GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Temmuz 2017 Pazartesi

Yeni Parti’ye eski tuzak!

Dünle beraber gitti düne ait ne varsa cancağızım.
Bugün yeni şeyler söylemek lazım…
Mevlana’nın ünlü vecizi bir yol ayrımını işaret eder.
Dünle bugün arasına çekilen kalın bir çizgidir.
İşte Türk seçmenin önemli bölümü tam da bu noktada…

Yeni şeyler söylemek istiyor.
Yeni şeyler duymak istiyor.
Yeni şeyler görmek istiyor.

Hayatında yeni şeyler olsun istiyor.
Acilen yeni bir parti istiyor mesela…
Ve de bu partiyi Meral Akşener kursun istiyor.
Siyasetin merkezi toparlansın istiyor.
Ayrılık, gayrılık bitsin istiyor.
Oy mu?
Abartmıyorum. Yeni partinin İzmir’deki potansiyeli yüzde 40’ın üzerinde… Varın gerisini siz düşünün.

Mevcutlar mı?
Ya yenilenecekler ya yenilecekler…
Tercih onların. Siyaset mezarlığına bakın…
Kendini vazgeçilmez zannedenlerle dolu olduğunu göreceksiniz.

Bahçeli’nin koltuğuna talip olduktan sonra sadece partisinden ihraç edilmekle kalmayıp’ ‘pişmiş tavuğun başına gelene yakın’ bir deneyim yaşayan ve yaşamaya devam eden Akşener’e şu sıralar çok önemli bir misyon yüklenmiş durumda.
Yeni partinin liderliği…
Öne çıkan tek isim o.
Diğerleriyle arasında uçurum var.
Diğerlerinden kasıt MHP’deki Bahçeli muhalifleri değil…
Kamuoyunda adı geçen kim varsa…
Metin Feyzioğlu’ndan başlayarak Abdullah Gül’üne kadar hepsi.

Referandumdaki performansıyla alkışlanan Akşener, Kılıçdaroğlu’nun önderlik ettiği Adalet Yürüyüşüne açık destek verdi. Ancak bir nedenle katılmadı, katılamadı. Katılmamış olması CHP’de gizli bir memnuniyet yaratmış olsa da tarihte ilk kez mahkeme kararıyla iptal edilen kurultayın mağduru olarak katılsa kendisi için daha iyi olabilirdi.
Akşener’in yeni partisi için referandum sonrası Anadolu’nun her tarafıyla istişare sürecine girdiği biliniyor. Nasıl bir parti sorusuna yanıt aramak adına… Oluşan talebi tam karşılamak için kılı kırk yaran ekip, bir yandan da OHAL sürecinin de bitmesi için zaman kazanıyor. Bu arada kurucu kadronun şekillenmesi için de hummalı bir çalışmanın yürütüldüğünü duyuyoruz.
Kaldı ki Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü ile hem partisini hem kendisini toparladığı süreçte yeni partinin rotasında ufak tefek düzeltmeler yapması da kaçınılmazdır.

