GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
7 Haziran 2020 Pazar

Millet inanmasa ben hiç olurdum!

Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...
“Atatürk: Denizinden Damlalar” kitabının yazarı...

Büyük şair Behçet Kemal Çağlar ile…

Ulu Önder’den anıları bir araya getiren…

Tarihçi, yazar ve öğretmen Ayşe Tulun’u…

Saygıyla analım...

***

Atatürk’ün Ankara’ya ayak basışının yıldönümü…

Halkevinde ilk kez kutlanıyordu…

Ankaralılar’ın gönülden gelen kadirşinaslığı…

Atatürk’ü çok heyecanlandırmıştı…

Efelerin gösterisini keyifle izledi; duygulandı…

Yanına davet etti, Ankara’nın efelerini…

Ardından sofrasındaki konuklarını tek tek tanıtmaya başladı:

“Bu büyük bir alimdir, tarih yazar ve okutur… Bu büyük bir yazıcıdır, olanı ve olacağı dile getirir…”

***

Sofradakilerin neredeyse tamamı için…

Özel iltifatlarına, keskin ve özlü methiyeler katıyor…

Bunları arka arkaya sıralıyordu…

Sıra Seymenler’e geldi; O’nlara döndü ve tanıtmaya başladı:

“Bunlar da, bu dünyanın en kahraman milletinin en yiğit insanlarından... Bana gelince, eğer bundan daha iyi tarihimizi bilmesem, bundan daha iyi dertlerimizi dile getiremesem, bundan daha iyi asker, bundan daha iyi hatip ve sizden biraz daha yiğit olmasam başınız olmazdım!”

***

Başını önüne eğdi, bi ran yüzünde koyu bir pembelik dolaştı…

Gülümseyerek Seymen’ler’den birine seslendi:

“Bırak şunu bunu; ne Mustafa Kemal, ne Reisicumhur… İkimiz de Türk, ikimiz de efe… Sen beni bilmiyorsun, ben de seni… Dağda karşılaştık; benden korkar mısın, korkmaz mısın?”

Seymen’in cevabı, adeta keskin bıçak:

“Sayende düşmandan korkmadık ki, senden korkalım…”

***

Böylesi bir cevap Atatürk’ün hoşuna gitmemişti…

Seymen’in gözlerinin içine bakarak devam etti:

“Düşmandan tabii ki korkmayacaksın, düşman bir başka, Türk değil ki, korkasın… Gel bakalım, tam efe misin?”

***

Başını dizine doğru çekti, boynuna namlusunu dayadı…

Duvarın bir yerine dikkatle nişan aldı…

Kurşun boynunun tüylerini yalayarak geçerken bile…

Seymen’de tek kımıldama yoktu…

Nefesini tutmuş o manzarayı seyredenler…

Seymen’nin korkudan bayıldığını sanıyordu ki…

Atatürk’ün silahındaki kurşunlar bitti…

***

Seymen doğruldu…

Yüzünde ne bir pembelik, ne bir sarılık vardı…

Hiç titremeyen, belki bir an gürleyen bir sesle…

Ve dahi tebessüm ederek…

“Kurşunlar bitti mi, paşam?” diye sordu…

***

Atatürk, Seymen’in yüzündeki huzuru sezmişti…

Birden tabancayı yere attı, gözlerinden iri yaşlar damlıyordu…

Şu sözleri unutulacak gibi değildi:

“Biraz önce söylediklerim yanlıştı… Ben her şey değilim… Eğer bu millet bana böyle inanmasaydı, ben hiç olurdum… Bu millet kılı kıpırdamadan benim uğruma canını vermeye hazır olmasaydı, ben hiçbir şey yapamazdım…”

Nokta…

Sonsöz: “Liderlik, halkı ayrıştırmak değil; kaynaştırmak ve bir arada tutmaktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”