GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Serdar DEĞİRMENCİ
YAZARLAR
12 Şubat 2016 Cuma

Roman da okur, şiir de söyler, rakı da içeriz

Deniz sütliman… Yaprak kımıldamıyor… limanda kayıklar sıra sıra dizilmiş… Ağları onaran balıkçılara birkaç kedi eşlik ediyor, köpekler ise ortalıkta miskin miskin dolaşıyor…

Eğri boynu, kocaman kırmızı gagasıyla bembeyaz bir pelikan, yeni gelin edasıyla denizin üstünde resmi- geçit yapıyor. Her zaman çığlık çığlığa olan martılar bugün garip bir suskunluk içinde…

Gazeteler yine şehit haberleri ve Suriyeli mültecilerin dramlarıyla dolu. Kanayan yaramız, bitmeyen çilemiz devam ediyor… 

-O da ne?..

Cumhurbaşkanımız, Dünya Sigarayı Bırakma gününde, “Şiir ve roman, sigara ve alkol gibi bağımlılık yapıyor.” deyince, saray şarkıcısı da anında patlatmış besteyi:

 “Gece hayatım bitti

   Kadehi yere attım

   Beni kutlar mısın

   Sigarayı bıraktım.”

Nağmeleriyle mest olan protokolün, Fazıl Say dinleyecek hali yok ya!..

Offf… Efkar bastı…Gel de içme…Gel de iki dize şiir okuma şimdi…

Güneş battı, batmak üzere. Akşamın kızıllığı denizin üstüne vuruyor. Oturduğum barın camından uçsuz bucaksız denize bakıyorum. Akşam karanlığı yavaş yavaş çöküyor. Motorlu kayıklar keyifli keyifli; arkalarında bembeyaz köpükler çıkartarak limana dönüyor. Denize açılan tahta iskelenin ucunda iki sevgili öpüşüyor…

Barmenlerde bir telaş, bir telaş… Bardaklar bir kez daha parlatılıp, akşama hazır hale getiriliyor. Bara erken tünemiş bir iki kişi ağız dolusu kahkahalarla akşamı karşılıyor. Gökyüzünde tek tük yıldızlar beliriyor.

“Artık akşam vaktidir

Haydi Abbas, vakit tamam

Akşam diyordun, işte oldu akşam

Kur bakalım çilingir soframızı” fermanını buyuran üstat Cahit’e (Sıtkı Tarancı) uymamak olmaz…

Ne yapsam… “Rakı şişesinde balık mı olsam” Yoksa, “Bu akşam bütün meyhanelerini mi dolaşsam” Foça’nın?..

Yoksa…Yoksa… “Öyle sarhoş olsam ki, her şeyi unutsam mı” Tanju Okan’ın şarkılarında…

Yoksa…İnceden bir Müzeyyen mi çalsın, Bülent Arınç’a inat…

“Vardar Ovası, Vardar Ovası

Kazanamadım rakı parası”…

Zaten “Kim Kaldı” eskilerden, Atila İlhan bile gitti:

“Kadehlerde rakı

 nazlı beyaz

 Vaniköy Koru’sunun teşrinlerdeki sisi

 Gramofonda incesaz

 meyhane musikisi

 o şenliklerden heyhat kim kaldı”

Ne Can Baba, ne Cemal Süreya, ne de Özdemir  Asaf …

“ Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde

Oysa ki seninle güzel olmak var

Örneğin rakı içiyoruz, içimize karanfil düşüyor gibi”

diyen Edip Cansever de yok…

Beyaz deyip, rakı deyip , sonra da  Yonca Tokbaş’ı anmamak olmaz. Hani “Rakı balık ve kadın” başlığıyla o müthiş güzellemeyi yazan kadını unutursak, “Kadının adı yok” deyip bütün kadın okurlarımızı karşımıza alırız:

“Herkes rakıyı erkekler içer zanneder

Oysa bence rakıyı en güzel kadınlar içer,

……..

Kadının içindeki beyazdır rakı

Buğudur, dumandır

…………….

Bu toprakların parçasıdır rakı.

Dil, din, ırk, köken bakmaz, tanımaz,ayrımlarla uğraşmaz.

Uhudur rakı, birleştirir.

Sarı Zeybektir,Yeşil Efe’dir, eskiden kalma ama Yeni’dir rakı.

Beyaz leblebimizdir,

Geçmişten bugüne, bugünden geleceğimize mirastır.

Gelenektir.

Yasak tanımaz.

Özgürdür.

Hicazdır, nihaventtir, “Makberdir”, “Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin” diyerek hayata avaz avaz tutturandır.

Deşarjdır, “İkinci bahar”ımızdır bizim.

“Kalamış”tır.

Anasondur.

Bizimdir, bizdendir. Eskimiz, yenimiz, tarihimizdir.

Yadigardır.” dedikten sonra, isteyen: 

“Kadehi yere attım, Sigarayı bıraktım”ın arabesk sığlığında boğulsun kalsın;

Biz roman da okuruz, şiir de söyleriz, rakı da içeriz…

Bilmem anlatabildim mi?..

Ama o bile gelmiyor içimizden…

………………………..

“Ah güzel Ahmet Abim benim

Gördün mü bak

Dağılmış Pazar yerlerine benziyor şimdi

İstasyonlar

Ve dağılmış Pazar yerlerine memleket

Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile

Gelse de

Öyle sürekli değil

Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün

O kadar çabuk

O kadar kısa

İşte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar

Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar

Mendilimde kan sesleri. (Edip Cansever)