GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Ağustos 2018 Pazartesi

Değişimi kavramak için…

Eski rejimin 12. Cumhurbaşkanıydı; Yeni rejimin ilk Cumhurbaşkanı… Kurduğu Asya tipi otoriter yönetim sisteminin başında; Bütün iktidar onda…

Erdoğan, tek adam olmayı arzuluyordu ve ülkeyi şirket gibi yönetmek istiyordu. Arzularının önünde hiç engel kalmadı. Şimdi kendisini büyük bir sınav bekliyor. Başaramazsa, islami hareketler siyasal hayattan silinir. Çünkü büyük oynuyor, yıkıntısı da çok büyük olur. Başarırsa da tarihe geçer.

200 yıllık yapısal sorunların çözüm beklediğini söyleyen yeni rejimin sözcüleri, bundan sonra gidilecek yol hakkında da fikir veriyorlar.

Erdoğan’ı eleştiren CHP’lilerin bence en çok yanıldıkları husus; sanki eskiden her şey çok yolundaydı da, son 16 yılda bozuldu… Bu durum hep göz ardı ediliyor.

Mesela, Sayıştay SGK’yı artık denetlemeyecek. CBK ile alınan bu karar elbet de tartışmalıdır. Şeffaflık ilkesini de zedeliyor. Haliyle, ana muhalefet de, SGK’nın halktan kaçırıldığını söylüyor.

Sorun şu ki, SGK Sayıştay tarafından denetlendiği zamanlarda da, ne şeffaflık ilkesi doğru dürüst işliyordu, ne de halkın kaale alındığı vardı.

Eskiden yönetim sisteminde mevcut olan doğru uygulamalar sadece kâğıt üzerindeydi. Şimdi ise tamamen ortadan kaldırılıyor. Halkın kaybettiği bir şey yok. Sadece olabilirliği ortadan kalkıyor. Bu da halkı ilgilendirmiyor. Öyle bir bilinç oluşmadı ki ilgilendirsin…

Hiç unutmamalıyız; toplumun kahir çoğunluğu sistemin kıyısında yaşıyor ve bu insanlar yoksul.

Üstelik devlet her zaman ceberuttu. Vesayet her zaman vardı. Adaletsizlik hiç bitmedi. Gelir dağılımında eşitsizlik zaten kronik. Sadece sorunlar zamanla renk değiştiriyor.

Erdoğan’ın değişim programı salt islami bir rejim veya yerli ve milli bir düzen kurmaktan ibaret değil. Son Afrika seyahatine bakılırsa, yeni Dünya düzeninde, Doğu blokunda yeni ilişkiler arayışında… Bu tercihe sıcak bakmayabilirsiniz ama hafife almak büyük hata olur.

Tekrar tekrar yazmak artık kabak tadı verdi ama yazmadan da olmuyor; Uluslararası kapitalist sistem derin bir krizde. Kapitalizmin metropollerinde büyük paylaşım kavgası var. Doğu ile Batı blokları arasında süren mücadelede, Batı bloku içinde de ayrışmalar yaşanıyor. Belirsizlik çok fazla. Teknolojik üstünlük belirleyici olacak.

Sistemde bozulan dengeler ve ortaya çıkan belirsizlik, Türkiye’yi yeni arayışlara yönelme konusunda cesaretlendirdi.

Bilindiği gibi, kurulmakta olan yeni rejimin bekası dedikleri, ülkenin geleceği ve kalıcılığıdır. Ve yeni yönetim, beka sorununun çözümünü Doğu blokunda görüyor.

İnönü, o ünlü “Johnson mektubu” üzerine; “Yeni bir Dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır.” demişti. 54 yıl sonra sanki bu sözler gerçek oluyor. Yeni bir Dünya ihtimali çok yüksek… Türkiye, Doğu bloku ile hiç olmadığı kadar yakın…

Tabii ki bu işler olup biterken, Erdoğan’ın ve yeni yönetici zümresinin burjuvazi ile ilişkilerini de sorgulamak gerekiyor. Seküler toplumla yeni rejimin ilişkilerini konuşmak gerekiyor. Muhalefetin dinamiklerine bakmak gerekiyor.

Burjuvazi, kapıya dayanan ekonomik kriz ile devlet aygıtını kontrol eden siyasal güç arasına sıkışmış vaziyette, kıvranıyor.

Yerli ve milli hareketin liderleri, seküler toplumla uzlaşma ve mutabakat koşullarını zorlayacaklar. Toplumsal mutabakat için yeni model arayışındalar. İzmir, yeni modelin öncüsü olabilir.

Türkiye bir süredir neredeyse muhalefetsiz. Erdoğan’ın yaptığı işlere kötü demekten öte varlık gösteremeyen muhalefet, ülkenin yaşadığı dönüşüme teslim oldu olacak…

CHP’de, Kılıçdaroğlu’nun öncülük ettiği ittifak hareketi etkisizleştirildikten sonra, yine İnce ve arkadaşlarının marifetiyle daha büyük bir saldırı başlatıldı. Başarılı olurlarsa, CHP, rejim değişikliğinin önündeki engel olmaktan bütünüyle çıkmış olacak.

Belli ki yeni rejim, muhalefetin başında, İnce gibi bir siyasetçi görmek istiyor.

Doğu-Batı hattında gerilip kalan Türkiye’nin konuşulması gereken meseleleri şimdi çok daha fazla ve bir o kadar karmaşık… Olan biten üzerine soğukkanlı düşünmeye ihtiyacımız var.