GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
11 Ağustos 2009 Salı

Yazık! Günah!

İzmir demokrasinin başkentiymiş, özgürlüğün diğer adıymış. Türkiye’’nin batıya açılan penceresiymiş. Peh’…Peh’…Peh’…’¶
Kime ne?
İzmir’’in yetiştirdiği bir kaleme bile tahammülü yoksa yerim ben öyle özgürlüğü de demokrasiyi de, pencereyi de.
Gönül Abla’’nın başına gelenleri bir türlü hazmedemiyorum.
Ege’’de Sonsöz’’de bizlere destek olan, tecrübeleriyle yol gösteren, İzmir’’de Yeni Asır, Yenigün gibi gazetelerde uzun yıllar ’‘Genel Yayın Yönetmeni’’ olarak hizmet vermiş, kentin yetiştirdiği değerli kalemlerden biridir Gönül Soyoğul.
Bir röportaj. Ardından yumurtalı saldırı.
Ne kadar çirkin, ne kadar aşağılık ve ne kadar düzeysiz bir davranış’…
 
***
Gönül Abla, yaşadığı olayı Pazar günü saat 14.00 civarında telefonla aktarıyor bana. Telefonun diğer ucundan ’‘Abla demek ki iyi yoldayız’’ diyorum gayri ihtiyari bir şekilde.
Tabi ki sabaha karşı yaşanan çirkin saldırıdan sonra Soyoğul ailesinin devam eden saatlerde yaşadıklarını anlayamıyor insan, ilk etapta.
Sonra kırdığım ’‘potu’’ anlıyor ve toparlanıyorum.
Yaklaşık 8 yıl öncesine gittim bir anda. 2001’’in sonlarıydı. İzmir’’de hakim güçlere alternatif bir gazete için hummalı bir hazırlık dönemi geçiriyorduk. Kuruluşunda yer aldığım, masa sandalyelerini taşıdığım, bende hala ayrı bir yeri olan Haber Ekspres’’in’…
Genel Yayın Yönetmenimiz Mehlika Türkmenoğlu, Haber Müdürümüz Ertan Sayın.
Aydın Bilgin’’in açtığı yolda yürüyorduk ve çok heyecanlıydık.
Muhabir arkadaşım Müslüm Karaaslan, yaptığı bir haber sırasında fiili saldırıya uğramıştı. Sanıyorum Çiğli civarında kaçak bir akaryakıt istasyonuydu haberin konusu.
Gazete’’nin ilk sayılarıydı.  
Tecrübeli patronumuz Aydın Bilgin’’in tepkisini unutamam. Biz, saldırıya uğramış arkadaşımız Karaaslan’’ı teskin etmeye çalışırken, Bilgin’’in yorumu, ’‘Demek ki iyi yoldayız’’ olmuştu.
O iyi yolda epey yürüdük. İzmir’’de Haber Ekspres gibi bir marka kazandırdık elbirliğiyle.
Belki de Gönül Abla’’nın ’‘Saldırıya uğradık’’ sözünden sonra verdiğim tepki de aslında yıllar öncesinden hafızama kazınmış bir anının canlanışıydı.
 
Demokrasinin, özgürlüğün başkenti İzmir’’de, gazeteciler düşündüklerini yazdıkları için işlerinden oluyor, yazdıkları için yumurta yağmuruna tutuluyor, saldırıya uğruyorsa, ciddi bir sorun var demektir.
Kim ne derse desin, İzmir bu türden düzeysizliği hak etmiyor. Lümpenliği, acizliği, duyarsızlığı, düzeysizliği hak etmiyor.
 
Yaşadığımız şoku atlattıktan sonra uzun süre menfur saldırıya karşı nasıl bir tavır takınacağımızı konuştuk.
Önce CHP İl Başkanı’’yla paylaşıldı. Ardından Gönül Abla’’yı Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı ve CHP Grup Başkan Vekili Ali Rıza Kaya aradı.
Çok üzgün olduklarını ifade ettiler.
İzmir Gazeteciler Cemiyet Başkanı Atilla Sertel’’e bilgi verildi tarafımdan. Sertel büromuza kadar gelip olayı kınadığını, üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi. Ve bu konuda nasıl bir tutum sergilememiz gerektiği konusunda fikir alışverişinde bulunduk İGC Başkanı’’yla’…
 
Çirkin saldırının Ege’’de Sonsöz’’de yayınlanan Levent Köstem röportajı sonrası gerçekleşmesi ilginçti.
İlk bakışta saldırıyı mal etmemiz gereken adres de belliydi.
Ancak tam 1,5 gün düşündük.
Kim olabilirdi?
27 yıllık gazetecilik hayatına önemli başarıları sığdırmış değerli bir kalemin başına ilk kez bu türden bir saldırı geliyordu çünkü.
Kimileri Ercan Tatı’’nın adamları yapmıştır’’ diyerek yönlendirmeye çalıştı bizleri. Ama dolmuşa binmedik, gaza gelmedik. İnanmadık ve inanmak da istemedik.
Ercan Tatı, belediye başkanı olarak hatalar yapıyor olabilir. Ancak bu düzeyi kesinlikle bu kadar düşürmez. Hatta benim tanıdığım Tatı, bu türden çirkin bir olayın hiçbir tarafında olmaz.
Ya olayı Tatı’’ya yıkmak isteyen birileri yaptıysa?
Ya suyu bulandırmak isteyen üçüncü şahıslar, gruplar organize ettiyse’…
O yüzden olayın sorumluluğunu adli mercilere bıraktık. Bizim için önemli olan bu çirkinliğe kimin imza attığından çok, İzmir’’de hala bunların oluyor olmasıydı.
 
Gönül Abla’’nın evinin duvarlarında hala atılan yumurtaların izi duruyor’…Ve biz yumurtadan sonra hangi aşağılık materyalle saldırılacağına dair tahminler yürütebiliyoruz sadece.
Gazetecilik bu kadar mı ayağa düştü. Bu kadar mı saygınlığını yitirdi. Önüne gelen gazeteci dövüyor, hakaret ediyor, tehdit savuruyor, kamera kırıyor, yetmeyince kurşun sıkıyor.
İşte bence sorgulamamız gereken asıl mesele bu. Gerisi teferruat’…