GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
5 Aralık 2020 Cumartesi

Veda zamanı geldiğinde…

Zaman akıp geçiyor. Bir an geliyor, veda zamanı kapını çalıyor.  Ne kadar istemesen de uğurluyorsun en çok sevdiklerini bir bir… Yıllar geçiyor, hiç gelmeyeceğini umduğun bir an geliyor. Bütün sonları bildiğin halde beklemiyorsun, inanmak istemediğin acı gerçek kapını çaldığında, duyguların dağılıyor, düşüncelerini toparlayamıyorsun, kelimeleri bir araya getiremiyorsun…Sözün bittiği o en acı anı yaşıyorsun. Hayat akıp giderken, kaç yaşında olursan ol, yaşadığın onca ayrılık, onca kavuşma, onca veda sıfırlanıyor. Hiç yaşamadığın bir sızı gelip kalbinin ortasına, derin bir boşluk hayatına yerleşiyor. Sadece duruyorsun, anılar gözlerinin önünden geçiyor. Yaşadıkların, yaşayamadıkların, söylediklerin ve söyleyemediklerin, tüm zamanlar birleşiyor, sessizlik ve içindeki yoksunluk büyüyor…


Önce “Kömürcü Nedim’i” dedelerin en delikanlısını uğurlamıştık. Ondan sonra anneannemi “Allahaısmarladık Ümmühan Abla” diyerek… 2008’de babamı, dün de annemi toprağa verdik. Fotoğrafta arka sıra fiziken artık aramızda yok, ama ben ölmeden onların ölmesi mümkün mü? Onları hep hatırlayıp durdukça…

Bir insanın gerçek ölümünün onu en son anan insan öldüğü zaman gerçekleşeceğini bildiğimden midir nedir; yazdığım, katkı koyduğum kitaplarda adlarını en az ikişer kez andım. Belki ilerde bu kitapları karıştıran okur da onları anar ve yaşama devam ederler diye…

O gidenler ve son uğurladığımız annem, kalbimizin ve ruhumuzun en büyük parçasını toprağa vermenin imkansızlığını bir kez daha ispat ettiler…

Oluyor işte…. Canına nasıl veda edersin? Ediyorsun işte… Seni sen yapan, seni senden iyi tanıyan, bir ömür yanında olan, koruyan, kollayan, en çok seven, en çok sevdiğin insanları nasıl yolcu edersin? Oluyor olmasına… Tesellisi anılarda ve her yerde yaşayacak olması…

Anne başka bir şey... Herkesin annesi başka bir güzellik… Kalbimin büyük parçası anneme kelimelerin yetersiz kaldığı cümleler ile veda ederken neler geldi aklıma neler… Ne seyahatler, ne sofralar, ne lezzetler….


En unutulmazı… Dikili’de Motor denilen plajda, ben henüz 4-5 yaşındayken Kömürcü Nedim dedem ile birlikte ilk kez denize girişimiz geldi aklıma… Denizden korkmamam gerektiğini, onun bir dost, bir şifa kaynağı olduğunu elini sıkı sıkı tutarken öğretmişti bana… 23 Nisan gibi, 29 Ekim gibi bayramları bir Cumhuriyet Kadını ile birlikte kutlamamızın şerefi de bir başka…

Kenan Evren anayasasına hayır demek için “Mavi” propagandasını korkusuzca yapışı… Son zamanlara kadar Türkiye siyaseti ile yakından ilgili oluşu. Üyesi olduğu CHP’nin halini her zaman ve hep hiç beğenmeyişi. Karşıyakalılara, İzmirlilere özgü itiraz eden asla biat etmeyen bir yapıda oluşu…

Gözlerimin önünden bütün anılarımız bir bir geçip gidiyor. Beni her zaman biraz saf/safiyane bulurdu, “anasının ilki bu, bunlar ilk sütü içenler olduğu için yeterince uyanık olmazlar” der ve meşhur kahkahalarından birini atardı…

Evet sevgili annem geri dönüşü olmayan bir veda yolculuğunda, geri kalan derin bir sızı… Yıllarca kapanmayacak… Hangisi daha zor insan bilemiyor, kalana mı gidene mi zor veda etmek?

Galiba en acısı da benim için onun hayır dualarından mahrum kalmak olacak.

***

Sevgili EgedeSonsöz ailemiz başta olmak üzere, duyulduğu andan itibaren beni telefon, email, sms, whatsapp mesajları ile ve de tüm sosyal medyadan yalnız bırakmamaya çalışan arkadaşlarıma çok teşekkürler. Bu sayede sesini uzun süredir duyamadığım çok sayıda gazeteci arkadaşımla yeniden konuşmuş oldum. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında beraber olduğum kardeşlerim de beni sürekli arayıp sordular, seslerini duydum, mesajlarını okudum mutlu oldum.  Hepsini sevgiyle kucaklıyorum…