GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
2 Haziran 2018 Cumartesi

Bir zamanlar kolonya şehriydi İzmir…

Osmanlı topraklarına Avrupa tarzı, yani alkol içeren ıtriyat, II. Abdülhamit döneminde girmiş.  Ancak öncesinde de Abdülaziz döneminin sonlarına doğru Avrupa'dan gelen birkaç parfüm kibar ailelerce kullanılmaya başlamış.  1870'lerde Avrupa'dan İstanbul'a ve tabii ki İzmir'e gelen ilk parfümler arasında "Eau de Lubin", "Millefleur", "Mikado", "Divinia" parfümlerini sayılabilir… Avrupa'dan ithal edilen bu parfümler, İzmir'de özellikle Frenk Sokağı'nda yer alan Xenopoulos, Au Bon Marché, Grand Bazar D'Orient, Papasian Frères, Orosdi-Back gibi büyük ve gösterişli mağazalarda İzmirlilerin beğenilerine sunuluyordu.

İzmirli üreticiler, Avrupa tarzı kolonya ve parfümler üretirlerken, yabancı formülleri ülke içinde sadece tekrarlamakla kalmayıp, özgün kokular da meydana getirmişlerdir. Bunların başında şüphesiz Süleyman Ferit Eczacıbaşı'nın Altın Damlası parfüm ve kolonyasıdır. Bunun dışında Melek, Bahar, Safa, Gizli Çiçek, Unutma Beni, Senin İçin gibi kokular uzun yıllar boyunca kullanılmışlar ve efsaneleşmişlerdir. Üreticiler her yıl yeni kokular piyasaya sürme konusunda birbirleriyle adeta yarışırlarken, mevsimin yeni kokuları, müşteriler tarafından merakla beklenir olmuştur.

Kentimizin seçkin araştırmacılarından Aybala Yentürk’ten aldım bu notları… Nedenini sorarsanız… Değerli dostum, EBSO Meclis Üyesi Enver Olgunsoy’un son girişimi… Eczacı Olgunsoy, İzmir’e özel 7 farklı çiçekten ürettiği ‘İzmir’ markalı 8 kolonyayı kente özel armağan vermek isteyenler için üretti…  Selluka, Jakaranda, Yasemin, Nergis, Anemon, Şeftali Çiçeği ve Mimoza çiçeklerinin yanı sıra bunların karışımından “İmbat” adlı kolonya ürettiler.

Olgunsoy, “İzmir, Türkiye’de kolonyanın ilk üretildiği şehir. Yılarca kolonyalar şehri olarak belirtilen kentimize bir vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum. Bu borcumuzu kentimizin yıllarca tanıtılmasına ve adının duyulmasında katkı sağlayan kolonya ile yapabileceğimizi düşündüm. Bu mirasa sahip çıkmaya çalışıyoruz. İzmir kolonyalarını bu amaçla, eski ustalara ve ‘kolonyalar şehri İzmir’ kavramına saygı anlamında ürettik” dedi.

Enver Hoca, ilk kez 18. yüzyılda Almanya’nın Köln şehrinde yapıldığı için “Köln suyu” diye isimlendirilen kolonyanın 19. yüzyılın başlarında Fransa’da üretilmeye başladığını hatırlattı, “Dünyada Fransızca “Eau de Cologne” olarak yer ediyor. Ancak kolonya, ülkemizde Almanya’dan da Fransa’dan da daha çok tutuluyor. Türkiye, halen dünyanın en çok kolonya kullanan ülkesi. Türk ailesinin misafir kabulündeki ritüelde kolonya önemli bir yer tutuyor. Bu ellerin dezenfekte edilmesini sağlarken, yaşam alanının da havasının daha hoş kokmasını sağlıyor. İşte bu yararlı alışkanlık ülkemizi en çok kolonya kullanan ülke haline getiriyor” diyor.

Kolonyaları denedim, tavsiye ederim. Armağan edilecek iyi bir İzmir hatırasıdır…

Dr. NEJAT YENTÜRK’ün NOTLARI

2005’te Chornicle Dergisine yazan Dr. Nejat Yentürk de enteresan bilgiler vermiş. İzmir’in gerçekten de kolonya şehri olduğunu ortaya koyan bilgiler bunlar. Bazılarını paylaşayım.

Altın Damlası, İzmir’de üretilen bir kolonya markasıydı. Yüzyılın başında Süleyman Ferit Eczacıbaşı‘nın Şifa Eczanesi’nde var oldu. Bir dönem İzmirliler’in ve İzmir’e yolu düşenlerin tutkusuydu. Yeni çıkan markalar karşısında zamanla rekabet gücünü kaybetti. 1993′ten itibaren de bulunmaz oldu.

İzmir’in nesi meşhurdur? Bu soruya bir zamanlar “inciri, üzümü ve Altın Damlası kolonyası” diye cevap verilirdi. Altın Damlası, İzmirliler’in ve İzmir’i Süleyman Ferit Eczacıbaşı 1885-1973 sevenlerin kalbinde yer etmiş bir kokuydu. İzmir’e yolu düşenlerin eşe dosta hediye olarak mutlaka aldıkları, bilenlerce sipariş edilen, değişik kokulu, değişik renkli bir kolonya idi. Memleketin diğer şehirlerinde yaşayanlar için kokusu alışılmadık ve benzersizdi.

