuat uygulansın diyorsanız, kanun 'hem yıkılsın hem para cezası verilsin' diyor. Hangi belediye yapıyor peki? AK Partili belediye mi, CHP’li belediye mi? Hiçbirisi yapamıyor. İzmir’in yüzde 62’si kaçak yarın ceza yazsınlar da göreyim. İstanbul Sarıyer’in yüzde 80’i, Üsküdar’ın yüzde 75-80’i kaçak. AK Partili belediye vatandaşa ceza yazsın da göreyim. Ceza kesmiyorlar ama yıkmıyorlar da”

Aslında bu ülkede hem belediye başkanlığı hem milletvekilliği hem de bakanlık yapan en önemli isimlerden biri olan Özhaseki mesenin özetini net bir şekilde açıklıyor.

Çünkü yine bir imar affı, kaçak yapılara onay geliyor!

Bakan’ın açıklamalarında çok önemli bir konu daha var. O da yıllardır allanıp pullanıp anlatılan kentsel dönüşüm yasasının getirileri. 

Hepimiz biliyoruz ki büyük şehirlerde kentsel dönüşüm önemli bir sorun. Bu da parsel bazlı değil ada bazlı yeni planlarla mümkün.

Bakan bey bu konuya da şu sözlerle yaklaşıyor:

“Belediyelerde,  bina bazlı değil de alan bazlı dönüşüm yapanlara kredi verilecek. Bina bazlı dönüşüm bir tek Kadıköy’de işliyordu o da battı zaten. Bina bazlı doğru değil, işe yaramıyor. Vatandaşla müteahhiti yüz göz etmeyecekler. Yüz göz olunca Fikirtepe gibi çamur çıkıyor. Belediye ortada olacak”

Bakan Özhaseki aslında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin uyguladığı modeli tarif ediyor. Bina değil alan bazlı bir değişim, dönüşüm…

İzmir Büyükşehir, Karabağlar Uzundere’de başladı. Büyük bir özenle de sürdürüyor. Kimse Fikirtepe’de bakanın ‘çamur’ olarak nitelendirdiği gibi yerinden, yurdundan da gitmedi. Kadifekale’de, Ballıkuyu’da isteyene parası, isteyene Uzundere’den konut verildi. Yıkılan yerlere yüksek binalar değil ağaçlar dikildi. Bölge çiçeklendi, yeşillendi!

Büyükşehir’in Karşıyaka Örnekköy’de projesi sürüyor. Karabağlar Uzundere ve Gaziemir Aktepe-Emrez ise izin bekliyor.

Hazine, mülkiyetindeki yerleri belediyeye parasıyla satarsa buralarda da çalışmalar başlayacak.

Dönüşen bölgelerde insanlar tapularını gönül rahatlığı ile belediyeye veriyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun bu konudaki bakışına, duruşuna inanıyor.

Her şeyden önce O’na güveniyor!

En önemlisi müteahhit ile vatandaş İzmir’deki bu projelerde yüz göz olmuyor. Belediye burada kamusal bir anlayışla dengeyi sağlıyor. 

Düşünün!

Yıllardır dişinizden, tırnağınızdan arttırarak sahibi olduğunuz evi gözünüzü bile kırpmadan sadece bir imza karşılığında belediyeye veriyorsunuz.

Biliyorsunuz ki sizin o tapunuza kendi evinin tapusu gibi sahip çıkan, koruyan, kollayan birileri var. O birileri sizin adınıza müteahhitle masaya oturuyor. Hakkınızı savunuyor.

İzmir’de başlayan birçok uygulama örnek model olarak Türkiye’ye yayıldı. En başta kırsal kalkınma, okul sütü projesi tüm ülkeyi sardı.

Emin olun ülke kentsel dönüşümde de İzmir modeline eninde sonunda gelecek. Hem de kısa zamanda bunu yapacak.

Konuyla bağlantılı son bir not ile bitireyim!

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu herkesin bildiği gibi ticaretle uğraşan bir isim. Mali yapısı, ekonomisi iyi, işi gücü olan bir belediye başkanı. İşlerini de çocukları yürütüyor.

Kocaoğlu ailesi Konak Alsancak Semti’nde 4 katı kendilerine ait olan 6,5 katlı binanın kentsel dönüşüm yasasından yararlanması için başvuru yaptı. Bina yıkıldı, yerine de ailenin şirketi olan Seçkin Ev Eşyaları Ticaret Sanayi Ltd. ŞTİ tarafından da 7 katlı bina dikildi.

Ne yazık ki bu konuda bir kara propaganda yapılıyor. Kocaoğlu’nun kent genelindeki dönüşüm çalışmaları için kullanıldığında tehlikeli olabileceğini anlattığı “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kentsel Dönüşüm Yasası’ndan”  yararlanarak bu dönüşümü yaptığı ifade ediliyor.

Düşünün dört katı kendinize ait bir eviniz var. Diğer iki katta oturan komşularınızdan hiçbir ücret almadan binayı dönüştürüyorsunuz. Ve en önemlisi komşularınız başka bir yere değil yine aynı binaya gelerek yerleşiyor. Size de buçuk dairenin tamamlanmış hali müteahhitlik payı olarak kalıyor.

Kime sorarsanız sorun, hangi müteahhide giderseniz gidin böyle bir dönüşümü ticaret amacıyla yapamaz. Ailenin tamamen kendine yaptırdığı bu binada ileride oturup oturmayacakları da kendi sorunları olduğuna göre, alan da memnun satan da memnunsa olan durumdan kime ne?

Kısaca gasp, hak yeme, mülkiyet hakkına tecavüz bunun neresinde?

İzah edeyim istedim…