GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
19 Eylül 2024 Perşembe

Kamu yararı Çeşme Projesi’nin neresinde?

Yıllardır süren tartışma Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un, eski belediye başkanı Tunç Soyer’i eleştirmesi ve yeni bir mahkeme kararı gelmesiyle tekrar alevlendi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Körfez’deki toplu balık ölümleri sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne kirletme cezası kesmesinden sonra ikinci hamle de, M. Nuri Ersoy’dan geldi: “CHP, Ege turizmine takoz koydu.”

Bunun gerçekle ilgisi olmadığını geçen yazımızda anlattık. Ne CHP İl Başkanı, ne Çeşme İlçe Başkanı ne de herhangi bir İzmir milletvekili bu projeye karşı çıktı. Büyükşehir ve Çeşme Belediye Başkanları ise, büyük bir hayranlıkla desteklediler. Arşivde bu haberler duruyor.

Ne zamanki Bilirkişi Raporunda “Bu projede kamu yararı yoktur ve sürdürülebilirlik ilkelerine aykırı unsurlar içermektedir” sonucu çıktı, CHP Sözcüsü Faik Öztırak, “Biz karşıyız” açıklamasını yapıverdi. Çeşme Belediye Başkanı da “Ne yapalım bugüne kadar parti bir tavır almadı ki karşıyız diye” açıklaması ile kontrpiyede kaldığını ifade etmiş oldu.

İlk iki yıl sonundaki karara kadar, CHP’den sadece eski Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu buna karşı çıktı ve mahkemede bir yurttaş olarak taraf oldu.

Gelelim bu projedeki kamu yararı meselesine. Bakan Çeşme’nin toplam alanının yüzde 55’lik bölümünü kapsayan bu projenin turizm projesi olduğunu ileri sürerken, düşüncesi şu kabule dayanıyordu. Turizm mutlak olarak iyidir. İkinci iddiası, Çeşme turizmde geri kaldı, yabancı turist çekemiyor, İstanbulluların gelişine bel bağlamış durumda.

Turizm iyidir düşüncesi, ideolojik bir iddiadır. Bacasız sanayi tarifi de buna dayanır. Yani üretim yapar, istihdam yaratır ama çevreyi kirletmez. Oysa ki alakası yok. Turizm bacalıdır. Özellikle oteller ve büyük bina stoklarının oluşumuna neden olan ve kıyıları halka kapatan kitle turizmi o bölgedeki ekolojik ve sosyal yapıya ciddi zararlar verir.

Bir bölgedeki yapılaşma kapasitesi, o bölgenin ekolojik kapasitesi ile uyumlu olmalıdır ki, sürdürülebilirlik kriterlerine sadık kalınsın. Meralar, kıyılar, koylar bu proje ile özelleşip, halka kapatılmayacak mıydı? Şu anda yaz nüfusunu alt yapı ve deniz temizliği açısından taşıyamayan Çeşme, bunu iki kat yapı stoku ve nüfus ile nasıl baş edecekti? Golf sahalarından söz etmiyorum bile.

Su fakiri Yarımada’da bulunan çareye bakın. Ters Ozmos, yani deniz suyu arıtma. Bunun ne kadar pahalı ve sürdürülemez bir iş olduğunu uzmanlar defalarca açıkladı. Peki, kamu neden bu bedele mahkum olsun? Muhtemelen şöyle düşünüldü; “Milyonlarca metrekare arazi satacağız ya, oradan karşılarız.”

Sayın Bakan siz madem Çeşme’de turizmin gelişmesini istiyorsunuz, neden hiç tarihi alanlara el atmıyorsunuz ki? Çeşme ciddi tarihi değerleri olan bir şehir ama sadece deniz ve kum turizmine hapsolmuş durumda. Turizm sadece otel midir? Yabancı turistler Çeşme’yi otelleri az diye mi tercih etmiyorlar yoksa başka nedenleri mi var?

Çeşme’nin tüm hazine arazilerini özelleştirecek ve buradan iktidarı finanse edeceksiniz, sonra buradaki özel işletmelerin alt yapı yükünü kamuya yıkacaksınız. Bu açıdan bakıldığında da zerre kadar kamu yararı bulunmamaktadır bu projenin.

İstihdam yaratacağız ve turizm bölgeyi geliştirecek önermesi, dediğim gibi ideolojik bir önerme. Hiçbir sermaye bir yere yatırım yaparken istihdam yaratmayı düşünmez. Onun öncelikli amacı maksimum kar elde etmektir.

Projenin sunumunu yaparken, Çeşme halkının iştahını kabartma işi de CHP’li başkanlara verilmişti. Bakan ile toplantılarda detayları gördükçe, adeta büyük bir fırsat elimize geçti diye düşünüyorlardı.

Bir toplantıda kulağımla duydum. Çeşme Belediye Başkanı, Alaçatılı birine, “Oralarda şu anda araziler kaçtan satılır?” sorusunu soruyor ve aldığı cevaba şu karşılığı veriyordu: “Kamulaştırmada onun dört katından söz ediliyor.”

“Aslan sosyal demokratlar” diyeceğim de, gerek yok, çünkü zaten kimsenin kendisini sosyal demokrat gördüğünü sanmıyorum. Ama “Cumhuriyetçiyim” demek için de belli ölçüde kamucu olmak gerekmez mi? Cumhuriyetçilik, kamuculuktur. Öyle Şark usulü neoliberal Saray yönetiminin piyasacı bakışına partner olup da Cumhuriyetçiyiz demek düşünceye ve kavramlara saygısızlıktır.

Çeşme Projesi, kent ve ülke yönetimi açısından çok önemli bir tecrübe olmaya devam ediyor. Ana muhalefet CHP’nin de kentlere ve imara bakışı açısından ne kadar kolay AKP’lileşebildiğini gördük bu tecrübede.