GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Işıl Öztürk BULUT
YAZARLAR
25 Şubat 2015 Çarşamba

Seçim geldi, geliyor…

Hadi hayırlısı!
Ülkemiz yine şenleniyor…

Seçim sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz.

Aday adayları birer birer açıklama yapmaya başladı. Vitrine çıkan çıkana…

Kendinde İzmir’e ve Türkiye’ye hizmet etme; insanımıza fayda sağlama aşkı olan herkesin hakkı vekil adaylığı…

Biraz da halin vaktin yerinde olacak tabii ki.

Kolay değil, böyle serüvenlerde adamın peşini bırakmazlar…

Bir heyecan, bir coşku, bir hengâme ki sormayın gitsin...

Ses düzenli araçların gürültüsü, oradan oraya koşuşturmacalar, kurumlara ziyaretler, telefon mesajları, meydanların-sokak aralarına kadar bayrakla donatılması, kahve toplantıları ve daha bir sürü şenlik…

Seçimleri bir haberci olarak değil de bir çocuk olarak izlemeyi o kadar çok isterdim ki…

Düşünsenize bir çocuk muhayyilesinde siyasi şenliğin ne kadar önemli yer tuttuğunu…

Akşamları evde babanla dayının parti çekişmesi yaptığını, gündüzleri kadınların kendi aralarında kısık sesle tuttukları partilerini birbirlerine anlattığını, her yerin bir karnaval alanı gibi süslendiğini…

Evet evet seçimlerde çocuk olmak lazım çocuk.

 

Ama vakit geçti el’Hak!

*****
Neyse...

Mesele şenlik, mesele karnaval, mesele coşku falan değil

Mesele Memleket meselesi…

Yani hepimizin “bam teli”.

Dertlerimizin, sorunlarımızın ve çıkmazlarımızın çözümü ile ilgili adım atanların seçilmesi meselesi…

 

Maşallah şehrimiz bu konuda pek bereketli, siyasi partilere aday adaylık başvurusu yapan yüzlerce iş insanı, akademisyen, STK yöneticisi, Doktor, Avukat, Mühendis ve eğitimci…

Hepsi de İzmir adına büyük bir kazanç. Keşke daha çok olsalar…

Ama bir de madalyonun bizim görmediğimiz tarafı var; parti içi yarış!

Sıralama yarışından bahsediyorum…

Bu süreçte işte bu yarış hepsinden önemli.

Bizlere ancak haberci arkadaşlarımızın kulis haberleriyle yansıyan bu çekişme hiç de öyle seçim coşkusuna benzemiyor.

Biraz sert ve kırıcı da olabiliyor…

Keşke o da olmasa diyorum ve söze başladığım yere dönüyorum…

Haydi hayırlısı…