GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
30 Mart 2015 Pazartesi

Kim neden kazandı, neden kaybetti!

CHP’nin önseçimini çok yönlü olarak değerlendirmek gerekiyor.
Hem İzmir hem Ege hem de Türkiye sonuçlarını…
Üyenin verdiği açık mesajı görmek, yarınlara ilişkin projeksiyon çizerken son derece önemli…
Toplumu anlama konusunda sorunlar yaşadığı düşünülen CHP’nin en azından üyesinin verdiği mesajı anlaması şart…
Baştan belirtmek gerekirse, CHP’nin 58 kentte önseçim yapma kararını ayakta alkışlıyorum.
Ve de örgütün kantarına çıkma cesareti gösteren herkesi yürekten kutluyorum.
Dereceye girsin ya da girmesin…
Genel olarak üyenin yeniye, mağdura sahip çıktığı bir önseçim yaşadık.
Yeniden kasıt Yeni CHP anlayışı değil…
Yeni yüzler, yeni fikirler, yeni heyecanlar/umutlar aradı CHP üyesi sandıkta.
Deniz Baykal’dan Önder Sav’a, Mustafa Sarıgül’e, Kemal Karataş’tan Abdurrezzak Erten’e, Osman Özgüven’den Sabri Ergül’e kadar herkesin tabelasındaki açık mesaj buydu.
Belki de CHP üyesi hesaplaşma değil iktidar umudunun peşinden koşmak istedi ülke genelinde...
İçe dönük mücadelenin sırası değil demek istedi muhtemelen.
Kılıçdaroğlu’nun aldığı oya gelince…
32 bin küsur oyla en yakın rakibini katlayarak sandıktan birinci çıkması tabi ki anlamlı. Lakin 65 bin üyenin neredeyse yarısının sandığa bile gelmediği düşünülürse, “Bir başbakan adayının” iki kez düşünmesi gereken bir sonuç bu...
Sandığa gelenlerin yüzde 90’ı oy vermiş Kılıçdaroğlu’na…
Peki, ötekiler? Neden gelmediler, gelme gereği duymadılar.
Yoksa Kemal Bey’in adaylığı CHP üyesini yeterince heyecanlandırmadı mı?
Yoksa CHP il başkanlığı, genel merkezi, örgütü yeterince motive edemedi mi? Organize olamadı mı?
Tüm bunların çok yönlü olarak düşünülmesi gerekir.

Kılıçdaroğlu’nun 32 bin oyla birinci çıkması kadar siyasete daha dün başlayan Mustafa Balbay’ın 16 bin oyla ikinci sıraya oturması da üzerinde durulması gereken bir sonuçtur.
‘Egeliler sadece zeybek oynarken diz çöker, ben yalnızca halkımın önünde eğilirim’ gibi mesajlarla 8 Haziran’a dair manidar çıkışlara imza atan Balbay’ın İzmir’den hatırı sayılır bir oy aldığını özellikle belirtmekte fayda var.
Balbay’ın tutsaklığına açtığı isyan bayrağı ile Silivri’ye adeta kamp kuran, ülkenin basın özgürlüğü yönüyle yaşadığı çöküşün altını çok net bir şekilde çizen Atilla Sertel’in üçüncülüğü de beklenen/beklediğim bir sonuçtu.
Hatta 2014’te MYK’dan çıkıp Kocaoğlu’ndan geçemeyen, PM’de üzeri çizilen Bornova Belediye Başkanı Kamil Okyay Sındır’ın da dikkat çekecek bir sonuca imza atacağını tahmin ediyorduk. Sındır’ın başarısında 2014’ün mağduriyeti kadar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile yaşadığı siyasi rekabetin etkisi büyük oldu. Çok sayıda ilçede Sındır’ın ‘anti Kocaoğlu’ yapısı tarafından korunduğu biliniyor.
Ve Hüseyin Sezer… Bu sürecin iki açıdan mağduru… Birincisi Kılıçdaroğlu’nun gelişi ve 4.kontenjan olarak kalması… İkincisi de yerel seçimdeki tercihleri üzerinden eleştiri oklarının hedefinde kalan Aziz Başkan’ın bürokratı olması… Kocaoğlu karşıtlarının hışmından kurtulamayan Sezer sandıktan ancak 6.çıkabildi. İl Eski Başkanı Ali Engin’in de sorunu aynıydı. Hemşerisi Kılıçdaroğlu’nun gelişi ve de uzun bir süre Kocaoğlu ve Alaattin Yüksel’in yakınlarında siyaset yapması… Son süreçte ekibiyle yaşadığı yol ayrımı Engin'e yeterli olmadı.

Nevzat Kavalar beklenenin altında oy alsa da listeye girdi. Dr. Ülkümen Rodoplu hem birebir çalışması hem kurduğu sağlıklı ittifaklar sonucu listede yer bulmayı başardı. Dr. Taha Okan benim için sürpriz sayılacak bir oy aldı. Bir önceki seçimde tanıdığımız Ali Kemal Elitaş bu kez listeye girmeyi başardı. Ve birinci bölgedeki önseçimden çıkan tek kadın adayı Nurgul Uçar da sonlardan da olsa örgütün/üyenin kantarından listeye girmeyi başardı.

