GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
22 Eylül 2015 Salı

Nurettin Topçu’nun İslâm Sosyalizmi (1909-1975)

Nurettin Topçu kendisini “Anadolucu İslâm Sosyalisti” olarak tanımlamıştır, “İslâmcı” olduğuna ilişkin bir ifadesi yoktur. Çünkü Türkçü-Turancı görüşlere karşı olduğu gibi İslâmcılığa da karşıdır. Buna rağmen onun İslâmcı olduğunu söyleyen biziz, nedeni ise siyasal İslâm konusundaki görüşleridir.

Topçu, Namık Kemal’den Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına kadar “ilk dönem” İslamcıların savunduğu fikirlerden kopuş anlamına gelebilecek bir yerdedir. Modern İslâmcıları da geleneksel dindarları da eleştirir. Bunu tıpkı Necip Fazıl gibi İslâmî eğitim almadan yapar. 40 yaşından sonra İslâm’ı öğrenmeye karar verse de görüşlerinde önemli bir değişiklik olmaz. Necip Fazıl kadar etkili olamamıştır ama Necip Fazıl’dan kaçan az bir okurun bir ara sığındığı baraka gibidir!
Batıcılık, Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük-Turancılık akımlarını yetersiz bulan Nurettin Topçu, “Anadolucu İslâm Sosyalizmi”nde karar kılar. Düşüncelerinin temelinde Maurice Blondel’in Hareket Felsefesi vardır. Anadolucu Sosyalizm görüşlerini de büyük ölçüde Raşit Hatipoğlu ve Nüzhet Sabit’e borçludur. 
Topçu; Raşit Hatipoğlu ve Nüzhet Sabit’ten daha ileri giderek “İslâm Sosyalizmi” görüşüne varmıştır. Onun sosyalizmi Marksist ve devrimci sosyalizmden çok farklıdır. O devletin denetimindeki ve köylünün büyük bir ahlâkî iştiyakle sürdürdüğü paylaşmacı naturel yaşama İslam Sosyalizmi der. Tasavvufla donanmış, İslâm’ı gösteriden arındırmış, aklın dine ve yönetime hakim olduğu ahlâkçı bir sistemden yanadır. 
İlginç gelebilir diye söylüyorum; demokrasiye ve teknolojiye de karşıdır! Liberal ve kapitalist ekonomileri vahşice bulur. Emeğin sömürüsünü asla kabul etmez. Müslümanları emeğin sömürüsüne ortak olmamaları konusunda sıklıkla uyarır.

Türkiye’ye önerdiği alternatif ekonomik sistem olan İslâm Sosyalizmi, Raşit Hatipoğlu’nun kooperatifçilik ve köylücülük görüşlerinden ibarettir.  

***

Her Doğulu aydın gibi o da Paris veya başka bir Batı kentinde, önce şoka girmiş, uyandığında da kendisini ya bir akımın ya da bir filozofun yanı başında bulmuştur.

İslâm Dini’ni merak edişi ve öğrenmeye başlaması ise 40 yaşlarına rastlar.

Batı teknolojisini alma konusunda Batıcılar, İslâmcılar ve Türkçüler hemfikir iken teknolojiyi ilk eleştiren kişi ise Nurettin Topçu’dur. Taklitçi teknolojilerin Türk toplumuna verebileceği zararlara geniş yer verir. Yeni bir teknoloji önermez; o ahlâklı köylülükten yanadır. Topçu bu fikirlerini Batı’da teknolojiyi eleştiren düşünürlere borçludur.

Topçu’nun Müslüman Anadolucu Sosyalizm fikri, teknolojiden olabildiğince uzak, vazife ahlâkı ile donatılmış köylülüğün faziletleri üzerine kuruludur. Mistik imandan yanadır.    

Şeriat, İslâm Dini’nin kabuğudur, olabilir, der ama kabuğun yeniden yorumlanmasını elzem görür. İslâm’dan asıl anladığı ise tasavvuftur.

