GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Ekim 2017 Salı

Yeni partiye karşı ‘yenilenmiş’ parti!

Politika iklimi ısınıyor. Siyasetin genel gündeminde ‘yeni parti’ halen en gizemli, en taze konu olmayı sürdürüyor. Tutacak mı? Siyasi yelpazenin neresine demirleyecek?
Yerel seçimde CHP ya da başka partiyle ittifak yapacak mı?
Yerel seçimde İzmir Büyükşehir adayı kim olacak?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nerede duracak?
Akşener’in kendisi aday olacak mı?
İl, ilçe başkanı kim olacak?

Bu ve benzeri sorular uzayıp gidiyor.
Görünen o ki 25 Ekim itibariyle bu gizem önemli ölçüde çözülecek.
Daha önce de altını çizdim, tekrarında fayda görüyorum.
Akşener’in yeni partisini bekleyen fırsatlar kadar bazı sorunlar da var.
Vatandaşın beklentisi ‘yeni’ bir parti…   Beklentiden de öte ihtiyaç olan bu…
Hatta İzmir’de bu yöndeki beklenti/ihtiyaç yüzde 50’nin üzerinde…
Akşener’in partisi bu beklentinin/ihtiyacın ne kadarına yanıt verecek?
Tüm mesele bu…

Çünkü ‘yeni parti’ rüzgarına karşı ‘yenilenmiş parti’ ile karşılık vermeye hazırlanan bir siyaset kurdu var sahnede. Erdoğan’ın belediye başkanı, il, ilçe başkanı demeden eskimiş, yorulmuş, yıpranmışları göndermesinin en önemli sebebi bu. Yeni partiye karşı yenilenmiş parti kartı.
Çünkü kamuoyunun nabzını düzenli olarak takip eden Erdoğan da toplumsal talebin farkında…

Artı olarak partisindeki yorgunluğu da görüyor. Diğer taraftan eskiyen, toplumsal talebe cevap veremeyen partilere ne olduğunu 3 Kasım 2002’de bizzat tecrübe etti. Partisini yenileyerek yeni partinin rüzgârını kesmenin planlarını yapması kadar doğal bir durum olamaz haliyle. Son dönemde Cumhurbaşkanı kimliği kadar hatta cumhurbaşkanı kimliğinden çok AK Parti Genel Başkanı kimliğini öne çıkarmasının, ülke meselelerinden çok parti meseleleriyle meşgul olmasının da sebebi bu olsa gerek.

*
Siyasetteki yenilenme harekâtı CHP’yi de esir alabilir. Özellikle üçüncü, dördüncü dönemini yaşayan yorulmuş, yıpranmış belediye başkanları ‘değişim’ gibi bir rüzgâra yenik düşebilir.
Bu sonu yaşamak istemiyorlarsa kendilerini her bakımdan yenilemek durumundalar.
Yeni bir heyecan, yeni bir vizyon, yeni bir enerjiyle çıkmalılar seçmenlerinin karşısına…

Yeni partiye geri dönüş yaparsak;
Meral Akşener ve arkadaşlarının yapması gereken ilk şey, neden yeni bir partiye ihtiyaç var sorusuna sağlıklı, doğru bir yanıt aramak.
Sanıyorum bu konu epey mesai yaptılar. Umarım doğru yanıtı bulmuşlardır.
Eğer yeni partiyi ‘eski merkez sağcılara/solculara yeni koltuklar için kuruyorlarsa’ Erdoğan’ın yenilenmiş partisi daha fazla toplumsal karşılık bulacaktır. Benden demesi…
Siyaseti merkeze inşa etmenin yegâne yolu ‘eski siyasetçilere yeni alanlar açmak’ olmasa gerek.
Elbette yıpranmamış, toplumda karşılığı olan, güven veren bazı tecrübeli siyasetçilerin vitrinde olmasına kimsenin bir diyeceği olmaz, olamaz.
Abdullatif Şener gibi mesela…
Ama sokakta karşılığı kalmamış, siyasi anlamda enerjisinin sonuna gelmiş daha da önemlisi geçmişin günahlarına, yanlışlarına ortak olmuş ama bünyedeki siyaset virüsü yüzünden halen ikbal ve makam beklentisinde olan ‘eski tüfekler’ yeni partinin en büyük sorunu olacaktır.

Hem geldikleri siyasi geleneğin hastalıklarını yeni partiye taşıyacaklar hem de ‘eski Türkiye’nin kötü hatıralarını’ canlandıracaklardır. Siyasi anlamda eski Türkiye’nin kötü hatıraları dediğimizde koalisyon dönemleri, ekonomik ve siyasi krizler akla gelmektedir. Ve AK Parti 15 yıldır koruduğu iktidarını biraz olsun her seçim döneminde hortlattığı bu korkulara borçludur.

