Gazeteciyiz ya, gittiğimiz/katıldığımız her sosyal ortamda soruyorlar:
Seçimlerde hangi parti ne oy alır?
Bu soruyu soranlar da genellikle ’‘CHP’’den henüz umut kesmemişler’’ oluyor. Malumunuz, AKP’’liler yüzde 40’’ı cepte saydıkları için, bonuslar konusunda henüz acele etmiyorlar çünkü.
Soranlara ne cevap verdiğime gelince’…
’“Hiçbir fikrim yok’” diyorum. ’“İstatistikleri yapan/yayınlayan şirketler bile bu kadar farklı sonuçlardan bahsediyorken, ben ne desem yalan olur.’”
Hoş, Mülkiye’’nin efsane hocalarından Şefik İnan’’ın ’‘yalanın kaça ayrıldığı’’ üzerine verdiği ’“Yalan, kuyruklu yalan, istatistik’” yanıtını Burhan Bey’’den (Özfatura) duyduğumdan bu yana, istatistiğe güvenim dip yapmış durumdayken, benim vereceğim rakam da ’‘atmasyon’’dan başka bir şey olmayacaktır zaten.
*
’“Rakamları dürüst kullanmazsanız, en büyük yalanı istatistikte kullanırsınız. Türkiye’’deki bütün milli gelir hesapları, bütün enflasyon hesapları ve diğer hesaplar, tamamen atmasyondur’” diyen Şefik Hoca’’ya gel de hak verme.
Baksanıza’… Başbakan oy oranlarını ’“AKP yüzde 45-50, CHP yüzde 23-25’” diye açıklıyor. Kemal Kılıçdaroğlu ’“CHP 30-31, AKP 38-40, MHP 13-14’”; Bahçeli ise, ’“AKP 40.1, CHP 25.2, MHP 17.9’” diyor.
Hangisi yalan, hangisi kuyruklu yalan, hangisi istatistik bu durumda?
Partisinin oylarını düşük gösteren kamuoyu araştırma şirketlerine karşı ağzını bozan Gürsel Tekin, seçimlerden sonra hangi birinin kıçına teneke bağlayacak?
Herkes bilir ki, açıklanan bu sonuçlar, partilerin propaganda aracıdır ve asıl gerçek sonuçlar, kasalarda gizli tutulur, bilmesi gereken parti yöneticilerine el altından okunur. Ahaliye ise yalan okunur. Durum budur.
*
CHP’’nin ’‘bugün seçim olsa ne oy alacağını’’ bilmiyorum ama AKP dışında alternatif parti arayanların ya da şimdiye dek söylene söylene de olsa CHP’’ye oy verenlerin, yüzlerini bugünlerde biraz eğik görüyorum.
Parti politikaları, kurultayda dile getirilen 41 maddenin altı henüz doldurulamadığı, komisyonlar raporlarını henüz hazır edemediği için’… Şimdilik, Kemal Kılıçdaroğlu’’nun iktidara sataşmalarıyla idare eden seçmen kısmı, bu durumdan hayli keyifsiz.
Hani ’‘assolist’’ çıkıncaya kadar ’‘solist altı/uvertürler’’ zamanı geçirtmeye, müşterileri oyalamaya çalışırlar ya’… Genel Başkan’’ın durumu da bir süredir öyle. Aslında assolist olan kendisi ama komisyona havale edilen çalışmalar tamamlanamadığı için, işin uvertürlüğünü de yapıyor bir süredir.
Parti politikaları belli olmadığı için, buldukları sahneden/uzatılan mikrofonlardan kendi düşüncelerini açıklayan genel başkan yardımcıları/milletvekillerinin aykırı sesleriyle de CHP, bir partiden ziyade ’‘düşünce kulübü’’ havası veriyor kenardaki izleyicilere.
E bu havada sen istediğin kadar ’‘CHP şu kadar, AKP bu kadar oy alır’’ diye konuş dur; what yazar!
*
CHP PM üyesi, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’’ın egedesonsöz’’e yaptığı (1 yıl kadar gecikmeli) iade-i ziyaretinde de bunları konuştuk haliyle.
Bizim ifade ettiğimiz durgunluğun geçici olduğunu, gerek Genel Başkan’’lı gezilerde, gerek kendisinin yaptığı çalışmalarda halkın CHP’’den beklentisinin yüksek ve olumlu göründüğünü söyledi Susam.
Ve bizim ’‘çatlak’’ diye ifade ettiğimiz, partiyi değil kişileri bağlayan açıklamaların da öyle bizim sandığımız gibi oy kaybına falan yol açmadığını, seçim startı verildiğinde, parti politikaları açıklandığında azalmış gibi görünen coşkunun bizim de görebileceğimiz şekilde gün yüzüne çıkacağını savundu.
Gittiği her yerde Kılıçdaroğlu’’na karşı gösterilen sevginin/ilginin samimiyetini apaçık gördüğünü, halkın ’‘bizi AKP’’den kurtar’’ diye yakındığını söyleyen Mehmet Ali Susam, bunları ’‘parti disiplinini bilen’’ bir PM üyesi olarak mı, yoksa gerçekten inanarak/yürekten mi söylüyordu derseniz’… Bana göre ’‘gerçekten inanarak’’, sevgili Ümit’’e göre ise ’‘kol kırılır yen içinde kalır’’ anlayışıyla’…
Bizim bürodaki bu iki farklı görüşün istatistiksel ifadesini de siz bulun artık!