Şimdiden bir tehdidin altını çizmek gerekiyor.
Siyasetin merkezi de deseler kurulacak partinin merkez sağa oturacağını biliyoruz. Belki Özal’ın eğilimler koalisyonu hatta AK Parti’nin 2001 kadrosundaki kucaklayıcılık esas alınabilir. Ama bu yeni partiyi merkez sağa yakın tanımladığımızda potansiyelinin çok yüksek olduğu da aşikar. 2002’de yaşanan ekonomik ve siyasal krizlerin ardından halkın yüzde 34 ile tek başına iktidar yaptığı AK Parti, 2007’de yüzde 47’ye nasıl oturdu?
Elbette beş yıllık icraatlarının, Batı’ya dönük, barışçıl, liberal, istikrar vadeden politikalarının etkisi vardı. Bunlar inkâr edilemez.
Ama asıl olan Erdoğan’ın akıllıca yönettiği ‘merkez sağ’ operasyonudur.
Müthiş bir siyaset mühendisliği yapılmıştır 2007’ye yürünürken…
AK Parti’nin bünyesinden çıkan/çıkarılan Kültür Bakanı Erkan Mumcu’nun ANAP’ın başına geçmesiyle ilk olarak kıratın son süvarisi Mehmet Ağar’ın yükselişi dengelenmiştir. Ardından Ağar-Mumcu ikilisinin önüne ‘ANAYOL’ seçeneği konulmuş, Demokrat Parti çatısı altında bu iki isim buluşturulmuştur.
İşte siyasette her zaman 1+1’in 2 etmediği bu süreçte bir kez daha anlaşılmıştır.
ANAP’lılarla DYP’liler arasındaki çatışma bazen Mumcu ile Ağar arasında bazen de alt kadrolarda kendini göstermiş, asıl kavga da vekil listelerinin yapıldığı süreçte yaşanmıştır. Yapılan anlaşmalara uyulmamış küçük hesaplar, küçük pazarlıklar büyük kavgaları beraberinde getirmiş ve ANAYOL süreci tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır.
Yani 3 Kasım 2002’de milletin baraj dışına iterek cezalandırdığı ama tamamen silmediği merkez sağın cenaze namazı, 22 Temmuz 2007’de kılınmıştır.
Açıktan para, imtiyaz iddiaları da cabası… Merkez sağ oylarıysa önemli ölçüde AK Parti tarafından konsolide edilmiştir. Şimdi daha iyi anlıyoruz ki bu konsolidasyon sürecinde Süleyman Soylu da önemli bir rol oynamıştır.

Diyeceksiniz ki bugün olanlarla ne ilgisi var?
Dikkatli bakarsanız var. Meral Akşener’den beklenti milliyetçi oylara sahip çıkıp, merkez sağı ayağa kaldırması… Ve gördüğüm kadarıyla siyaset mühendisleri yine sahnede…
Haberler şöyle yazılmaya başlandı bir süredir.
“Meral Akşener ve Ümit Özdağ’ın birlikte kuracakları partinin tarihi belli oldu. Meral Akşener ile Ümit Özdağ’ın birlikte kuracakları partiye ilişkin ilk anket yayınlandı” vs…

İşte toplum mühendislerinin yeniden serbest bıraktığı virüs bu.
Nedense bana izlediğim eski bir filmi hatırlattı. Adeta eş başkan gibi sunulan Akşener-Özdağ ikilisi yeni partiye dair en ciddi tehdit gibi görünmektedir. Yaptığımız ve yapılan kamuoyu yoklamalarında ‘lider adayı olarak’ Ümit Özdağ’dan eser yok. Belki de MHP içinde yaşanan adaylık sürecinde geç kalmasıdır Özdağ’ı gönüllerdeki liderlik koltuğundan eden… Ama şu anda Ümit Özdağ’ın da gördüğü ya da görmesi gereken bir gerçek var ki o da yeni partiye liderlik etmesi beklenen kişinin Meral Akşener olduğudur.
Elbette Özdağ’a da başkalarına da bu süreçte ihtiyaç olduğu da bir vakıadır.
Lakin Türk siyasetinde liderlik tek bir makamı, kişiyi işaret eder. Eş başkanlık, ortaklık kabul görmez. Güçlü lider esastır. Yeni parti için şimdiden kurulacak bir ortaklık, halef-selef görüntüsü de 2007’deki ANAYOL süreci gibi bir sonuca gebedir. O nedenle yeniden sahne aldığını düşündüğüm siyaset-toplum mühendislerinin oyununa gelmek istemiyorlarsa hem Akşener hem de Özdağ bu tehlikeyi görmeli.
Önemli bir kitlenin umudu olan yeni parti rüyasını kâbusa dönüştürmek istemiyorlarsa tabi ki…