Oysa Akşener’den beklenti kesinlikle bu değil! Hatta kurulması arzulanan yeni partilerden beklenti de bu değil… Toplumu kucaklayan, farklı siyasi yelpazelerden simalarla desteklenmiş yeni bir parti elbette heyecan yaratacaktır. Ama adı yeni kadrosu eski olmamak kaydı şartıyla…
Toplum güven duymak istiyor örneğin… Yeni parti güven versin istiyor!
Ekonomiyi daha iyi yöneteceğine, ülkeyi içeride ve dışarıda daha doğru, sağlıklı temsil edeceğine, daha adil olacağına, daha demokrat, eşitlikçi, özgürlükçü olacağına…

15 yıldır iktidarın aynı kesimde olması ister istemez ciddi bir ‘öteki’ grubunun oluşmasını beraberinde getiriyor. Aynı zamanda da iktidar ipine sıkı sıkı sarılmış önemli bir kitleyi tek bir partinin çatısı altında konsolide ediyor. İktidarın ya da iktidara oy verenlerin zaten yeni parti diye bir gündemleri yok.
Bu sebeple de yeni parti daha çok toplumsal muhalefetin bünyesinde karşılık buluyor.
Toplumsal muhalefetin siyasal anlamda ete kemiğe bürünmesi ancak yukarıda saydığım noktalarda güven vermesiyle mümkün…
Yeni partinin MHP’li küskünler partisi gibi algılanmaktan,
Merkez sağın eskileri partisi gibi görünmekten,
Siyasette ikbal peşinde koşan ‘eski solcu, sosyal demokratların’ kaçış noktası gibi durmaktan,
Ve dahi FETÖ gibi bulaşıcı hastalıklardan uzak durması gerekiyor.

Adı üstünde her şeyi ile yeni olmalı… Yeni bir heyecan, yeni bir enerji, yeni bir umut verebilmeli…
Aksi halde son dönemde kurulan birçok yeni partinin hazin sonuyla yüzleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Kendisiyle birlikte milyonların umutlarını da yok ederek…

AK Parti’deki yenilenme harekâtına dönersek;
Memleketin onca kritik sorunu varken parti sorunlarıyla uzun mesailer yapmasını yadırgıyor olsam da Erdoğan siyaset adamı kimliğiyle doğru hamleler yapıyor. Gücünün zirvesinde olduğu bir dönemde partisini tepeden tırnağa yenilemeyi sürdüren Erdoğan’ın, başta Melih Gökçek olmak üzere kamuoyunda antipatik bulunan eskimiş/yıpranmış aktörler üzerinden 15 yılın günahını fatura ettiği görülüyor.  Erdoğan akıllı bir kaptanın batmakta olan gemisini kurtarmak için yapması gerekeni yapıyor. Ağırlıklardan kurtuluyor.

İl, ilçe başkanı, belediye başkanı ile başlayan yarın (genel seçimlerde) TBMM grubuna da sirayet etmesi beklenen değişim, yenilenme harekâtında en büyük sorun yeni kadroların siyasete olan motivasyonu olacaktır. Özellikle il, ilçe başkanı olacaklardan 2019’daki seçimlerde aday olmamalarının da istendiği düşünülürse Erdoğan’ın bu konuda zorlanacağı düşünülebilir.
Ancak son dönemde partisini ve de kendisini devletle eşanlamlı hale getiren Erdoğan’ın yeni ve sadık kadrolarını ‘dava ve devlet’ kartı ile sürece motive etmekte zorlanmayacağı kanaatindeyim.
Ne de olsa gelinen noktada AK Parti il başkanı ile vali arasında çok ince bir çizgi kaldı.
Bu da yeni kadroların iktidar partisi koltuklarını doldururken en büyük motivasyon kaynağı olacaktır.

Kamu ihaleleri, atama, tayin, terfi gibi her dönem geçerli olan klasik iktidar partisi nimetlerini saymıyorum bile.

Ve CHP!
Kim ne derse desin Kılıçdaroğlu’nun CHP’si de ciddi bir toparlanma ivmesi yakaladı. Halkın dilini konuşma, gündemi belirleme gibi konularda CHP, artık sosyal demokrat tabanını daha fazla tatmin ediyor. Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu hiç olmadığı kadar doldurduğu bir süreçten geçiyoruz.

Siyasetin iktidar ve muhalefet kanadındaki bu olumlu hamleler uzunca bir süredir yaklaşan her seçimi sonucu belli bir maç edasıyla izleyen bende bile ciddi heyecan yarattı. 2019’daki yerel ve genel seçimler uzun bir aradan sonra kimin kazanacağının belli olmadığı bir rekabete sahne olacak gibi görünüyor. 16 Nisan’da oluşan 51-49 dengesi bu rekabetin habercisiydi zaten… Hem yerel hem de genel seçimleri soluk soluğa izleyecek gibiyiz.