GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
31 Mart 2015 Salı

Önseçim sandığından aslında ne çıktı?

Tarih 16 Ekim 2008.
Yer Karşıyaka Nikâh Salonu…
Konu: Cumhuriyet Söyleşileri…
Konuk: Kemal Kılıçdaroğlu… CHP’nin sakin gücü Kılıçdaroğlu’nun hızlı zamanları…
O tarihlerde dönemin Başbakanı Erdoğan’ın en yakınından iki ismi yere sermiş. 
Dengir Mir Mehmet Fırat ve Şaban Dişli’yi istifa ettirmiş. Hatta bir canlı yayında Melih Gökçek’in hakkından gelen ilk CHP’li olmuş.
Havası bin beş yüz!… Geleceği parlak!
Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Çalışkan’ın davetiyle ‘olay adamı’ izlemeye gittim.
Dahası gözlemeye gittim.
Yarınlara dair enerjisi, Karşıyaka gibi ‘seçkin bir kitlenin’ sahiplenmesi nasıl?
Baykal’ın yorulduğu ve de yorduğu yıllardı. İçten içe ‘giderse kim gelir’ sorusunun sorulduğu ancak net bir yanıtın olmadığı zamanlardı. Ve de Dengir Fırat, Şaban Dişli ve Melih Gökçek operasyonu Kılıçdaroğlu’na dair beklentileri ziyadesiyle yükseltmişti. Karşıyaka nikâh salonunda benzer başka toplantılara da katılmıştım. Salonun zar zor dolduğu/doldurulduğu apoletli CHP’lilerin konuşturulduğu toplantılara…
Ama bu farklıydı. 300 kişilik salonu bine yakın kişi hınca hınç doldurmuştu. Yetmemiş salonun dışına 70 ekran televizyonlar kurup, içeriden canlı yayın yapılıyordu. Karşıyaka’nın itiraz kültürü yüksek sakinleri Kılıçdaroğlu için salona akın etmişti. Kadınlar, gençler… Pop yıldızı gibiydi. Alkış kıyamet…
Sonrasında 2009 İstanbul adaylığı 2010 Genel Başkanlık…
Gandi Kemal’in gelişi böyleydi.
Ya şimdi?
67 bin üyeden 29 bin oy aldı. Yani üyenin yarısı sandığa gelmeye bile tenezzül etmedi. Gerçi kendisi de aday adayı olduğu kente gelip o heyecanı yaşamadı, yaşatmadı ama… 
Bazı sandıklarda Balbay’ın gerisinde kaldı. MYK’sı tarafından 4.kontenjan durumuna düşürüldü.
‘Başbakan çıkaracağız’ diye demeç verenler daha üyelerini motive edip sandığa götürmeyi başaramadılar. Şöyle düşünün! Eğer önseçimi yapan CHP değil de AK Parti olsaydı. Ve de genel başkanlarını İzmir’den aday gösterselerdi. Nasıl bir tablo çıkardı ortaya…
Siz zahmet etmeyin! Ben söyleyeyim. Yüzde 50 oy kullanım oranını ‘başarı’ olarak anlatan kim olursa olsun üzeri çizilir, il teşkilatı görevden alınır, seçimden sorumlu genel başkan yardımcısının istifası alınırdı. Üyeler sedyeyle taşınırdı sandığa…
Tamam, Kılıçdaroğlu eski gücünde değil.
Tamam derdim üç günlük il yönetimine fatura kesmek de değil… Ama ‘Başbakan adayı’ olarak ortaya çıkan yahut sunulan birinin ancak üyelerinin yarısının oyunu alması hem manidar hem de trajiktir.
Kaldı ki birleştirme tutanakları kesinleşince Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklandığı gibi 32 bin değil, 29 bin oy aldığı, geçerli oyların ancak yüzde 89’unu alabildiği de ortaya çıkıyor.
Belki de Kılıçdaroğlu’nun açıp eski arkadaşı, Kemal Anadol’a teşekkür etmesi lazım... Çünkü Anadol ‘Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceğim çünkü…’ diye başlayan o 8 maddelik açıklamayı yapmasaydı muhtemelen sandığa bu kadar da adam taşıyamayacaklardı.
O nedenle CHP Genel Merkezi’nin ‘disiplin sopası’ gösterdiği Anadol’a, ‘önseçim sandığına katılımı’ arttırdığı için teşekkür madalyası vermesi gerekir.

