GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
31 Ağustos 2018 Cuma

İzmir’i severseniz İzmir de sizi sever!

Alsancak Talatpaşa’da bindiğim taksinin şoförü…

Şair Eşref’e çıkar çıkmaz…

En az altı aydır gündemde olan…

Klasik muhabbeti açtı…

“Bi’daha aday olmaz di’mi abi?”

Gazeteci olduğumu biliyor, salağa yatmak mümkün değil…

Yine de cevap verdim:

“Kocaoğlu’nu mu soruyorsun?”

“Tabii abi, baksana şu trafiğe…”

Anladım niyetini…

Tramvay’ın kent trafiğini allak-bullak ettiğini…

Tasdik etmemi bekliyor…

Yemezler…

“Kahramanlar’a çıkalım, oradan da Basmane’ye sonra ver elini Gazi Bulvarı, gerisi kolay…”

Bir bilen olarak itiraz etti:

“Yok abi, biraz önce oradan geldim; Basmane düğüm…”

Belli ki…

Şoför kardeşim…

İzmir’in trafik çilesini cici ulaşım aracımız…

“Tramvay”a yüklemeye çalışıyor…

***

Dediği çıktı taksi şoförünün…

Alsancak Talatpaşa’dan Halilrıfatpaşa son durağa…

Buraya dikkat lüfen…

Toplam dokuz kilometreyi…

Bize “kırmızı” rengi silbaştan sevdiren!

Bazı noktalarda altı dakika kesintisiz yanan…

Kırmızı trafik ışıklarına takıla takıla…

Allah inandırsın…

Bir saat 20 dakikada katettik…

Bu saç baş yolduran hadisedir ve…

Görebildiğim kadarıyla “ilacı” yok!

***

İşte bu çile…

Özellikle akşam saatlerinde…

İzmir’in toplu ulaşım araçlarında…

“Derin Sohbetler”in baş malzemesi oluyor…

İzmirli konuşkandır…

Konuşuyor…

Örneğin…

“Hay elim kırılsaydı da oy vermeseydim!” cümlesi…

Artık klasikler arasına girdi; yerine yenileri geldi…

“15 sene bu adam ne yaptı bu şehre bacım?”

“Valla işte değil, eve giderken yoruluyorum…”

“Bu Kocaoğlu’nun o koltuktan kalkması lazım…”

“Gençler gelsin gençler…”

Bir zamanlar…

Bu gibi geyikler…

Siyasi manevra olarak değerlendirilmişti…

Belediye hizmetlerini kötüle, iki durak sonra in, izi kalsın!

Mümkündür…

Olabilir…

Şimdi bu “yakınma” boyut değiştirdi…

Gülmeyin, otobüste yan koltuğa kulak kabartın:

“Bu İzmir yaşanır olmaktan çıktı…”

“İyi de paralı İstanbulular geliyor, diyorlar…”

“Aman canım, onlar Urla’da filan oturuyorlar…”

“Onlardan biri bile otobüse binmiyor ki…”

“İzmir ucuz diye geliyorlar…”

“Ne ucuzu? Sana ne kadar geldi su faturası?”

“Neyse canım, seçim yaklaştı görecekler günlerini…”

Muhabbetin gittiği yere bak, selam dur!

***

Sosyolojik gerçektir…

Herkes yaşadığı şehri sever…

Herkes kendi şehrinin çok iyi olduğunu anlatır…

Bunu elinde olmadan yapar…

Kimbilir?

Belki, doğup-büyüdüğü kentin kusurlarını…

Başkaları bilmesin diyedir…

Ancak…

Her nedense konu İzmir olunca…

Özel mi özel…

Bir “yere batırma” çabası içinde olan kesim var…

Onlar…

Neden İzmir’i kötülediklerini…

Ve ne için kötülediklerini çok iyi biliyorlar…

***

Aslında İzmir bir markadır…

Adının önüne yakıştırılan “güzel” kelimesi…

Boşuna değildir…

Özgür bir şehir olması en kıymetli hazinesidir…

Binlerce yıl medeniyetlerin…

En canlı merkezlerden biri olma özelliğine sahiptir…

Bu kent bu kadar kolay harcanmamalıdır…

Yönetim üstünden kenti kötülemek…

Ne kadar doğrudur?

Yönetimi değiştirmek…

Senin-benim oyuma bakar…

Çok istiyorsan değiştirirsin, elini tutan mı var?

***

Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünürmüş!

Lafa bakar mısınız?

“Denizli’de deniz olsa, İzmir’in adı bile duyulmazdı!”

Bunu söyleyenleri…

Bu kent sever mi?

Kardeşim bu şehir etli-canlı bi’şi mi ki, sevme duygusu olsun?

Diyenler olabilir…

O’ssun varsın…

Bu kent…

Turist çekmek için bile…

“Yaşayan şehir, yaşanacak şehir” sloganını kullanmıyor mu?

Tamam…

İzmir, “merkezi biraz ihmal edilmiş” olsa da…

Farklı bir coğrafyadır, güzeldir, huzur vericidir…

***

Aslında İzmir o kadar da güzel bir şehir değildir!

Bilakis…

Düşünülenden, hatta hayal edilenden de güzeldir…

Aksini düşünen…

Ya İzmir’i görmemiştir…

Ya da bu kentte yaşayanları kıskanıyordur…

Hep kötülemeyelim, biraz da “alıngan” olalım…

Tüm irili-ufaklı olumsuzlukları olsa da…

“İzmir yaşanacak şehir olmaktan çıktı!” demek…

Bu güzel ülkenin diğer şehirlerinde yaşayanlara hakaret olur…

Diğer büyük kentlerde yaşayanlar…

Dışardan gelenlere ayak uydururken…

İzmir’e gelenler, bu kentin mozaiğine renk olurlar…

Bu da İzmir’in…

Her daim “sıcak kanlı” olmasının nedenidir…

Yanlış mı?

***

Akşamüzeri iş çıkışı…

Arkadaşlarınızla Birinci Kordon’da, Güzelyalı’da, Karşıyaka’da…

Soluklanacağınız mekanlar varsa…

Çeşme, Urla, Karaburun, Didim bir karış uzağınızda ise…

Teleferik’te kendinizi Kartal Yuvası’nda hissediyorsanız…

Kıbrıs Şehitleri’nde yürüyerek stres atıyorsanız…

İnsanlar tüm dertlerine karşın hala güler yüzlü ise…

Pazar’da yaz-kış hür türlü sebzeyi bulabiliyorsanız…

Kiralar hala İstanbul ve Ankara’nın yanında komik kalıyorsa…

Bu kadim şehir…

Hala yaşanacak en iyi yerdir Türkiye için…

Ne olursa olsun…

Her zaman özlenecek şehirdir İzmir…

İki günlüğüne gidin Ankara’ya…

Burnunuzda tüter bu kadim kent…

Yeter ki…

Orada / burada…

Bu kenti “kırolaştıracak” muhabbetlerden uzak duralım…

Unutmayın!

Bu şehri sevmezseniz…

O da sizi sevmez…

 

Sonsöz: “Yaradan’a şükür, İzmirliyim…”