GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
10 Haziran 2020 Çarşamba

Tarımda neden ithalatçı olduk ya da üretimi artırmak nasıl?

KOVİD-19 salgını nedeniyle toplumumuz, tarımın önemini ve çiftçiliğin kıymetini öğrenmeye başladı. Bu güzel bir gelişme.

Ancak “Tarımda Neden İthalatçı Olduk ya da Tarımsal Üretimi Artırmak Nasıl?” yazı ve söylemlerde, konuyu yapısal özelliklerimiz açısından  irdeleyen yaklaşımlar yeterince değil.

Bunun cevabını  neden-sonuç ilişkileri bağlamında aramadan  sağlıklı sonuç ve önlemler üretemeyiz.

Burada iki önemli neden öne çıkıyor.

Birincisi,Türkiye tarım işletmelerinin yapısal özelikleri dikkate alınarak bir tarım politikası izlenmedi.

Aile işgücü temelli küçük ve orta ölçekli işletmeler, tarımsal işletmelerin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlardı.

Tarımsal nüfusu istihdam ettikleri için toplumsal yanı olan bu işletmelerin, tarımsal kooperatiflerde örgütlenmesi  de ihmal edildi.

Oysa tarımsal kooperatifler, üretim için girdi ve ara malları sağlama ile ürünlerin işlenmesi(ortak makine parkları, kaba ve yoğun yem üretimi, ortak sağım hane, soğuk zincirin sağlanması) ve pazarlaması  gibi konularda egemen rol oynayabilirdi.

Bir başka deyişle  tarımsal kooperatifler aracılığıyla çiftçilerin sanayici olmaları sağlanabilirdi.Katma değerin bu şekilde çiftçinin eline geçebileceği ihmal edildi. 

Çiftçilerin tarımsal amaçlı kooperatifler altında örgütlenmeleri durumunda, pazara çıktıklarında örgütlenmiş aracı ve sanayici karşısında pazarlık ve rekabet güçleri şanslarının olduğu  gerçeği,bilerek göz önüne alınmadı.

Türkiye tarım işletmelerinin yapısal özelikleri dikkate alınarak bir tarım politikasının izlenmemesi sonucunda tarımsal üretimde önemli gerilemeler oldu.

Sözgelişi,  Ziraat Mühendisleri Odası’nın verdiği rakamlara göre; “kişi başına düşen hayvan sayısı 1960 yılında 2,6  baş iken  2019 yılında 0,82  başa düşmüş.Ancak hesapda Türkiye'de yaşayan Suriyeli ve diğer sığınmacılar yok. Onlar da sonuçta bu ülkede yaşıyor ve haliyle de besin tüketiyorlar. Türkiye'de yaşayan nüfus üzerinden hesaplama yaptığınızda  bu sayı 0,78  baş hayvan düşüyor!..”

İkinci önemli neden: Tarımsal Kitlerin  Özelleştirilmesi

Türkiye’de  1980 yıllardan itibaren devletin küçültülmesi uygulamalarının bir aracı olarak özelleştirme devreye sokuldu.

Bununla, devletin piyasa malları üretimi,piyasayı düzenlemede kural koyucu işlevi ve sosyal devletle ilgili kamu hizmetleri gibi başlıca üç müdahale alanından çekilmesi istendi ve gerçekleştirildi.

Böylelikle, tekelci sermayeye yeni kar alanları açıldı. Devlet, sosyal niteliğinden uzaklaştırılarak, devlet-yurttaş ilişkisi yerine tüketici ilişkisi oluştu ve yurttaşın devletle bağı, en alt düzeye indirildi.

Özelleştirmeden Tarımsal Kitler de payını aldı.Onların temel işlevi, tarım ürünlerinin fiyat oluşumunda düzenleyici olmalarıydı. Bu işlevleri nedeniyle üreticiler, yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının ve teşkilatlanmamış kredi piyasasının egemenliğinden belli ölçülerde kendilerini kurtarabiliyorlardı.

Bu kurumların özelleştirilmesi, kimilerinin de kapatılmasıyla üreticiler bütünüyle sermaye gruplarının insafına bırakılmışlardır.

Kimileri, “Tarımda Neden İthalatçı Olduk?” konusunu  salt desteklemelerin yeterince olmamasına bağlıyor.

Çiftçilerin ekonomik örgütlenmesini önemsemiyor.

Tarımsal Kitlerin özelleştirmesine  karşı çıkmıyor,biz daha iyi yaparız diyorlar.

Mevsimlik tarımsal işçilerin dramı karşısında timsah göz yaşları döküyorlar,ancak bunu yaratan nedenin topraksızlık olduğunu görmüyorlar,toprak reformunu ağzına almıyorlar.

Bunlara değinmeyen ekonomi politik yaklaşımlar,eskilerin deyimiyle “Laf-I Güzaf”tan öteye geçmiyor.