*
Kim kazandı kim kaybetti meselesine geri dönersek;
İzmir’deki hâkim siyasi yapının son 6-7 aydaki kan kaybının sürdüğü bir seçim yaşandı.
Dün de altını çizmiştim. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na ve onunla birlikte siyaset yapan isimlere karşı korkunç bir kin, nefret ve de intikam duygusu yansıdı sandıklara... Neredeyse ‘Kocaoğlu’na selam verenin, sokağından geçenin’ çizildiği bir önseçim yaşandı. Her iki seçim bölgesinde de ‘Anti Kocaoğlu-Yüksel cephesinin’ açıldığı aşikâr…
İlçe ilçe sonuçlar açıklandığında görülüyor ki, müthiş bir anahtar liste çalışması yapılmış.
Kimlerin kimler tarafından yazıldığı yahut çizildiği ortada…
Birinci bölgede ağırlıklı olarak mezhepsel temelli bir liste söz konusu!
Tamamı örgütten gelme, emektar isimler de olsa farklı bir yoruma açık 1.bölge sonuçları...
Ve de kadın adaylar konusunda CHP üyesi ne yazık ki sınıfı geçemedi. Birinci bölgede parti emektarları Sevda Erdan Kılıç ve Özgün Utku’nun yanı sıra çevreci avukat Şehrazat Mercan, araştırma görevlisi Türkan Başyiğit, Eczacı Ezgi Deniz Urunga gibi isimlerin daha iyi fazla ilgi görmesini beklerdim.
Aynı şekilde 2. Bölge’de de Selma Nalbantoğlu, Songül Gök, Sumru Karaer gibi parti emektarları vardı. 30 yıllık tecrübesiyle Nurgül Uçar listeye ancak son sıralardan girebildi.
Bu tablonun CHP üyelerine yakışmadığını söyleyebilirim sadece.
Ve iyi ki Genel Başkan ön sıraları kadınlar için ayırmış. Demek ki kontenjanlar da olmasa CHP üyeleri kadınların siyaset yapmasına imkân tanımayacakmış.
Kazananlar cephesinde Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın adını yazdık dün… Karabağ, İl Başkanı Bedri Serter’in belirlendiği süreçten itibaren İzmir siyasetindeki ağırlığını arttırıyor. Tabi ki başta Aytun Çıray olmak üzere Gürsel Tekin, Tekin Bingöl gibi kritik desteklerini de unutmamak gerekiyor. İkinci bölgedeki ‘Anti Aziz Kocaoğlu-Alaattin Yüksel cephesinin’ perde gerisinden idare edenlerden biri Karabağ’dı… Alanda zaten var olan ‘yerel seçime dair rövanş duygularını’ yönetmeyi bilmesinin yanı sıra bu tip mücadelelerde mubah sayılan ‘dostumun dostu dostum, düşmanımın düşmanı düşmanım’ prensibini iyi kullandı. Başka türlü Kamil Sındır’ın Bayraklı sandıklarından 1700 oy alışını açıklayamayız. Kaldı ki Karabağ’ın etkili olduğu tek alan kendi ilçesi de değildi. Karşıyaka-Çiğli hatta Bornova-Dikili’ye kadar uzanan bir işbirliğinin izleri sandık sonuçlarından gayet net okunuyor.
Birinci bölgenin flaş belediye başkanı ise Mehmet Ali Çalkaya’dır.
Bir zamanlar karşı durduğu iki isme dönük desteğini en başından açıkladı.
Ve ‘destekliyorum’ dediği Ali Yiğit’i seçilecek sıraya oturttu. Ercan Çınarlı’nın da fark edilir bir oy almasında etkili oldu. Hatta Turgay Bozoğlu’na bile omuz attı. İlçesine siyaseten hâkim bir görüntü sergileyen ve yerel seçimlerden itibaren uzun yıllar birlikte yürüdüğü Aziz Kocaoğlu ile arasındaki mesafeyi açan Çalkaya’nın 29 Mart sandıklarından zaferle çıktığını söyleyebiliriz.
*
Ayrıca hem Karabağ’ın hem de Çalkaya’nın siyaset taşlarını 2019’a dönük olarak döşediği de bariz bir şekilde ortaya çıkmaya başladı.

DEVAM EDECEK…