GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
30 Mart 2015 Pazartesi

Siyasette unutulmamak…

Bu köşede siyasi muhabbetlere girmeye pek niyetim yok, ama insaf edin, içinde bulunduğumuz hafta politikaya en uzak kişilerin bile olup bitenlere kulak kabartacağı günlere gebe değil mi? 

Geçtiğimiz Pazar günü CHP’nin 92 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaptığı tüm üyelere açık ön seçimle başlayan gergin ve vekil hayali kuranlar için de hayli uzun olmaya aday günler, tüm siyasi partilerin Yüksek Seçim Kurulu’na listelerini verecekleri 7 Nisan Salı günü sona erecek. 7 Nisan Salı günü, saat 17’den itibaren de, ‘XXV. Dönem Milletvekili Adayları’nı öğrenmiş olacağız. (Türkiye’de hâlâ Roma rakamlarının gelenek olarak kullanıldığı yerlerden biri de TBMM tutanakları malumunuz… Atatürk döneminde başlayan bu gelenek daha ne kadar korunur bilemem? Bu Roma rakamlarının önemini ve TBMM’ye giriş öyküsünü bir ara sizlerle de paylaşacağım.)

Siyasi partilerin etkinlikleri, çalışmaları ve özellikle de parti içi düzenlemelerinin demokrasi ilkelerine uygunluğu anayasal bir gereklilik… Birçok yanını eleştirdiğimiz Anayasa’nın iyi yanlarından biri de, siyasal partilerin etkinlikleri üzerine oluşturulmuş olan 68. ve 69. maddeleri... Siyasi partilerin çalışmaları ve özellikle parti içi düzenlemelerinin demokrasi ilkelerine uygun olması gerektiği vurgulanıyor bu maddelerde. Bu nedenle partilerde hemen her şeyin seçimle belirlenmesi de anayasal bir gereklilik… Kendi içyapılarında ve uygulamalarında demokrasinin gereklerine uygun davranmayan, demokratik kuralları geçerli ve etkin kılmayan partilerden, demokratik devlet ilkesini tüm kural ve kurumlarıyla gerçekleştirmesini beklemek ne kadar doğru olabilir? Avrupa’daki çağdaş demokrasilere baktığımızda, çoğulcu ve katılımcı özelliklerin ön plana çıktığını görürüz. Yunanistan’da  PASOK’un son genel başkanı, Syrza’nın Çipras’ı tüm üyelerin katılımı ile seçilmişti. Keza Fransa’da da ön seçim olmadan hiçbir iş başlamıyor siyasi partilerde…  Katılımcılık ilkesi işletilmeden, siyasal partilerin demokrasilerin vazgeçilmezi olması da pek mümkün değil çünkü... Başka türlü düşünenler var mıdır hâlâ bilmiyorum, ama demokrasilerde çok partili yaşam temel unsurdur.  

İşte bütün bu nedenlerle CHP’nin yaptığı ön seçim, önemlidir ve doğru bir iştir. Her ne kadar katılım epey düşük olsa da, örgüte heyecan getirdiğini de görmezden gelemeyiz. Pazar sabahı Karşıyaka’daki Ankara İlkokulu’nda ben, şahsen bu heyecanı gözlerimle gördüm ve bu duyguların iki ay sonraki seçime yansıyacağını da düşünüyorum açıkçası… CHP şu anda seçime en hazır parti gibi görünüyordu…

Halen görev yapan ‘XXIV. Dönem İzmir Milletvekilleri’nden şu ana kadar sadece 2’si yeniden seçilmeyi garantiledi: Musa Çam ve Mustafa Balbay... Kalan 24 vekilin durumu için 7 Nisan akşamını bekleyeceğiz. Çam ve Balbay’ı kutluyorum, bileklerinin hakkıyla korudular sıfatlarını… İkinci Bölge’de çok çalışarak yüksek oy oranlarına ulaşan meslektaşımız Atilla Sertel ile Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ı da kutlamamız gerekir; Birinci Bölge’de ise Tacettin Bayır’ı tebrik edelim. Her zaman olduğu gibi, çalışan kazanıyor. Sonuçların içerdiği anlamları, Egede Sonsöz’ün usta yorumcularından okumaya başladık bile; arkadaşım Ümit Yaldız’ın gece yarısı giren yorumu, medyada bu portalin bir adım öne geçmesini sağlamıştı bile.  

