GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
26 Eylül 2024 Perşembe

İsrailli çocuklara mektuplar (2) Barış sizin elinizde çocuklar!

The Other Son (Diğer Oğul), Lorraine Levy’nin yönetmenliğinde 2012 yılında sinemaseverlerle buluşmuş bir drama filmi. Film, birbirine düşman İsrail ve Filistin toplumlarında yaşayan ve on sekiz yaşına girmek üzere olan iki çocuğun, doğumda hastanede hemşire tarafından karıştırılıp, yanlış ailelere verilmesi üzerine kurgulanmış.

Filmde, babası yüksek rütbeli bir subay olan Joseph adındaki İsrailli bir genç, askerlik başvurusu için tespit edilen kan grubunun, anne ve babasının kan grubuna genetik olarak zıt bir kan grubu çıkmasıyla, şok edici gerçeği öğrenir: Joseph, doğduğu hastanede, yanlışlıkla, aynı gün doğan ve Filistinli bir ailenin bebeği olan Yasin’in kuvözüne, Yasin ise Joseph’in kuvözüne yerleştirilmiştir. Bu durumda Joseph aslında Filistinli yani Arap bir ailenin oğlu, Yasin ise Yahudi bir annenin oğlu olarak doğduğu için Yahudi’dir.

Gerçeğin ortaya çıkmasıyla her iki genç de kendilerini zıt bir dünyada bulur; Joseph İsrail'de Tevrat öğrenmek için bir okula giderek, Yasin ise Batı Şeria'da Yahudi düşmanlığı güden bir çevre içinde büyümüştür. Bu durumun açığa çıkması, her iki genç kadar anne, baba ve kardeşler açısından da karşılıklı kültürel, dini ve politik aidiyetleri zorlayan bir gerilimi tetikler.

Joseph ve Yasin, birbirlerini ziyaret ederek tanımaya başladıkça, ait oldukları kimliklerini de sorgulamaya başlarlar. Ancak her iki genç de hem aileleri hem de yaşadıkları toplumlar açısından, İsrail-Filistin çatışması bağlamında, kimlik ve aidiyetin ne kadar kırılgan olabileceği gerçeğiyle karşılaşırlar.

Ne mutlu ki Joseph ve Yasin birbirlerini tanıma sürecinde, doğdukları yere, dine ve kültüre göre şekillendirilmiş kimliklerini karşılıklı diyalog ve empati ile kabullenerek, kardeşlik bağları kurmayı öğrenirler. Aileleri ise başlangıçta direnseler de (anneleri hariç) tıpkı onlar gibi dostluk yolunu seçeceklerdir. Nitekim, insanı insan yapan, kimlik ve aidiyetten ziyade, karşılıklı hoşgörü ve dayanışmadır. 

Filmin bir sahnesinde, Joseph ve Yasin birlikte aynaya bakarlarken, Yasin; “Sen İsmail ve ben İshak, ikimiz de İbrahim’in oğullarıyız” der. Bence filmin en etkileyici sahnesi budur. Çünkü her ikisini de kendi biyolojik olmayan babaları büyüttüğü halde, her ikisinin babası da kendi büyüttükleri çocuklara, biyolojik çocuklarından daha çok bağlılık gösterirler. Özetle, her ikisinin babası da aynıdır aslında!

Sevgili İsrailli çocuklar; sizler de tıpkı Joseph ve Yasin gibi, Filistinli çocuklarla kardeşsiniz. Hepinizin babası İbrahim. Sadece adlarınız ve inançlarınız farklı. Aynı topraklara ekilmiş tohumlarsınız. Birbirinize tutunarak yeşermezseniz, tıpkı sarmaşıkların bitkileri sararak, güneş ışınlarını almalarını engelleyip çürütmeleri gibi, siz de birbirinizi yok edersiniz. Empati insani bir köprüdür ve bu köprü, politik ve kültürel sınırları aşarak barışa yol açar. Filistinli çocuklarla aranızdaki önyargıların aşılması ve uzlaşmanın sağlanması sadece birbirinizi birebir tanıdıkça ve empatiyle mümkün olacaktır.

Sevgili İsrailli çocuklar; işte bu nedenle, Filistinli çocuklarla aranıza barış tohumları atmak için yola çıkmış bir organizasyondan bahsetmek istiyorum:

Belki duymuşsunuzdur; Seeds of Peace (Barış Tohumları), Ortadoğu’daki çatışmaların çözümüne katkı sağlamak amacıyla genç liderlerin barış içinde bir arada yaşamalarını ve birbirlerini anlamalarını teşvik eden uluslararası bir organizasyon. 1993 yılında ABD'de kurulan bu kuruluş, özellikle İsrailli, Filistinli ve diğer Arap ülkelerinden gelen gençleri bir araya getirerek, aralarındaki düşmanlıkları azaltmayı ve daha iyi bir diyalog ortamı yaratmayı amaçlar.

Seeds of Peace'in amaçlarını kısaca şöyle özetleyebiliriz: Farklı çatışma bölgelerinden gelen gençlerin, barış içinde bir arada yaşamayı öğrenmeleri; önyargıları kırarak birbirlerini anlamaları, çatışmalara şiddet içermeyen çözümler üretmeleri; kendi toplumlarında barış elçisi rolü üstlenmeleri.

Seeds of Peace, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için, her yıl ABD’nin Maine eyaletinde düzenlenen yaz kamplarıyla gençleri bir araya getiriyor. Bu kamplarda; İsrailli, Filistinli, Mısırlı, Ürdünlü, Hindistanlı, Pakistanlı, Afgan ve ABD’li gençler bir araya gelerek farklı kültürleri ve bakış açılarını keşfetme şansı buluyorlar; eğitim programları, atölye çalışmaları, spor ve takım oyunları gibi etkinlikler yapılıyor; kamplarda diyalog grupları düzenlenerek, gençler aralarında empati geliştirmeye çalışıyorlar.

Tüm bunların yanı sıra; Liderlik Eğitim Programları, Barış Konferansları ve Forumlar, kampa katılan gençlerin uzun vadeli ilişkiler kurmasını planlayan Alumni Programları gibi etkinlikler de Seeds of Peace’in faaliyetleri arasında. 

Sevgili İsrailli çocuklar, görüyorsunuz ki Seeds of Peace gibi organizasyonlar sayesinde, siz isterseniz, çatışma dönemlerinde bile barış için aktif olarak mücadele etme fırsatınız var. Bu nedenle, barışın her daim mümkün olduğuna dair bir inancı kendi toplumunuzda yaygınlaştırarak ve bu tür organizasyonlar için talepte bulunarak, daha geniş bir barış hareketine katkıda bulunabilirsiniz.

Yeter ki her biriniz gönüllü “barış neferi” olmayı isteyin ve buna aday olun. İnanın, savaş tacirlerinin, sizi inandırmak istedikleri gibi birer “savaş neferi” olmak değildir doğru olan. Sizi Filistinli çocuklarla kaynaştırıp uzlaştıracak olan “barış neferi” olmaktır. Siz zaten bunu biliyorsunuz, bundan eminim. Tek dileğim, bu inancınızdan taviz vermeden, daha da pekiştirmek için mücadele etmeye devam etmeniz.

Gözlerinizden öperim.