İkinci bölgeye dair ilk yorumlar bu şekilde…
Birinci bölgeye dair çok farklı senaryolar var. Sendikacı Musa Çam’ın başarısının son süreçte karıştığı medyatik eylemlerle fazla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Musa Çam’ın başarısı örgüte dokunabilmesidir. Seçim bölgelerinde üyelerle ilişkilerini her daim sıcak tutan, parti içi meselelerde taraf olmayan, olsa da son sürecin tepki çeken ekibi Kocaoğlu-Yüksel yapısıyla yanyana durmayan, eylemci yanıyla popülaritesini koruyan Çam, hemen tüm ilçelerde sandığı patlatarak rekor bir oyla çıktı. Hem anahtar listelerde yer buldu hem de tribündeki özgür üyenin teveccühüne mazhar oldu.
Tacettin Bayır ise 30 yıllık bir emeğin, kendi deyimiyle çapanın karşılığını alıyordu. ‘Tarlada izi olanın hasatta sözü olsun’ dediğimiz türden bir başarıydı Bayır’ınki… Hani ‘Her şerde bir hayır vardır’ denir ya! Belki Ali Engin’i geçip il başkanı olarak kalsaydı bugün yerel seçin handikabını yaşaması işten bile değildi. Ali Yiğit de örgütten bir isim… Başta Balçova olmak üzere pek çok ilçeden hatırı sayılır bir oy çıkarmayı başardı Yiğit… Başından bu yana adını duyduğumu bir isimdi.
Murat Bakan’ın sonuca en fazla yaklaştığı seçim oldu bu…
Muhsin Kurt, Ednan Aslan, Ali Hıdır Uludağ, Sevda Erdan Kılıç hatta Sabri Ergül… Üyenin/örgütün yakından tanıdığı emektar isimler… Bu bölgede sürprizi Turgay Bozoğlu yaptı. Son sıradan da olsa listeye giren Bozoğlu, devlet memurluğundan (Çankaya Belediye Başkan Yardımcılığı) istifa edip,
6 binden fazla oy alarak, adını kentin yarınlarına yazdırmayı başardı.
Anahtar liste iddialarının güçlü şekilde konuşulduğu hatta listeye yakından bakanlar için ‘mezhepsel temelli’ olmakla eleştirilen sonuçları çok yönlü olarak değerlendireceğiz tabi ki… Ama Hüseyin Saygılı gibi PM’den gelen bir ismin ilk 10 şansı bulamamasının da birlikte siyaset yaptığı ekiple yakından ilgisi var gibi görünüyor. Hatta Milletvekili Hülya Güven’in dışarıda kalışının… 
Tabi ki ‘ekip siyaseti ve de rövanş duygusu’ Milletvekili Mustafa Moroğlu’nu da ilk 10’un dışına itmişti.
Son 10 yılda ağırlıklı olarak kent siyasetine hükmeden Aziz Kocaoğlu-Alattin Yüksel yapısı sandıktan çok net bir mağlubiyetle ayrıldı.
Belki de üzerinden henüz bir yıl geçtiği için yerel seçimin sancıları, henüz kabuk bağlamış olsa da siyasi yaraları açısından önseçim bazı aday adaylarına bir nevi rövanş imkânı tanıdı. Ve kesin olan bir şey varsa, rövanş alındı.

Kocaoğlu’nun yanından yöresinden geçen, Milletvekili PM Üyesi Alaattin Yüksel’in ekibinde kim varsa sandığa giden üyenin hışmından kurtulamadı. Tabi ki olağanüstü işbirliği, beş benzemezli ittifaklarla…
Elbette ki bu sonuçta hem Kocaoğlu’nun hem Yüksel’in sürece yeterince motive olamayışlarının da etkisi büyüktü. Sahaya yeterince inmediler. Ekipleri paramparçaydı, toplayamadılar. Kocaoğlu’na her açıdan en yakın konumda bulunan Hüseyin Sezer’i en net destekleyen isim Bornova Eski İlçe Başkanı Enver Dündar’dı.  
Ekip o denli dağınıktı ki Kocaoğlu’na yakın isimlerin birbirini çizdirmek istediği, belediye başkanı, belediye çalışanı, üst düzey yönetici konumunda olanların başta Sezer olmak üzere Kocaoğlu’na yakın isimleri liste dışı bırakmak için çalıştığı konuşuldu günlerce.
Özetle Aziz Başkan 2010’daki gibi sahaya inmedi. Zaten aday da olmayan Yüksel’in yorgunluğu da eklenince bu tablo kaçınılmaz oldu.Tabi ki karşı ekiplerin kararlı, titiz çalışmasının da payı büyük.
Belki de İzmir CHP’nin üyeleri son 5-6 yıldır tartışmasız kent siyasetinin hakimi olan bu yapıyı biraz dinlenmeye almıştı.
Peki, kim ya da kimler kazandı?
Başta Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ olmak üzere kent siyasetinin patronluğu için mücadele veren yapı kesin bir zafer kazandı ön seçimde...
Ve kazanan aslında İzmir siyaseti oldu. Kent siyaseti önümüzdeki 10 yıl için yeni aktörler kazandı. Milletvekili seçilmeyi garantileyenler için söylemiyorum bunu. Ve listeye girenler de değil sadece… İlk 20’ye girenler bu kentin yarınlarında var olacaklardır.
İl, ilçe başkanı, milletvekili, belediye başkanı olarak… Üyeden aldıkları cesareti yarınlarda farklı hedeflere yürümek için kullanacak genç adamlar/kadınlar yarınlarda belki de daha az ‘anahtarlı’ daha az manipleli, hesaplaşma/rövanş duygusundan, etnik/mezhepsel temelden uzak seçimlerde yarışacak ve kentin/ülkenin yönetiminde söz sahibi olacaklardır.


DEVAM EDECEK…