Kokuyu geliştiren, İzmir’in ve Türkiye’nin önde gelen eczacılarından Süleyman Ferit Bey’di. Süleyman Ferit Eczacıbaşı, eczacılık alanındaki başarılarının yanında parfümeri çalışmaları ile de mutlaka anılması gereken bir kişi. 1910 yılında faaliyete geçirdiği Şifa Eczanesi ve buraya bağlı imalathanesinde ürettiği esanslar, kolonyalar, krem, pudra ve diş macunları ile ülke çapında büyük bir ün elde etti. Bu ünü, eczanenin 1993 yılında geçirdiği yangının ve hemen sonrasında kapanmasının ardından geçen yıllar boyunca bile eski müşterileri arasında devam etti.

Altın Damlası, ilk kez 1920′li yılların başında üretildi. Piyasaya ilk sunuluşu esans formunda olmuştu; (yani, şişesinden parmak ucuyla alınan bir damla bu güzel kokuyu etrafa yaymak için yeterli oluyordu). Küçük zarif şişelerde satışa sunulan esansın fiyatı, tahmin edileceği üzere her keseye uygun değildi. Kokunun şehirde yaygınlaşması, kolonya şeklinde piyasaya sürülmesinden sonra olmuştur. Kokunun yaratıcısı Süleyman Ferit Bey de anılarında, sevgiyle söz ettiği Bahar ve Dalya gibi güzel kokuların önüne geçen Altın Damlası’nın ulaştığı şöhreti biraz şaşkınlıkla karşıladığını belirtir.

Abdülhamit, Ja Mari Farina Hayranıydı… Tanzimat, Avrupa’da kimya alanındaki yeniliklerin parfümeri sektörüne büyük atılımlar yaşattığı döneme tesadüf etmiştir. Hızla güçlenen ve büyüyen parfümeri sanayisinin, Osmanlı pazarında yer edinmesi güç olmamıştı. Kınadan başka birşey denemeyen kadınların saç boyalarıyla, çiçek suları ve kokulu yağlardan terkip edilmiş geleneksel kokular kullananların alkollü ıtriyatla, pudralarla, diş iksirleriyle tanışmaları tam da bu dönemde gerçekleşmişti. Eğer, Müslüman Osmanlı kadınının geleneksel güzellik değerlerinden koptuğu bir tarih aranırsa, Tanzimat dönemi bunun miladıdır. Tanzimat, Müslüman Osmanlı kadınının kendisine model oluşturacak yabancı kadınlarla karşılaşmasının yanı sıra, yeni bir güzellik anlayışına ulaşmak için gereken kozmetik Altın Damlası bir dönem İzmir’in simgesiydi. Gereçleri kentin dükkanlarından satın alabildiği bir tarihti.

Osmanlı topraklarına adım attığı ilk günden beri hiçbir yabancı müstahzar kolonya kadar tutulmamıştı. Dünya üzerinde benzerine az rastlanacak ölçüde bir ilgiyle karşılandı kolonya. Almanya’daki adı ‘Kölnnischerwasser’ iken Fransa’da ‘Eau de Cologne’ olan bu ürünün sabit bir formülü vardır, ancak ülkemizde renk renk, çeşit çeşit kolonyalar üretilmeye başlandı. Her türlü parfüm esansı seyreltilerek kolonya çeşitleri türetiliyor, özgün formüller geliştiriliyor, Türkçe adlar takılıyordu. Anavatanı Almanya’nın sınırlarını aşalı beri hiçbir ülkede bu kadar yoğun bir üretim ve tüketim gözlenmemişti. Kolonyanın rağbet görmesinin sebebi, ülkemizde yüzlerce yıllık geçmişi olan gülsuyu kullanımı idi; kolonya ucuzluğu, ferahlatıcılığı ile gül suyunun yerini almayı kolayca başarmıştır.

Sadece Süleyman Ferit Bey değil onun bacanağı ve İzmir’in diğer bir ünlü eczacısı Kemal Kamil Aktaş’ın da ürettiği kokular (Gizli Çiçek başta olmak üzere, Bahar Çiçeği, Son Hatıra, Altın Rüya) da bu rekabet ortamına katkıda bulundu. Onların yarattığı kokular, diğer kolonya üreticilerine şevk vererek yeni kokular yaratmaya teşvik ederken, kimileri bu kokuların taklitlerini üretmekle yetindi. Tüm bu çabalar, taklit ya da özgün olsun İzmir’e özgü kokuların çeşitlenmesine, zenginleşmesine katkıda bulundu.

Altın Damlası, ne kadın kokusudur; ne erkek… Ama aynı zamanda hem kadın kokusudur; hem de erkek… 1920′lerde piyasaya sürüldüğünü düşünürsek, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan bir kokudur. Modern kimyanın ürünüdür. Sentetik bir kokudur; ama Şarklı bir beğeninin kokusudur ve belki de sırf bu yüzden, unutulup gitmiştir.

Yeni dikilmiş ipek saten giysileri, ondüleli saçları ile Kemeraltı, Beyler Sokağı’ndaki fotoğrafhanelere baygın bakışlarıyla bayramlık fotoğraflarını çektirmeye giden hanımların ne koktuklarını artık tahmin edebilirsiniz: Altın Damlası…