GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
6 Ağustos 2024 Salı

Vuslata erememek

Bu yaz ülkeme yani Türkiye’ye tatile gitmedim. Gitmedim değil, gidemedim demek daha doğru olur. Deniz kenarında bir yerde, yazlık evim var ve bebeklikten itibaren her yaz, tatillerimizi deniz kenarında geçirdiğimiz için denizi ve yüzmeyi çok seviyorum. Ayrıca, ileri derecede boyun ve bel fıtığım olduğu için doktorumun şiddetle tavsiye ettiği üzere yüzmem gerekiyor. Ancak, yaşadığım ülkede deniz, evime, araba ile en az 12 saatlik mesafede ve bu nedenle, uzun yıllardır denize girme imkanım olmadı.

Malülen emekliye ayrıldığımdan beri son iki yıldır, sonbahar ve kışın çabucak bitip, yazın gelmesini, böylelikle Türkiye’deki evime gidebilmeyi iple çekiyordum.Bu sene ise yaz başladığından beri gelmek istedimse de Türkiye’ye geliş uçak biletimi,beş kez satın alıp, her seferinde iptal ettim...

Bu benim kişisel öyküm, farkındayım. Buna rağmen,Türkiye’ye geliş biletlerimi her seferinde neden yaktığımı paylaşmak istedim;

Gazze’de çoğu kadın, çocuk ve yaşlı binlerce insan bombalanırken, açlık ve hastalıkla pençeleşirken, doya doya denize girip, ne dışımı dolayısı ile ne de içimi serinletemeyeceğimi biliyordum...

Akşamları balkonuma kurulup, meltem yelinin serinliğinde ve mehtabın ışığında, gece boyu tıkırdayan takaların, siyah ipek bir örtü gibi serili denizin üzerinden kayarmışcasına süzülüşlerini,huşu içinde seyredemeyeceğimi de biliyordum...

Başka neleri biliyordum diye merak edecek olursanız;

Yakınlarımla, sevdiklerimle, dostlarımla ve özlediklerimle yan yana gelip, sıcak ve neşeli sohbetler yapamayacağımı da...

Lezzetine hasret kaldığım yiyecek ve içecekleri tatmak için gittiğim hiç bir lokantada, mekanda ya da sofrada tek bir lokmanın dahi boğazımdan rahat geçemeyeceğini de...

Şimdiye dek gezip göremediğim şehir ve kasabaları, yıllardır gezi listemde olmalarına rağmen, kaygısız bir turist umarsızlığı ve keyfiyle gezip dolaşamayacağımı da...

Zihnimi; güçlü, acımasız, aç gözlü, ve sömürmeye doyamayan kötülerin, zayıf, masum, kadın ve çocuklar için, dünyayı nasıl da yaşanılmaz hale getirdiklerini düşünmekten bir an dahi uzaklaştıramayacağımı da...

Kimse ile oturup içten kahkahalar atamayacağımı da...

Nasılsın diye soranlara, hicap duymadan, iyiyim diyemeyeceğimi de... 

Sokaklara, meydanlara, sokakları ve meydanları dolduran çocuklara, kadınlara ve kalabalıklara göz alıcı bir bakışla bakamayacağımı da...Bakmaya cesaret etsem bile, bakışlarımın, Gazze’de yanan, inleyen, ölümün kıyısında sürünen, çok ama tarifsiz derecede çok acı çeken kadın ve çocukların gözlerine denk geleceğini de...

Ancak, beni, Türkiye’ye gelip, deniz kenarındaki evimde, huzurlu bir tatil yapma fikrinden alıkoyan neden, bildiklerim değil, cevabını bilmediğim asıl başka bir endişe sanırım!

Gerçekten ülkeme, sevdiklerime, özlediklerime kavuşunca vuslata erecek miydim?

Yoksa kavuştuklarım ve eriştiklerim yüzünden, vuslattan yüz mü çevirecektim?

Gazze hala içimde korlar içinde cayır cayır yanıyorken, kulaklarımda binlerce çocuğun ve çaresiz hasta ve yaralı insanların inlemeleri çınlıyorken, annelerin gözyaşları göz pınarlarımda kuruyorken, ülkeme ve sevdiklerime kavuşsam da vuslata ereceğimden şüphe duyuyorum!