GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
22 Şubat 2019 Cuma

Namussuzlar kadar 'cesur' olmak isteyen namuslu kaldı mı?

CHP’nin Buca “Ex” Belediye Başkan Adayı Suat Nezir…

MYK’dan, PM’den vize alıp…

İzmir’deki törende de…

Lideri Kılıçdaroğlu tarafından…

Gözlerinden öpülüp, “Yolun açık olsun” dendikten sonra…

Adı silindi, YSK’ya başka isim gitti…

Ortalık duman oldu!

CHP’nin İzmir Patronu Deniz Yücel gerekçeyi açıkladı:

“Adaylığı tereddüt oluşturdu!”

Tereddüt ne demek?

“Kararsızlık” demek!

Bir kararsızlık varsa, nerede giderilir?

Taaa, başta…

Adamın elini kaldırıp, resmen “Adayımız” dedikten sonra…

Hala “kararsızlık” yaşanır mı?

Yaşanmaz!

Aynen CHP Lideri’nin yaptığı gibi…

“Hak, Hukuk, Adalet” diyen o “ex” arkadaş ne yaptı?

Gazetecilere içini dökerken…

İsmet İnönü’den “alıntı” diyerek…

Kocaman bi’laf etti:

Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur…”

Bu lafın menzili neresi?

Oraya geleceğiz!

***

Bi’kere…

O “veciz” söz, İnönü’ye ait değil…

Victor Hugo, “Sefiller” romanında yazmış…

Tam açılımı…

“Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı!”

Peki, İnönü ne demiş?

Şöyle demiş:

“Arkadaşlar, eğer bir memlekette erbabı namus, laakal eşirra kadar sabırlı olmazsa, o memleket behemahal batar!”

Nerede ve ne zaman söylemiş?

5 Temmuz 1931’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde…

Tam Türkçe karşılığı ne?

“Namuslular, kötüler kadar sabırlı olmazsa, o memleket batar…”

Sözü edilen “sabır” yani…

Ya da “tahammül” ama, asla “cesaret” değil!

***

Dönelim başa…

“Mağdurum ben, mağdurum…” diyen…

“Ex” Buca adayı Suat Nezir…

Yanlış bildiği / şimdi doğrusunu öğrendiği bu roman satırını…

Neden, kime ve ne amaçla söyledi?

Laf ağır, “kaya” gibi…

Fotoğrafa baktım; Nezir içini dökerken…

Yanında beyaz saçlı CHP’nin İzmir akilleri var…

Acaba O’nlar mı “tavsiye” etti?

Olur mu, olur…

***

Aslında…

CHP Buca’nın “ex” başkan adayı Nezir…

İsmet İnönü’den alıntı yaptığı sözü şiar alarak…

Yani “tutulacak yol”…

Sahip olunacak “ilke” olarak edindiğini vurgulayarak…

Siyasete atıldığını söylüyor…

Ayıp, değil; üstelik doğru…

Ama ya ardından söyledikleri?

“Adaylık kararımın alındığı gece bir otel odasında, benimle birlikte beş kişinin şahit olduğu bir gözdağı verme operasyonu nedeniyle adaylığıma maalesef istediğim gibi sevinemedim…”

Peki, n’olmuş o otel odasında?

Nasıl bir gözdağı vermişler kendisine?

Gözdağı verenler kim?

Neden Nezir’in adı, CHP PM’den çıktıktan sonra…

Bu garip “otel odası senaryosu” yaşanıyor?

Tısss, cevap yok!

***

Suat Nezir, içini dökerken…

CHP’den iki üst düzey yetkilinin kulaklarını çınlattı(!)

Onlar için…

“Ankara'da arkadaş, ahbap çavuş ilişkisine dayalı bir meclis tablosu oluşturdular ve bana dayatmaya çalıştılar... Ben de o meclis üyesi listesine tepki gösterdim…”

Doğruysa, felaket…

Hatta felaket üstü felaket…

Birkaç “meclis üyesi” için…

Asırlık CHP…

Neden bu suçlamalarla anılsın?

Bari, açık açık adı anılanlar / suçlananlar…

Çıksınlar ortaya…

“Suat Nezir yalan söylüyor…” desinler…

“Şundan, şundan, şundan kuyruk acısı yaşıyor” desinler!

Diyemiyorlar(!) ise…

Bunun adı…

Atatürk’ün partisini içinden “yıkma” teşebbüsü değil de nedir?

***

Bu soruları çoğaltmak mümkün…

Asıl önemli olan şu…

Suat Nezir, arkasına sığındığı o sözün…

Yani, “Sefiller Romanı”ndaki orijinal haliyle olduğu gibi…

“Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı!” demek istediyse…

Arkasından da…

Şu soruyu “ortaya karışık” sormalıydı:

“Namussuzlar kadar cesur olmak isteyen namuslu kaldı mı?”

Nokta!

Sonsöz: “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste… / Yani, kimseye eziyet edip bedduasını alma… Sonra yaptığın kötülüğün cezasını ömrün boyunca çekersin… / Türk Atasözü…”