GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
9 Aralık 2019 Pazartesi

Modası geçmez bir Manifesto

Dünyamızın acılı ve zorlu tarihinde zaman zaman manifestolar yayınlanmıştır. Arama motoruna “manifesto” yazın onbinlerce sonuç gelecektir.

Ama modası geçmeyen, hatta önemi daha da artan manifestolar var. Bunlardan biri de SlowFood’un şu günlerde 30. Yılını kutladığımız Manifestosu. Yazının sonuna manifestonun tamamını yerleştirdim. Okuyun bakın modası hiç geçmeyecek bir bilgi bütünü olduğuna hak vereceksiniz.

Uluslararası SlowFood Hareketi, Aralık 1989’da kurucu üye FalcoPortinari’nin kaleme aldığı bu bildirinin dönemin AB üyesi 15 ülke tarafından onaylanmasıyla resmen kabul edilmiştir. Ve halen AB’de temsil edilmekte olan nadir örgütlerden biridir.

SlowFoodManifestosu'nun 30 yılında “Yiyeceklerimiz, Gezegenimiz, Geleceğimiz” sloganı ile kutlamalar sürüyor.  SlowFood, 30 yıl içinde 160'tan fazla ülkede milyonlarca insanın katıldığı ve herkesin iyi, temiz ve adil gıdaya ulaşmasını sağlamak için çalışan küresel bir hareket haline geldi.

SlowFood’un kurucu lideri Carlo Petrini dünyanın her yerindeki birlik liderlerine bir mektup yazdı geçen hafta, bir de teşekkür sertifikası gönderdi.

Canımız, ciğerimiz Carlo Petrini’nin mesajı özetle şöyle:

Paris'teki o günden bu yana 30 yıl geçti. Gastronominin hayatımız ve gezegenin yaşamı üzerindeki olağanüstü etkisinin anlaşılması için bu çok önemli. 30 yıl içinde yemek masasından başlayarak, yemeğin politik bir eylem olduğu inancına dayanan daha iyi bir dünya kurmak istedik.

Geride kalan 30 yılda projelerimiz katlanarak büyüdü. Gururla söyleyebiliriz ki, toplumumuz için bir gelecek sağlayabilen alternatif modellerin var olduklarını ve kısmen de çalışmalarımız sayesinde somut ve görünür olduklarını söyleyebiliriz.

Hala yapılması gereken çok şey var ve bu yüzden önümüzdeki yolun uzun sürdüğü bilinciyle tutku ve azimete ihtiyacımız var, ancak bu yolculukta yalnız olmadığımız sürece umut var.

Bugün de, her zamankinden daha fazla, ekosistemleri koruyan ve sosyal adaleti garanti altına alan gıda üretimi ile ilgili gelenek ve bilgi kaybını önlemek için harekete geçmeliyiz.

***

Kuşkusuz SlowFood hareketi bu yüzyıla da önümüzdeki yüzyıla da damgasını vuracak… Tabii ki şu soruları da sormaya devam edeceğiz:

“Yiyeceklerimiz nereden geliyor; ürünler hangi tohumlarla yetişiyor?Yiyeceklerimizin tadını gerçekte neler oluşturuyor… Yiyecek seçimlerimiz kültürümüzü nasıl etkiliyor?”

SLOW FOOD MANİFESTOSU

Endüstriyel uygarlaşmayla başlayıp gelişen yüzyılımız, önce makineyi icat etti sonra da onu kendine yaşam modeli olarak seçti.Hayatın koşuşturma telaşı bizi köleleştirdi, sinsi bir virüse yenik düştük: alışkanlıklarımızla aramıza giriyor, evimize, özelimize yayılıyor ve bizi hızlanmaya zorluyor.

Bu telaşın türünün neslini tüketme tehlikesine karşı ve insan olmanın hakkını vermek adına, Homo Sapiens kendini kurtarmalı.Hızlı hayatın evrensel çılgınlığına karşı direnmenin tek yolu sakin ve inatçı bir üslupla bedensel keyif unsurlarımızı sıkı sıkıya savunmaktır.

Uygun dozlarda, duyusal hazları ve uzun soluklu keyifleri korumak zorundayız. Durmadan çalışmayı verimlilik zannetme çılgınlığına kapılmış kalabalığın hastalığından uzak durmak için de kurulmuştur SlowFood hareketi…

Bizim bu düzene karşı koyuşumuz, SlowFood ile sofrada başlamalı. Bölgesel yemeklerimizin lezzetlerini, kokularını yeniden keşfedelim ve endüstriyel gıdaların ezici etkisini kendimizden uzak tutalım.

Hızlı yaşam, üretkenlik adına, var olmamızın geleneklerini değiştirdi ve çevremizi, ufkumuzu tehdit etmekte.Bu duruma tek çözüm SlowFood hareketidir.Gerçek kültür; lezzeti yok saymak yerine onu geliştirmektir.Bunun da yolu, uluslararası deneyim, bilgi ve proje değiş tokuşundan daha iyi ne olabilir?

"SlowFood" daha iyi bir geleceği emniyete alır.

"SlowFood", küçük salyangoz simgesiyle, "yavaş" kımıltıya devinim getirecek nitelikli desteğe ihtiyaç duyan uluslararası bir düşünce hareketidir.


***
Daha iyi, daha temiz ve daha adil bir dünya umuduyla…