Şunu yazmadan geçemeyeceğim. CHP içinde alınmış en doğru karar, galiba 3 büyük kentte tüm çevrelerde ilk sıraların kadın kontenjanına ayrılmış olması… İzmir’de ön seçimde kadın aday adaylarının pek şansı olmadı. Kontenjanlarla bu açık kapatılacaktır diye umuyorum.

Kim hatırlanır, kim unutulur?

Şimdi size bir önerim var. Bir arama motoruna girin, ‘21. Dönem İzmir Milletvekilleri’ yazın ve gelecek sonuçları okuyuverin bir zahmet… Bakalım hangilerini hatırlayacaksınız? Ben denedim ve aradan çok da uzun bir süre geçmemiş olmasına karşın, 18 Nisan 1999 / 14 Kasım 2002 tarihleri arasında görev yapan milletvekillerinin isimlerini okudum. İnanır mısınız, yarısına yakınını hiç hatırlamıyorum. 30 yılı aşkın süredir İzmir’de gazetecilik yapan biri olarak, benim belleğimde bile yer etmemiş bazı vekiller... Umarım iki ay sonra kapanacak bu dönemden de, akıllarda ve gönüllerde kalacak vekiller çıksın.  Siyasette hem de güzel bir şekilde hatırlanmak ne güzel bir duygu olmalı, tahmin etmek zor değil. Dilerim bu duyguyu ömürleri boyunca (hak ederek) yaşar görev süresi sona erecek olan vekillerimiz.

Seçim çevresi Söğütözü…

Cumartesi akşama doğru İstanbul’dan İzmir’e dönerken, CHP İl Başkanı Bedri Serter ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun yaşam öyküsünü anlatan “Anadolu’nun Kemali” belgeselinin tanıtımına katılan CHP İzmir milletvekilleri ile havalimanında karşılaştım. Bulunduğumuz salondan uçağa doğru giderken Serter’e, “Yarınki ön seçimde Genel Başkan açısından bir sakatlık olmaz değil mi?” diyerek müstehzi bir ifade ile sordum. Serter de, “Olmaz, olmaz!” diyerek çok kesin bir tavır ortaya koydu; haklı da çıktı.

Uçakta koridor tarafını tercih etmiştim, az sonra tam arkamdaki koltuğa iş dünyasından bir dostum gelip oturdu. Uçaktaki vekillerin de onu tanıdığını sanıyorum. Oyunu her zaman CHP’ye verdiğini tahmin ettiğim bu dostum, “Yarın ön seçim var. Önseçime girmeyen, ama kontenjan bekleyen herkes bu uçakta, farkında mısın?” diye takıldı bana… “Aman duymasınlar ayıp olur.” dedim, ama o devam etti: “Geçen hafta Ege TV’deki Söz Meclisten İçeri programını kapatırken ön seçime giren herkesi kutladınız, iyi de yaptınız. Ama bak bu uçaktaki arkadaşlara, yarın seçime girecek olsalar burada olurlar mıydı sence? Beklentileri örgütten olsaydı eğer, İstanbul’a gelmez, İzmir’de çalışırlardı; ama ne yazık ki bunların seçim çevresi Söğütözü…”

Önce ne demek istediğini anlamadım, sonra kendisi açıkladı. Meğerse Söğütözü, CHP Genel Merkezi’nin bulunduğu semtin adıymış. Belki biraz ağır bir espri oldu, ama gerçek payı da yok değil. 7 Nisan günü kontenjanlar da tamamlandığında, telefon açacağım ilk kişi bu dostum olacak…