GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
2 Aralık 2023 Cumartesi

Yaşasaydı…

Türkiye’nin…

“Sanat Güneşi”

Yaşasaydı…

Aramızda olsaydı…

Üç gün sonra…

92’inci yaşını uğurlayacak…

93’e adam atacaktı…

Takdir-i ilahi…

Ömrü yetmedi…

Oysa…

Türiye’de “yaşlı nüfus” diyebileceğimiz…

Doksanlı yaşları geride bırakmış…

200 bine yakın vatandaşımız…

Aslanlar gibi…

Hayata asılmaya devam ediyor…

Zeki Müren de…

Bugünleri görebilirdi…

Ne var ki…

Yorgundu… Bitkindi… O’nca hastalığı vardı…

65 yaşını bile bitiremeden…

Milleti’ne veda etti…

Hayatı boyunca…

Gut hastalığından…

Yüksek şekerden ve…

Tekleyen kalbinden şikayetçiydi…

43 yıl önce…

Geçirdiği kalp krizinden sonra…

Paris’te ameliyat olmuştu…

O gün bile…

Ölüm korkusuyla n’aptı biliyor musunuz?

N’aptı biliyor musunuz?

Annesine mektup yazdı ve tüm mal varlığının…

Adına kurulacak vakıfla…

Yoksulların tedavisine harcanmasını vasiyet etti…

Peki…

Tanrı ömür verseydi…

Yaşasaydı…

90’ı devirmiş Zeki Müren neler yapardı?

***

İyi tanıdığım için “üstüne basarak” yazıyorum!

Baston bile kullanmazdı…

Sadece…

Az biraz asabi bir mizacı olduğu için…

Siz ne derseniz deyin…

O yine bildiğini okurdu…

Kuşkusuz tonton bir sanatçı olurdu ama…

Kızdırıp da üstüne geli-geliveren…

Bastonu kafasına yerdi; bu kesin…

Şaka bi’yana…

En azından gençliğindeki gibi “nazlı” olmaz…

Özellikle…

“N’olur Zeki Bey; birlikte bi’selfie lütfeeen…” diyenlere…

Büyük olasalıkla…

“Tamam, tamam… Gel bakiiim yanıma…” diyerek…

Kimseciklerin hatırını kırmazdı…

Peki, sahneye çıkar mıydı?

Bence…

Tekerlekli sandalyeyle bile çıkardı…

Sahneler, ışıklar, fotoğraflar, tatlı dedikodular…

Ve, O’nu asla bırakmayan…

Sonsuz aşk gibi “Bitimsiz Şöhreti”

Onca hastalığın pençesinde…

70’ine merdiven dayamış Sanat Güneşi…

Bugünün yüksek teknolojisi sayesinde…

Çok rahat…

90’lı yaşların pastalarındaki mumları bi’solukta söndürürdü…

Sadece…

Evet, sadece “tek hata” yaptı…

O’nca hastalığının…

Kıpır kıpır hayatını yavaş yavaş kemireceğine inanmadı…

Tamam; bizim da niyazımız…

“O Yıldızlar Hiç Sönmesin…” şeklinde ama…

Bi’de yazgı var…

Aslında ilahi isyan içerikli bir beste olan…

“Tanrım Beni Baştan Yarat” şarkısı bile…

O “yazgı”yı değiştiremiyor…

***

Bi’zamanlar bi’kaç kişi bi’araya geldiğinde…

Çoğu mevzunun arasına…

Hayatının bazı parçaları “sır kalmış” Zeki Müren anektodları sıkıştırılır…

Mesela…

Zeki Müren, sahnede ilk kez İzmir’de “minik etek” giydi…

Hayatında “kahvaltı” diye bi’şi yoktu…

Çay-kahve filan da içmezdi…

İzmir’in buzlu bademine bayılırdı…

Kahvaltıyı değil ama yemek yemeyi severdi…

Günde iki öğün O’nun için yeterliydi…

Bir akşam, bir de uyumadan önce…

Bi’oturuşta 10 adet biber dolması yediğini gören var…

Dini inancı derindi…

Dua etmeden sahneye çıkmazdı…

Sureleri ezbere bilir, mevlit okurdu…

Sabaha karşı hemen uykuya dalmak için gözlerine maske takardı…

Nazara, şansa ve uğura çok inanırdı…

Boynunda mavi bir taş taşırdı…

Nazarın o taşı çatlattığına söylerdi…

***

Bitiriyoruz…

Bu dünyadan bir Zeki Müren geçti…

Aynen…

Seslendirdiği o ölümsüz şarkıda olduğu gibi…

Hep, “alkışlarla” yaşadı…

Ve yine o şarkıdaki gibi “alkışlarla” veda etti…

Hatırlayalım, gözlerimiz nemlensin:

“Kimsesizlerin kimsesiyim, kimsesizim…

Yalnızların yalnızıyım, yalnızım…

Dertlilerin dertlisiyim, dertliyim…

Aşıkların aşkıyım, aşığım…

İsmim Mesut, göbek adım Bahtiyar…

Yıllarca hep böyle bildiniz siz…

Mesut Bahtiyar’dan şarkılar dinlediniz…”

Nokta…

Sonsöz: “Her insan bir yağmur tanesi gibidir; kimi çamura kimi gül yaprağına düşer… / Hz. Mevlana…”