GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Şubat 2015 Perşembe

İzmir, CHP, sosyal demokrasi derken seçimler geldi çattı…

CHP’de siyaset yapmak için kendimce önemli nedenlerim vardı. Sosyal demokrat düşüncenin, siyasal yaşamda tutması gereken yerin çok uzağında kaldığını düşünüyordum. Şimdi de böyle düşünüyorum. Fakat o zamanlar, CHP’nin sosyal demokrat düşünceye bu kadar uzak olduğunun farkında değildim. Daha kötüsü, 1980 sonrasında siyasal yaşamın nasıl yozlaştırıldığını, CHP’de siyaset yaparken yaşadığım tecrübelerle öğrendim.
 
AKP iktidar olduktan sonra, siyaset yapan kimi dostlarımın da teşvikiyle, CHP’de aktif olarak siyaset yapmaya başladım. Pişman olmadım ama hayal kırıklığı yaşamadım da değil.
On yıl boyunca gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra, başlangıçta taşıdığım iyimserliği bir ölçüde yitirdiğimi söylemeliyim. Sosyal demokrat CHP’de siyasetin nasıl metalaştığını görünce en yoğun yaşadığım duygu çaresizlik oldu. Siyasetten geçinenlerin oluşturduğu çıkar gruplarını aşarak siyaset yapmak çok zor ve yıpratıcı...
Fakat asıl sorun, yeni toplumun bilişim çağının getirdiklerinden kaynaklanan taleplerinin siyasette karşılık bulmuyor olmasıdır.
 
“Sosyal demokrat programın güncellenmesi ve Cumhuriyet değerlerinin savunulması”, “Aydınlanma ve islamiyet”, “kamusal yaşamda laisite ve İslam normları”, “üniter devlet ve Kürt sorunu”, “sosyal devlet ve küresel ekonomi” gibi birbirini kesen ve çatışan yaşamsal meselelerin ortasında bir oraya bir buraya savrulan CHP’nin tam olarak neyi savunduğu toplum tarafından iyi anlaşılmıyor.
CHP’nin, ülkenin içinden geçtiği büyük bunalımdan çıkmak için ihtiyaç duyduğu siyasal çözümleri etkili bir biçimde üretmek ve toplumla paylaşmak konusunda sıkıntıları var.
Ülkenin iç dinamiklerini parti politikalarıyla buluşturup toplumu yeterince harekete geçiremeyen CHP’nin önümüzdeki genel seçimlerde birinci parti olma ihtimali zayıf; Bununla birlikte, AKP’nin güçlü bir iktidar kurmasını engelleyecek oya ulaşması olasıdır.
Bugün için CHP’den radikal bir değişim beklenmemeli. Mevcut yapının böyle bir niyeti ve kapasitesi yok. Seçimlere kadar olanla yetineceğiz.
 
İzmir, ikibinli yıllar boyunca CHP’ye oy verdi; AKP iktidarına direnişin sembolü oldu. Buna karşın, İzmir’de sosyal demokrat düşünce hep güdük kaldı. Geçen yüzyılın siyaset bilgisi ve siyaset biçimiyle durumu idare etmeye çalışan İzmir’in CHP’li siyaset eliti, toplumun beklentilerini karşılamaktan uzak.  
Ülkenin gözü İzmir’in üstündeyken, sosyal demokratların bu misyonu taşımaktan uzak olması, AKP’nin ekmeğine yağ sürdü. İzmir’den bütün ülkeye ilham verecek anlamlı bir ses yükselmedi.
İzmirli AKP’ye direniyorsa bu sadece ve sadece AKP politikalarına karşı olduğundandır; solcu, liberal veya sosyal demokrat olduğundan değil.
Fakat bu durumun İzmir’in sosyal demokrat düşünceye katkı yapmasına engel olmadığını düşünüyorum. CHP’li belediyelerin ikibinli yıllar boyunca yaşadığı deneyim pekâlâ sosyal demokrat düşünceye kayda değer bir katkıya dönüşebilir. Seferihisar deneyimi heyecan veriyor. SODEM (Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği) bir şans olabilir.
 
Genel seçimlere ‘bir son gibi’ bakılıyor; Kanımca, seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, asıl mücadele Haziran seçimlerinden sonra başlayacak. Herkes buna hazır olmalı. Felaket tellallarının teslimiyetçi diline kulak asmamak lazım; İnsanın mücadele azmini ve kararlılığını tüketmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Eleştiri elbet de var ama yıkmadan…
 
Unutmamalıyız; bu ülkenin yetiştirdiği eğitimli nüfusun ve aydınların çok büyük bölümü CHP’ye oy veriyor. Cumhuriyet döneminin entelijansiyası CHP ile ayaktadır. CHP’yi hafife almak büyük hata olur. Ne ki, bu hataya CHP çevrelerinde bile zaman zaman düşülüyor.
CHP’de bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmek ve bu doğrultuda eleştiri getirmek siyasetin doğasına uygundur. Buna karşın, “CHP’den bir şey olmaz”, “CHP’den cacık olmaz” kafasıyla yapılan eleştiriler, AKP’den geldiği zaman anlaşılırdır da, CHP çevrelerinden geldiğinde hiç çekilmiyor.
 
Türkiye’nin sonu belirsiz bir maceraya sürüklendiğini görerek evlerimizden çıktık, Parti saflarında yerimizi aldık. Olan biteni oturduğumuz yerden seyrederken ahkâm kesmenin vebali büyük...
İç güvenlik yasa tasarısı madde madde Meclis’ten geçiyor. Artık kanun devleti Demokles’in kılıcı gibi tepemizde asılı duruyor. Ülke ateşe düştü. Bunun hesabını ne kendimize ne çocuklarımıza verebiliriz…
Siyasetten beklediğimiz, bu cinnet halinin son bulması ve herkesin bir arada yaşayacağı iklimin yaratılmasıdır; Bunun için siyaset yapıyoruz. Her şey yoluna girdiğinde, görevini yerine getirmiş insanların huzuru içinde evlerimize geri döneceğiz.
Fakat şunu da biliyor olacağız; Büyük insanlığı daha iyi bir insanlık durumuna taşıyacak başka bir dünya mümkün…