GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
17 Aralık 2018 Pazartesi

Bağdat harap olmadan!

Buna kafaya taktım. Nasıl olur bu karı-kocayı yedi kez dinlerim de aklımda hiçbir şey kalmaz!

Yavere güveniyorum fakat anlattıkları aklıma yatmadı.

Sen; sultanlar sultanı Sultan-ı rûy-i zemin, âlem-i İslâm’a halife, kürre-i arza lider ol, lakin bir görüşmeyi yedi kez tekrarla ama hiçbir şey hatırlama!

Bu işin içinde bir iş yoksa ben de Sultan felan değilim!

Görürsünüz siz!

Yaptıklarınız cezasız kalmayacak!  

 

Sultanlıkta racondur. Adamların hepsine güveniyormuşsun gibi yaparsın ama hiç birine güvenmezsin!

Saray erkanı da işlerin böyle yürüdüğünü iyi bilir!

Lakin yalanlar bazen öyle ikna edici ve mantıklı hal alır ki, biz sultanlar da nihayetinde “Cenab-ı Allah’ın kulu ve yeryüzündeki sultanıyızdır” bir an için kanarız ve inanırız!

Bir şeyler ters gidene kadar.. Sonra uyanırız ve hışımla kendimize geliriz.

O an var ya o an, gazabımın rahmetime galebe çaldığı andır ki, Allah korusun!

Bu anlarda nice faninin telef olması vak’ayi adiyedendir!

Ölenler ölür, kalanlarla yola devam edilir…

Sultanlıkta töre budur!

Buna rağmen Sarayda içine yalan katılmamış söz de yoktur!

 

Bunları bilesiniz diye anlatıyorum.

Saraya dahil olup da yatağında ölen yok denecek kadar azdır! İnsanoğlu, acayip bir mahluk. Öleceğini bile bile Saraya dahil olmak için enva-i çeşit entrika çevirir.

Siz masalcıların anlattıklarına bakmayın. Hakikat şudur ki, saltanat icat olduğundan beri Sultan olmak da zordur, Sultana adam olmak da!

***

Yavere hanım sultanla görüşmek istediğimi söyledim.

Çok geçmeden şehzadelerimin annesi, rengarenk ipekten esvapları içinde huzura teşrif ettiler. Öyle havalı bir giriş yaptı ki, tedirgin oldum.  

Yüzündeki kaymak tabaka ve gözlerine çektirdiği sürmeler de pek abartılı olmuş! Durum pek hayra alamet görünmüyor!

Neyse! Ondan önce sözü ben aldım!

Hanımım, biricik sultanım, nerelerdesin, benim mi çağırtmam lazım! Bu saray senin de sarayın! Nice zamandır yoksun. Gittin gideli kendimi tanıyamaz oldum! Hatırlarsın, Bağdat halkının arş u alaya yükselen seslerini sana da dinletmiştim. Bir gariplik yok demiştin. Bağdat semalarına yükselen sesleri senden önce de sonra da akillere dinletmiştim. Sanki herkes söz birliği etmiş gibi endişeye mahal yok, demişlerdi.

Güzeller güzeli sultanım! İçim rahat değil. Hani sesleri semaya yükselenler arasında bir karı-koca da vardı, onları Saraya davet ettirdim.

Lakin ne göreyim, bir fitneci “Sultanımız meram görüşmesi yapacak! Meramı olan Saraya buyursun” demiş!

Üç hafta oldu, karı-koca dışında herkesi dinledim, Allah seni inandırsın hanımım, beynim sulandı! Fakat karı-kocayı dinlediğimi bir türlü hatırlamıyorum!

Yavere soruyorum, o da yedi kez dinlediğimi ama hatırlamadığımı söylüyor!

Ben ki, Sultanlar Sultanı, Sultan-ı Rûy-i…

Sözümü bitirmeme fırsat vermeden Hanım “Efendimiz karı-kocayı tekrar çağırtınız, görüşmede ben de bulunayım” dedi ya beynimin yandığını hissettim!

Böyle akıllı laf duymayalı aylar oldu!

Sözün akli ve mantıki oluşundan mı yoksa yaraya merhem olmasından mıdır artık, birden elim ayağım kesildi!

Ulema duymasın, hanımlar için bir de aklı kıt, derler!

Hanım olmasaydı, artık iyiden iyiye delirdiğime inanacaktım!

Yoksa biraderim Behlül’ü de böyle mi delirtmişlerdi?! Günü geldiğinde bunu da öğreneceğim!

Siz görürsünüz!

Ben size bunların hesabını bir bir sormaz mıyım!