GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
14 Temmuz 2024 Pazar

Kabahatin çoğu sende ey vatandaş!

Hiç düşündünüz mü?

Ya da çevrenize dönüp dikkatlice, etrafınızdaki insanların ne ile iştigal ettiğine baktınız mı, merak ettiniz mi?

Ne kadarımız, bizi sarmalayan toplumsal sorunlar karşısında duyarlılık gösterip, bu sorunlarla yüzleşiyor?

Hangimiz, bu sorunlara sırtını dönmeyip, diğer bireylerle birlikte ortak bir çözüm arayışına girişiyor?

İtiraf etmeliyiz ki çoğumuz, kendi rahat ve konfor alanlarımızdan çıkma arzusu göstermediğimiz ya da buna cesaret edemediğimiz için, cebelleştiğimiz toplumsal gerçeklerden kaçma eğilimindeyiz.

Ya yok sayıyoruz gözümüzün önünde olup bitenleri, veya duymamazlıktan geliyoruz...

Oysa bu tavrın yani gerçeklikten kopuşun, yaşadığımız toplumdan global düzeye kadar etkileri olan, çok ciddi olumsuz sonuçları var.

Ekonomik eşitsizliklerden çevre kirliliğine, fırsat eşitsizliğinden sağlık hizmetlerine erişimdeki adaletsizliklere varıncaya dek bir dizi yelpazede yer alan toplumsal sorunlar, aslında biz kaçtıkça arkamızdan geliyor ve bizi kovalamaya devam ediyor.

Başımızı gerçeklerden çevirip, öte yana baktıkça, uzun vadede toplumsal bilincimiz de zayıflıyor, dolayısıyla, sorunların çözümüne yönelik çabalar da!

Toplumsal sorunlardan kaçarken, kendimizi korumak içgüdüsü ile hareket ediyor olabiliriz...

Bizi acıtan, üzen, inciten ve başa çıkamadağımız her ne ise, bizde, nasılsa çabalarımız bir işe yaramayacak düşüncesi ile, çaresizlik ve ümitsizlik hissi yaratabilir...

Günlük yaşamın stres ve koşuşturmacası içinde, zaten kısıtlı olan zamanımızı, bizi rahatlatacak aktivitelere ayırmak isteyebiliriz...

Ancak bu gerekçeler nedeni ile toplumsal sorunlar ve gerçeklere sırtımızı döndükçe, bu sorunların kronikleşerek daha da karmaşık ve çözülemez bir hal aldığını anlamalıyız.

Gerçeklerden kopuş, toplumsal yapının zayıflamasına, sosyal uyum ile beraber yerel yönetimlerden merkezi yönetimlere değin şeffaflık/hesap verilebilirlik ilkesinin bozulmasına ve küresel sorunların çözümünde de yetersizliklere/küresel işbirliğinin zayıflamasına sebebiyet veriyor.

İklim değişikliği, yoksulluk, göç ve insan hakları gibi küresel sorunlar, uluslararası işbirliği ve kolektif çaba gerektirdiğinden; bireyler bu sorunlara duyarsız kaldıkça, uluslararası toplumun bu sorunlarla başa çıkma kapasitesi de azalıyor.

Bu nedenle, küresel vatandaşlık bilinci, bireylerin dünya genelindeki sorunlara duyarlı olmalarını ve bu sorunların çözümüne katkıda bulunmalarını gerektiriyor. Ancak, bireyler kendi rahatlıklarını ve mutluluklarını ön plana almayı tercih ettiklerinden, küresel sorunlara yönelik farkındalık ve sorumluluk bilincinin gittikçe zayıfladığını gözlemliyoruz.

Peki ne yapmalı?

Ya yaşadığmız belde, bölge, köy, kasaba ve dünyada olan biten her şeyle ilgilenme ve sorunlara karşı diğer bireylerle dayanışma kurarak, çözüm geliştirme çabası içerisinde olacağız yani gerçeklerle yüzleşeceğiz, ya da hiç bir şeyden şikayet etme hakkımız olmadığını kabülleneceğiz...

Kabüllenemiyorsak, bir yurttaş/dünya vatandaşı olarak kabahatin çoğu bizde demektir!