GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
2 Aralık 2010 Perşembe

Köle düzeni’… Aziz Başkan’… Buca Belediyesi’…

Ne zamandı hatırlamıyorum; köle-efendi ilişkileri üzerine yazılmış bir köşeye, bir yorumcu ’“şirketleri et yiyen bitkiye benzeterek’” katkıda bulunmuştu. Yorumcuya göre, etobur bitkiler hayvanlarla, şirketler de çalışanları ile besleniyordu.
Belediyeler Mevzuat Bilgilendirme Toplantısı’’nda ’‘taşeron sistemi’’ hedef alan Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu’’nun ’‘kölelik düzeni’’ üzerine yaptığı konuşma hatırlattı bana et ’‘yiyen’’ bitkiler gibi, ’‘çalışanlarını yiyen’’ şirketleri/belediyeleri.
*
Türkün işsizlikle imtihanından beri, daha da yaygınlaşan taşeronluk sisteminin kurbanları daha mağdur; çünkü,
Özelleştirilen kurumlarda, sözleşmede belirtilen ’“Belirli yatırımların yapılması, belirli bir süre zarfında işçi çıkartılmaması ve kamu hizmetini yapmak için yeni işe alınacakların özlük ve sosyal haklarının gözetilmesi’” gibi şartların hiçbirisi yerine getirilmiyor.
Bu konuda konulmuş müeyyidelerin zayıf olması yüzünden firmalar sözleşmeye uymak yerine düşük olan cezaları ödemeye yöneliyor.
Devir sözleşmelerinin takibi konularında boşluklar bulunduğu için özellikle taşeron firmalara bağlı olarak kamu hizmeti veren çalışanların durumları konusunda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı veya Çalışma Bakanlığı nezdinde de yasal bir zorunluluk hissedilmediği için herhangi bir adım atılmıyor.
Ve bazen işini yaparken canından olan bir canın bile hesabı sorulamıyor’…
*
Taşeronlaşma, her gün aklımda/gündemimde aslında.
Güzergahım olduğu için geçtiğim Buca Belediyesi’’nin önü, ’‘taşeronlaşmaya karşı çıkarak sendikalılaşmak isteyen’’ bu nedenle bir hafta önce kapıya konan bir kadının tek kişilik direnişi ve ona destek olan taşeron işçilerin eylemleriyle, bu köle düzenini her gün gözümüzün içine sokuyor çünkü.
’“Atatürkçülüğünün ve CHP’’liliğinin asla ve asla sorgulanamayacağını’” defalarca başımıza kakmış bir belediye başkanına ev sahipliği yapan sarayın önü, onun ’‘sosyal demokratlığını/sosyal adaletini’’ başına kakan kölelik düzeni isyancılarıyla dolu her dakika. Gözlerimizi kaçırsak da kimi zaman, görüyoruz’…
*
Gece olunca battaniyelerine sarınıp ertesi günü umutla/inatla bekleyen Batıgül ve ona destek verenlerin önünden/yanından hangi duygularla geçiyor acaba Ercan Tatı?
CHP’’liliği sorgulanamazsa, vicdanı ve adaleti de mi dokunulmaz Buca Belediye Başkanı’’nın?
’“Seçilmiş olmak’” dokunulmazlığa/teflon bir kalbe mi dönüşür iktidarla, erkle?’…
*
’“Contası çıkmış raylar, çivisi çıkmış çalışma düzeni ile iş ahlakı, piyasa, devlet, hükümet, belediye sistemi...
Tüm çalışanları Çinli, tümünü zenci yapmaya adanmış bir liberallik, muhafazakarlık, lık lık!
Sigortasız köleler, aşırı çalıştırılan köleler, tazminatsız köleler, fazla mesaisiz köleler, zincirlenmiş köleler, kapatılmış köleler, korkutulmuş köleler, boğulmuş köleler, yanmış köleler, parçalanmış köleler.
Köle düzenini yarım ağızla değil, harbiden eleştirecek siyasetçi, gazeteci, sivil toplum örgütü kim?
Tersaneden, ölüme zincirli işçi değil, paralı patron milletvekili seçen muhafazakar ve milliyetçi "Çene Altı Cephesi" mi?
"Batı'dan sadece ahlaksızlık aldık" diyebilen Başbakan'a, "sendika hakkı, hakiki sosyal devlet filan alsanız ya" diyemeyenler mi?
Sistemin kirli çarklarını, en büyüklere de vurmayı göze alıp yürekten ve kökten eleştiremeyen sosyal demokrat mukallidi "laik parti" mi?
Sigortasız çalıştırıp tazminat ödememek için, mahkemelerde günde 10, 12 saatlik telifli çalıştırdığını ispatlamaya uğraşan; hak arayan gazeteciyi kapı önüne koyan, kalanlara göz dağı veren, kıdem yakmak için didinen medya işletmeleri mi?
Onca ahlak mahlak bildirisi arkasında, başta medya, başta banka, hiçbir sektördeki köle düzenini eleştiremeyen, örgütlenme hakkına saygısını ifade edemeyen "sözde burjuva liberal demokrat" TÜSİAD mı?
Bu düzenin, laik veya muhafazakar, ulusalcı veya milliyetçi, demokrat veya liberal, sivil veya asker nice güçlüsü, bekçisi, kudretlisi, kuvvetlisinin hep birlikte anlaştığı nokta, bu yaygın "köle düzeni"dir. Hayatın ve ülkenin esas "örtülen, örtünen" gerçeği bu’” diye yazan Umur Talu’’nun kulaklarını sevgiyle çınlatırken’…
Bir Aziz Başkan’’ın ’‘köle düzeni’’ne, taşeronluğun ’‘çağdışı ve insanlık dışı olduğu’’nu dile getiren vurgusuna baktım’… Bir de Buca’’da CHP’’li belediye önündeki işçilere, işsizlere, onları kayıtsız gözlerle süzenlere, destek veren/vermeyenlere, çay ikram edenlere/su taşıyanlara, ’‘neler oluyor’’ diye soranlara, sormayanlara, dudak bükenlere, ’“ah güzel ilçem’” diye iç çekenlere... Baktım.
İnşaat deyiminden türeyip günümüzde karlı iş yapmanın diğer adı olan taşeronlaşmayı, kıyısından köşesinden yazsam dedim.
Sorgulanmayı reddeden, gözlerini/gönüllerini mağdurlara karşı kapatmış muktedirlere, Aziz Başkan’’ın söyledikleriyle birlikte, bakarsınız ’‘açılım’’ oluverir mi?
Çöp aracı yıkama atölyesinde elektrik akımına kapılıp hayatını kaybeden Emrah Kılıç’’a ne yazık ki olmaz da’… Buca Belediyesi’’nin önündeki mermer zeminde geceleyen/sabahlayan Batıgül Tunç’’a bir faydası dokunur mu? Kölelik sistemini savunuyor göründükleri için bir eziklik, bir utanç duygusu yaratıp ’‘acaba ne yapabilim’’i düşündürtebilir mi kimilerine iki satırlık yazı?
Olur a?