GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Temmuz 2015 Pazartesi

“Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.”

Geçen yüzyılın sonunda, sosyalist sistem çöktükten sonra, dünya sistemi kapitalizmin ideologları, çağımızın “dinler çağı” olacağını açıkladılar.
Sosyalist sistem yıkılınca, Dünya’da tek kutup kapitalizm kaldı. Ardından da kapitalizm, dünya sistemi olarak ilan edildi ve küreselleşme dönemi başladı.
Bu gelişmeleri izleyen yıllarda, dinler çağının başlayacağını söyleyenlerin dayanağı, sistemi geliştirecek dinamikleri çalıştırmak için ihtiyaç duyulan yeni karşıtlık olabilir miydi?
Günümüzden geriye doğru bakınca, “dinler çağı” açıklamasının böyle bir karşıtlık ihtiyacından doğduğu pekâlâ düşünülebilir.
İyi de, yeryüzünde dindarlık zaten olabildiğince yaygın iken, ne olacaktı da dinler çağı başlayacaktı?
Ne olduğu görüldü; “dinler çağı” dedikleri, müslüman grupların birbirini tasfiyesiymiş.
Geçen yüzyılın sonunda, postmodernist yaklaşımların öne çıkardığı kimlikler sorunu, dine ve etnisiteye dayalı kimlik arayışlarını cesaretlendirdi.
Bu cesaretin salt kimlik arayışıyla sınırlı olmadığını, Ortadoğu’da, Afrika’da dökülen kandan biliyoruz.
 
Hazin ama insan hem Tanrı’ya hem paraya kulluk ediyor. İnsanlığın yaşadığı büyük trajedilerin bu paradokstan doğduğu bir vakıa.
İsa peygamber insanlığa paraya kulluk etmemesini söylediğinde Roma’da olan bitenler, günümüzde yaşananlardan çok da farklı değildi. Tanrı-mülkiyet-iktidar üçgeninde kıskıvrak toplumsallaşan insanın yazgısı hiç değişmedi. Kullandığı aygıtlar değişti ama kullanım amacı ve yönü hiç değişmedi.
 
Tanrı mabedinde ruhumuza huzur, para mabedinde kesemize bereket… İnsan, iki dünya arasında kurduğu çıkar dengesinin gereği olarak hem Tanrı’ya hem paraya kulluk ediyor. Tanrı buyruğuna bu karşı gelişin bir izahı olmalı…
Ya İsa peygamberin bu sözlerinin yanlış olduğu, “Tanrı kelamı” olmadığı açıklanmalı, ya da Tanrı buyruğuna karşı gelindiği itiraf edilmeli. İkisi de değilse, ikiyüzlü ve karaktersiz olmak da bir seçenek.
İnsanın nasıl alçaldığının hikâyesidir bu. Alçaldıkça nasıl uygarlaştığının…
 
Yunanistan’da kopan kıyamete bakın! Finans dünyasının efendileri ve kapitalizmin metropollerini yönetenler, Yunan halkını parayla terbiye ediyor. Portekiz, İspanya sırada…
Bu arada, bizimkiler de komşuya ders veriyor; Çalışmıyorsunuz! Tembelliği bırakın! Üretmeden olmaz! AB’nin hibe ve kredileriyle yürümez bu işler!..
Öte yanda, devrimci milletvekili, “borcu biz ödeyelim” diyor. Sistemden beslenen devrimci de böyle oluyor. Bu meseleyi ‘bir alacak verecek ilişkisi’ olarak ele alıyor. Başka bir dünyanın gerçekten mümkün olabileceği pek akıllarına gelmiyor.
 
Mesele, Yunan halkının ne kadar ürettiği veya tükettiği değil. Benzeri krizler her ülkede yaşanabiliyor. Örneğin, ABD’de yaşanan krizde, olmayan paraların piyasada dolaştığı görüldü…
Bir lokma Yunanistan’da ne olup bittiğini bilmek çok zormuş gibi, bir dönem yönetimin resmi verilerle oynadığına kadar her şey konuşuluyor. Ne tembellikleri kaldı ne sahtekârlıkları… Yunan halkının onuruyla oynanıyor. %61’lik tepki durduk yerde oluşmadı.
Paranın önünde diz çökertilmek istenen bir halk var. Asıl kriz budur. Üretim de yapılır, borç da ödenir. Bunu kapitalist sistemin muktedirleri de biliyor. Ne ki, onlar için önemli olan, sisteme başkaldıran Yunan halkının cezalandırılmasıdır. Tıpkı Roma İmparatoruna boyun eğmeyen, “hem Tanrı’ya hem de paraya kulluk edemezsiniz” diyen İsa’nın cezalandırılması gibi…
 
Herkes para mabetlerinde saf tutmuş. Ne devrimcisi ne dindarı, kimse paraya direnemiyor. Bir halktan paranın önünde diz çökmesi isteniyor. Diz çök, öde, kurtul! 
O paraları verenlere, kreditörlere sormak kimsenin aklına gelmiyor; Kimin parasını kime veriyorsun? Batan bankalarda giden paraları halk neden ödesin?
 
Yunan halkı, AB’den gelen tehditlere aldırmadan, başına gelecekleri göze alarak kapitalist sistemin finansörlerine direniyor. Halkın%61’i “hayır” dedi. Eski Yunan mirasının sahibi olmak böyle bir şeymiş.
Parayı yönetenler ilk raundu kaybetti. Yunan halkını güzel günler beklemediği muhakkak. Burjuvazi bu işin peşini bırakmaz. Şimdi Yunan halkıyla dayanışma zamanıdır.
“Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.” diyen İsa peygamberin sesine kulak vermek için doğru zaman olabilir. Dindarlar artık bu sese kulak vermeli.
Başka bir hayat mümkün! Solcular, sisteme ses vermekten artık vazgeçmeli.