GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
8 Ocak 2019 Salı

Suriye’de baston yutmak!

Siyaset; eski ve esnek bir uğraştır. Gelenekleri de çok güçlüdür.

Halk, kendi işinde iki ölç bir biç der. Söz konusu iş devletin olunca, en az on kez ölç, sonra dikkatli bir şekilde biç denir.   

Bu sözlerin on binlerce yıllık bir geçmişi vardır.

Çünkü hiçbir topluluk ve devlet, gerçek amacını açıklayarak bir takım işlerin içinde olmaz.

Önce uzun süre faaliyetlerini gizli yürütür.

Fark edilince veya suçüstü olunca önce inkâr eder, karşı taraf ikna olmayınca da “barışçıl amaçlarla” yaptığını söyler.

Birileri dünya siyasetinde işlerin ikiyüzlülükle yapıldığını görmüş ve bundan da sıkılmış olabilir.

Nasıl olsa çok geçmeden niyetler ve faaliyetler açığa çıkacak. O zaman biz de eski dünyaya yeni töre getirelim ve dış politikayı kartları açarak yapalım...

Elimizde olanı dünyaya yüksek perdeden ilan edelim...

Göstere göstere hedefe yürüyelim… diye düşünmüş olabilir.

Dünyanın süper güçleri bile elindeki kartları açarak siyaset yapmadığına …

Din kardeşlerimiz de desteklerini nereye kadar vereceklerini belli etmediklerine …

Dost, düşman, müttefik, stratejik ortak, yakın ve uzak komşu ve sempatik ilişkiler kurduğumuz devlerin hiç biri 2011’de Suriye’de başladıkları yerde değiller.

En büyük müttefikimiz ABD bile Suriye konusunda fırfır dönüyorsa Türkiye’nin özellikle Esad hakkında dünyaya en yüksek seda ile ilan ettiği kararını sorgulamaması şaşılacak bir durumdur.

Kimse beş milyon Suriyelinin ülkesindeki mücadeleyi bırakıp Türkiye’de başı bozuk yaşamasının makul bir açıklamasını yapamaz.

Suriyelilerin Türkiye’deki kalış süreleri “Muhacirlerin Medine’deki maddi destekle barınma sürelerini” çoktan aştılar.

Kimse Peygamber’den daha müşfik olduğunu iddia etmesin!

Kimse Peygamber’den daha büyük siyasetler yaptığını asla düşünmesin!

Özellikle dünya tarihinde başarılamamışı başarmaya da kalkmasın!

I.Petro gibi idealist bir liderimiz olmadı! O ilk büyük seferinde Azak Kalesi’nde Osmanlıların az sayıdaki birlikleri karşısında elli bin asker kaybetti. Bir yıl sonra ise nasıl bir başarı sağladığını tarih yazıyor. Bi zahmet okuyalım!  

Fatih, siyasete çok genç yaşta İstanbul’u fethederek başlasa da Belgrad kuşatmasında yediği baskının acısını ölünceye kadar unutamadı. Fatih’in yaralı vaziyette kuşatmayı bırakması ve gerisin geriye İstanbul’a dönmesi de hatıra getirilmiyor.

Kanunî’yi hatırlatmaya gerek var mı, bize fayda sağlar mı bilemiyorum. Muhteşem Süleyman’ın Malta şövalyeleri karşısında bir türlü başarılı olamaması, kuşatmada çok sayıda asker ve paşa kaybetmesi de nedense ders konusu olamıyor.

Tarihte daha nice ibretlik olay bizlerin ders çıkarması için raflarda bekletiliyor. Okuyalım ve ders çıkaralım diye…  

Tarih bilgisi Ertuğrul ve II.Abdülhamit efsaneleri ile işgal altına alınmış yeni bir nesil yetişiyor.

Acaba “Başarısız olduk!” dersek realiteden bu denli kopuk toy ve gerçeküstü nesil hakkımızda neler düşünür?! 

Endişemiz bu ise bize de kimse yardımcı olamaz!

Çok şaşırmayalım diye hatırlatıyorum:

Yakında ne kadar Türkiye karşıtı devlet varsa Suriye’de Türkiye sınırına konuşlandırılırsa hiç şaşırmayalım!

Zaten ne kadar müttefikimiz varsa çoğunu Arap Baharı’nda kaybetmiştik.

Kalanları da Suriye iç savaşında kaybettik.

Suriye yönetimi bir şekilde ABD, İngiltere, İsrail ve AB devletleriyle anlaşmış durumda.

Biz neyi bekliyoruz, hakketen meraklardayım!

Sahi biz neyi bekliyoruz; bilen var mı?