GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
11 Aralık 2019 Çarşamba

Zarif… Naif… Latif… Kaşif…

Tunç Soyer, “Ege’de SonSöz” ailesiyle buluştu…

Geniş aileyiz, maşallah…

Sadece 20 kalemşor köşe yazarı…

Düşünün artık o buluşmanın yarattığı elektriği…

Fişi prize taktık…

Sohbet tatlı, zor sorular ise “Vakko” ambalajında…

Bu kadim kent adına…

Dilekler, temenniler, bakışlar, görüşler gırla…

Hele arzular hepten şelale!

Tek tek cevap verdi; saklamadı, gizlemedi…

Anlattıklarını dinlerken…

Bir filmin “esas oğlanı” gibi, O’nu birkaç özel kimlikle gördüm…

Sıralayalım…

***

Zarif’ti…

Özgün kimliği ile…

Hoşa giden, beğenilecek bir üslup kullandı…

Kurduğu cümleler; “ince iş” ürünüydü…

Belediye başkanıydı ama aynı zamanda siyasetçiydi…

Siyaset’i yerden yere vurmadı…

Bilakis, bugünün politikacılarına…

Acıtmasa bile “iz bırakan” bir fiske attı:

“Siyaset, hayatı dönüştürme sanatı... Bugünkü siyaset, sığlığa inilmemesi gereken, uzak durulması gereken şey... Bugün yaşadığımız siyaset falan değil… Muktedirler bu sığlıktan beslenerek iktidarını sürdürüyor… Sekiz ayda bir bombardımana uğruyorsunuz... Aslında o sizi bir yaprak gibi savuruyor… Eğer bunların önünde durabiliyorsanız o projeye dönüşür…”

Yani…

Diyor ki…

“Ey, beni siyaseten topa tutanlar; savrulsam da yıkılmam, bakın dimdik ayaktayım…”

***

Naif’ti…

Pasaport’ta yapılması planlanan gökdelen konusunda…

Durduğu yeri…

İnce bir güzelliği olan “zırha bürünerek”

Yapmacıksız ve açık yüreklilikle anlattı:

“Bu konuyla ilgili kolaycılığa kaçmak, yalan söylemek istemedim… (İçime sinmiyor, ben bunun iptali için elimden geleni yapacağım…) diyebilirdim… Ama bu yalan olurdu... Yalan söylemek istemiyorum... Yalan yürümek istemediğim için doğruyu söyleyip hedef tahtası olmayı göze aldım…”

Yani…

“Ben cesur yüreğim… Gerekirse boy hedefi olurum ama hemşehrilerimden hiçbir şey saklamam” demeye getirdi…

Ayrıca…

“Sonunda hep doğrular kazanır!” atasözünü hatırlattı…

***

Latif’ti…

Kendisine büyük sıkıntı verdiğini söylediği…

İzmir’in baş belası çöpünü bile…

Yumuşak, hoş ve ince bir güzelliği olan örnekle anlattı:

“Ayakkabılarımızı çıkararak eve gireriz di’mi? Biz şehrimizin sokaklarını evimizin koridoru, balkonu gibi görmeye başlamak zorundayız… Bu temizlikle başa çıkılacak bir şey değil… 10 misli konteyner koysanız değişmez… Mesele insanımızın kirletmemesini sağlamamızda… Bu da kültür meselesi...”

Yani…

Dünya kentlerinden örnek vererek…

Küçük, büyük, ortanca fark etmez…

İzmirliler’in bir kısmına…

“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!”

Mesajı atıverdi…

İnce ince Yasemince cinsinden...

***

Kaşif’ti…

Sanki…

Var olan ancak bilinmeyen bir şeyi bulan biri gibiydi…

Yeni dönemde ödüllendirme ve cezalandırma olacak... Başka bir dünya mümkünse başka bir belediye de mümkün…”

Bi’tane daha:

“Koluma girmeniz lazım; koluma girmeyene ağlayacak değilim…”

Ve, bi’tane daha:

“Seçim sonuçları zafer falan değildi... O sadece bize verilen avanstı! Vatandaş, (Kendini göster…) diyor... Biz büyük kentleri böyle aldık, zafer falan kazanmadık…”

Yani…

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok; misali…

Bugüne kadar ne biriktirdiyse bu hayatta…

Hepsini bu kent için harcayacak…

İzmir’in “dünyaya kapalı kalması”nın önüne geçmek için…

Yemin etmiş…

Başka neye yemin etmiş?

Yaprak gibi savrulmamaya!

Tanık olsun İzmirliler…

Nokta…

Sonsöz: “Asli görevim kenti korumak... Bozulmayacağım... Bu saatten sonra hiçbir koltuk beni bozamaz... / Tunç Soyer…”