GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
18 Şubat 2021 Perşembe

Nursunuz… Nurlardasınız…

Her yazıya başlayışımda...

Duyguların düşüncelerin dilini ne de güzel anlıyor kağıt kalem, diye geçirirdim içimden...

Bir lahza söz kesmeden ne güzel dinliyorlar büyük bir nezaketle diye düşünürdüm...

Meğer ki, öyle değilmiş...

İnsanın nutku tutulup da konuşamaması gibi bir şeymiş bir konuda yazamamak...

Hani; derdim çoktur, hangisine yanayım dedirten cinsten...

Şairin de dediği gibi;

* “Dert çok, hem dert yok / Yüreklerin kulakları sağır

Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağır…”

Bazı durumlarda... Kalemimin dili tutulur, sayfalar sessiz kalır...

Böylesine çetrefilli, girift ve anlaşılmaz bir dilin hakim olduğu zamanlarda...

Zor olur yazılanları yazı ile silmek...

Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum atanması ile ilgili...

Demokratik haklarını talep eden ve savunan...

Öğrencilerin, akademisyenlerin ve idari personelin direnişinin...

Nedenleri ve niçinleri...

Doğruları ile yanlışları...

Üzerine birkaç kelam yazmak isterken...

Ulu önderimin; “Demokrasi insan ırkının ümididir” sözü çıkıverdi de karşıma...

Demokratik toplumlarda ümitsizliğe yer yok bilincini hissederek, iliklerime kadar titredim.

***

Akabinde... Ay’a seyahat varmış...

Gibi bir haber düşüverince gündeme...

“Ay mı yoksa aydın mı?” dedim kendi kendime...

Oysa ki... Ay aydın gün aşikârdı...

Bilimin aydınlığı olmadan aya gitmek mümkün olabilir miydi?

Kısacası... Bir ülkede aydın kesim olmadan aydınlık bir gelecek olur muydu?

Sormadan edemedim.

Hele ki;

“Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” diyen M. Kemâl Atatürk'ün isteğiyle...

Ordinaryüs Prof. Ali Yar tarafından kaleme alınan...

1929 yılında basımı gerçekleştirilen Kozmografya adlı kitabın varlığını...

Gezegenler, mevsimler, kara delik, Samanyolu, Aristo, Kopernik ve Galileo hakkındaki bilgilerle donatılmış içeriğini....

1933'ten itibaren 1979 yılına kadar liselerde zorunlu ders olarak okutulmuş olduğunu...

Ve neden eğitim müfredatından çıkartılarak, zihinlerden silindiğini sorgularken...

1979 yılından bu yana; idealizmden uzak, materyalizme yakın nesillerin kayıp yıllarını düşündüm.

Jules Verne’nin bir buçuk asır önce kaleme aldığı “Aya Yolculuk” isimli çocuk kitabı canlanırken hatıralarımda...

Hayal ile gerçeğin ince çizginde gezindim durdum...

***

Sonrasında gündeme geliveren... “Cumhuriyetimizin kuruluş Anayasası değiştirilebilir mi?”

Haberleri ile daha da arttı şaşkınlığım...

Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez şeklindeki ilk dört maddesi ile...

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.

Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.

Başkenti Ankara'dır.

Hele hele değiştirilmemesi için son noktayı koyarak ilk üç maddeyi bir zırh gibi koruma altına almış olan dördüncü maddesini bir dua gibi tekrar ettim, dönüp dönüp okudum.

Okudukça artan idrakimle...

Hain terör örgütü tanımını, kere kere... Binlerce kere anladım!..

Ve, ne hazindir ki... Hayatlarının altı yılını rehine olarak geçiren...

Diplomasi ile kurtarılması mümkün olamayan, 13 masum vatan evladının...

Ve yıllarca sevdiklerinin yollarını gözleyen, her gün binlerce kez ölüp ölüp dirilen...

Ailelerinin yaşadığı tesellisiz acıları düşündüm...

Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde...

Bir mağarada yuvalanmış ejderhanın ağzından çıkan lavlarla...

On altı yuvaya düşen ateş ile...

Ve yaşadığımız coğrafyanın yakıcılığı ile yandı yüreğim...

Vatan ve bayrak aşkına; akıtılan kanlara, yitip giden canlara ağladım.

Sevgililer gününde... En sevgililerini...

Vatan toprağına emanet etmiş şehit annelerinin, babalarının...

Yetim kalan yavruların, elleri kınalı eşlerin, can yarısı kardeşlerin...

Ve...

Sevgili babacığını asker selamı ile uğurlarken saygı duruşuna geçen...

Bir çiğ tanesi gibi saf ve temiz, yedi yaşındaki Zeynep Sena’nın....

Yarım kalmış hayatları karşısında büyük bir mahcubiyet içinde saygı ile eğildim ..

Kurtuluş savaşından günümüze dek...

Sarıkamış’tan Menemen’e... Edirne’den Kars’a... El-bab’dan Gara’ya kadar...

Canları ile kanları ile, tek bayrak altında bizi millet yapan ecdadımız... Evlatlarımız...

Nursunuz... Nurlardasınız.

Ulu önderimiz M.Kemal Atatürk'ün ve vatanımız uğruna çarpışmış tüm

gazi ve şehitlerimizin aziz hatıralarına sonsuz rahmet ve minnetle...

*Nazım Hikmet