Şunu söylemekte bir beis yok sanırım; Topçu, Hareket Felsefesini sosyolog Maurice Blondel’den, tasavvufa ilişkin ilk ve önemli bilgileri de tasavvuf tarihçisi
Louis Massignon’dan almıştır.

1945’te tanıştığı ünlü nakşi şeyhi Abdüaziz Bekkine Efendi ise onu tarikata mürit yapmıştır.
Galatasaray Lisesi, arkasından İzmir Atatürk Lisesi sürgünü, çıkardığı Hareket Dergisi’ndeki bir yazısından dolayı Denizli’ye sürülüşü… Burada Said-i Nursî ile tanışması… Sonra Haydarpaşa, Vefa ve İstanbul Erkek Lisesi’nde öğretmenliği 1974’de yaş haddinden dolayı son bulur.
1975’de vefat ettiğinde geride dikkate değer çok sayıda yazı ve hatıra bırakmıştır.
Yazının sınırları içinde yer veremediğimiz hakikaten önemli makaleleri, kitapları ve eleştirileri… tozlu raflarda meraklısını beklemektedir.
Nurettin Topçu, yaşarken gerekli ilgiyi görmemiştir:

Dünyanın sağ ve sol kamplara bölündüğü dönemde Müslümanları sağcı kamplarda yer almaya hazırlayan dünya sisteminin pişirdiği aşa, İslâm Sosyalizmi görüşü ile soğuk su katmıştır. İlgi görmemesinin ana nedeni budur.

İkinci nedeni ise reel yaşamdan uzak görüşleri ve baş döndürücü teknolojiye olan muhalif tutumudur ki, buna hak verecek kimseyi bulamamıştır. Necip Fazıl gibi “İslâm” deyip, onun önüne ve arkasına bir şey eklememiş olsaydı, halk arasında ciddi bir taraftarı olabilirdi. Bunu yapmayıp İslâm’ın yanına sosyalizmi ekleyerek muhafazakar çevrelerde sevimsizleşmiştir. Topçu’nun Abdülaziz Bekkine vefat ettiğinde postu Mehmet Zait Kotku’ya kaptırmasında da bu görüşlerinin önemli etkisi olmuştur.  

Topçu; mevlüthanların ve güzel sesle hafızların sanat mûsikisi tarzında icra ettikleri dini törenleri yazılarında eleştirmesi de onu halk İslâmı’ndan uzaklaştırmıştır.

Gazalî’yi ahlâkî görüşlerinde dolayı onaylayan Topçu, iş felsefeye geldiğinde İbn-i Rüşd’ü desteklemiştir. Osmanlı’daki felsefe tartışmalarında da onun yeri İbn-i Rüştçülerin yanıdır. Felsefeden anlamayan Müslüman halk, sırf Gazalî’yi eleştirdiği için yalnızlaşmasının bir başka nedeni olmuştur.

Topçu’nun hiç bıkmadan ve usanmadan vurguladığı “ahlâklı yaşam” ise diğer görüşlerinin gölgesi altında kaybolup gitmiştir.

Topçu 1975’te vefat ettiğinde onu olumlayan çok az, belki de ikinci bir izleyici bırakmadan terk-i dünya etmiştir.

Nurettin Topçu’nun bazı eserleri arasında
Türkiye'nin Maarif Davası, İsyan Ahlâkı, Yarınki Türkiye, Devlet ve Demokrasi, İslâm ve İnsan, Ahlâk Nizamı, İradenin Davası, Mehmed Akif, Felsefe, Büyük Fetih, Bergson, Amerikan Mektupları, Düşünen Adam Aranızda, Ahlâk, Sosyoloji, Millet Mistikleri, Psikoloji, Mantık, Mevlana ve Tasavvuf, Kültür ve Medeniyet, Taşralı, Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi, Var Olmak…’ı sayabiliriz.