GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
21 Nisan 2024 Pazar

'Ayıptır söylemesi' denilirken…

Yazı başlığı yaptığım bu unutulmuş cümle yine çıkıp geliverdi saklandığı yerlerden… 

Zira…

Yerel seçim sonuçlarının halâ tartışıldığı ve sosyal yardımlaşma şuurunun canlandığı geçtiğimiz bayram günlerinde…

AKP İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın uzak diyarlardan yaptığı bir instagram paylaşımı ile… 

Monaco Yat Kulüp’te girilmesi pek zor olduğu söylenen bir restoranın şatafatlı masasındaki binlerce liralık ıstakoz ziyafetinin faturası… 

Ekonomik krizle mücadele eden ve sefalet endeksi sıralamasında ilk beşe giren…

Ve bu utanç verici sıralamadaki yeri Sudan ve Suriye’den az hallice olan Türkiye’min yazılı ve görsel basın gündemine ışık hızıyla düşerken.

Ve yine…

İktidar partisinin Manisa Milletvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun kolunda görülen yüz binlerce lira değerindeki Rolex saatin kadranındaki akreple yelkovan…

Birbirlerinin kulağına… Milletvekili olarak, yüce meclis sıralarında geçirilen bu zamanın bu millete hangi nispette fayda sağlayıp / sağlamadığını sorar gibiydi.

Hülasa…

Milletin vekillerinin yaşam standartları örneğinden yola çıkarak, memleketteki sosyal adalet mefhumu yeniden hatırlanıp irdelenirken…

“Milletvekili” kelimesi içinde yer alan… Millet ile vekili arasındaki gittikçe derinleşen uçurum, gözler önüne seriliyor… 

Ve.. Ay sonunu getirme çabasındaki ülkem insanının incinen kalbinden, sorgulayan beynine aynı hızla ulaşıyordu. 

En önemlisi de… Tepeden aşağıya; toplumun her kesiminde…

İzan, feraset, dürüstlük ve mütevazılık gibi erdemleri ve de bir toplumu bir arada tutan adab-ı muaşeret kurallarını hatırlamaya / hatırlatmaya…

Her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu tuhaf bir zamandan geçtiğimize vurgu yapıyordu

***

Sözün özü… 

Nereden nereye geldiğimizi düşündürerek geçmiş zamanların nezaketini ve zerafetini mumla aratan…

Toplumdaki bu önlenemez ve hızlı çöküşü can acıtarak sorgulatan bu iki olay…

Ne yazık ki… 

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir dini öğretiden… 

“Zembil, içindekini sen bil” diyerek mutfak nevalesini içi görünmez kalın bez torbalarda taşıyan bir toplumdan… 

“Ayıptır söylemesi” girizgâhı ile yenilen bir yemekten ya da yapılan bir masraftan utana sıkıla bahsedilen konuşmalardan…

“Gezdin geldin… İçine sinsin… Yediğin içtiğin senin olsun, hele bir gördüklerini anlat, nasıldı oralar?” Sorusu ile başlayan ve iyi temennilerle biten muhabbetlerden…

Okul yıllarında… Paylaşma tembihleri ile hazırlanan beslenme çantalarına pahalı meyve ve yiyecekler konulmamasına azami dikkat edilerek…

Sosyal adalet konusunda, çocuk beyinlere enjekte edilen subliminal mesajlardan…  

Ve…

İsraf ve şatafat merakı ile üzeri çizilen, unutulan ve unutturulan bilcümle değerlerden…

Yıllar yıllar içinde nasıl da hızla uzaklaştığımızı apaçık gözler önüne seriyordu.

***

Bu vesile ile…

Ülkemizin yer aldığı bu sefalet endeksi sıralaması gerçeği ile her gün yüzleşerek

Binbir zorlukla geçinmeye çalışan asgari ücretlinin beslenmesinde ne yazık ki yer almayan ıstakozu da yakınen tanıma fırsatı bulurken…

Anlatılanlara ve duyumlara göre; leziz bir eti olduğu söylenen bu deniz ürününün, kaynar suya canlı canlı atılıp haşlanarak pişirildiğini…

Büyümeyen sert kabuğunun içinde, yumuşacık eti ile sürekli büyüyüp gelişerek sıkışıp kalan kabuklu bir deniz canlısı olduğunu…

Ve… Üzerinde hissettiği baskı ve rahatsızlık hissi ile avcı balıkların tehlikesine karşı kendisini korumak içgüdüsü ile…

Kayalıklar altına saklanarak, onu strese sokan üzerindeki sert kabuğu büyük uğraşlarla kırarak…

Kendi gelişim ve değişimine imkan yaratmak için kendisine defalarca yeni bir kabuk ürettiğini hayretle öğrenmekte olalım…

Gelişmek / büyümek isteği içindeki, ıstakozun kabuğunu kırma azminden yola çıkarak…

Doğadaki bu ibretlik bir hikayeyi kabuğunu kırmak konusunda güçlü  bir metafor olarak değerlendiriyorum… 

Ve… Yaşanılan tüm sıkıntıların, mutlaka bir kabuk kırma zamanının olduğunu düşünüyorum.

***

Ve… Tıpkı bu ülkenin kuruluş yıllarında olduğu gibi… Her kademedeki ülkem insanının…

Kamu yararının ön planda tutulduğu o kutsal bilince yeniden erişeceğine tüm kalbimle inanıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisimiz’in kuruluşunun 104. yılına eriştiğimiz şu günlerde…

Kuvayi milliye ruhu ile millî mücadeleyi kazanan ve o ruhu yüce meclisin sıralarına taşıyan…

Kabuğunu kırarak büyüyüp gelişen bu ülkeyi, idealleri ile yeniden dizayn eden ilk milletvekillerimizi minnetle yad etmenin tam zamanıdır diyorum…

“Ulusal egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen Gazi M. Kemâl Atatürk’ün manevi huzurunda sonsuz saygı ile eğilerek… 

Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk ulusal ve en büyük bayramı olarak ilan edilen…

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı yürekten kutluyorum…

Ve… Ülkemin aydınlık zihinli çocuklarına, ülkemin aydınlık zamanlarında kutlanacak nice bayramlar diliyorum.