GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
23 Mayıs 2019 Perşembe

‘İslam felsefesi’ uzmanı, iflah olmaz solcu başkan!

Ataları Selanik’ten göç etmiş, fi tarihinde…

Torbalı’ya yerleşmişler…

Aslında varlıklı ailenin çocuğu…

Ama…

Bizde bir gelenek vardır…

Bi’oğlan çocuğu okula başladı mı…

Yaz tatilinde illaki bir esnafın yanında çalışır…

O’nu da eniştesinin yanına vermişler…

Enişte, Torbalı’nın ilk muhasebecilerinden…

Kalem, kağıt, defter, hesap işi…

“Koş bi’çay söyle Ekrem abine…” ile başlayan…

O “hesap-kitap işini” pek sevmiş…

Okul zamanı da çarkı döndürmeye başlamış…

Sabahçı ise, öğleden sonra…

Öğlenci ise sabahtan muhasebecide…

Liseyi bitirmeden açıvermiş avuç içi kadar bir büro…

O zamanlar maliye mezunu filan olmaya gerek yok…

Astın mı, “Muhasebeci” levhasını…

Gelsin müşteriler…

Bu yüzden liseyi beş yılda bitirmiş…

Bi’özel yanı var…

“Matematik dersini sevmiyor ama, hesabı çok kuvvetli!”

Bu yüzden “delikanlı muhasebeci” çok tutuluyor ilçede!

***

Bi’ilginç yanı daha var…

Türkiye’nin eski tüfeklerini aratmayacak kadar solcu…

Gencecik bi’muhasebeci düşünün…

80 Darbesi öncesi…

Sol eller yumruk olmuş havada…

Türkiye’nin en civcivli yıllarında…

Elinde fırça gece duvarlara slogan yazıyor…

Afişleme onda, kavga onda, isyan onda…

Neyin uğruna?

“Tam Bağımsız Türkiye…” için!

***

Üniversite zamanı, yoksa kız vermezler…

Bizim genç muhasebeciye…

Yakışıklı, janti, çenede çukur…

Harbi gösterişli, kızlar Kirk Douglas’a benzetiyor…

(Spartaküs filminden hatırlarsınız Amerikalı aktör, 102 yaşında hala dipçik gibi…)

Bugün 55 yaşında ama…

Vallahi, al “Kurtlar Vadisi”nde başrol ver; o kadar yani…

Peki…

Koltuğunun altında Lenin’in, Marx’ın kitapları ile…

Ne tahsili yapacak üniversitede?

O “derin solcu” delikanlı…

Gidiyor, bir arkadaşı pek memnun “orayı” tercih etti diye…

Onca fakültenin puanını tutturduğu halde…

Tercihini…

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden yana yapıyor…

Üstelik…

Dal olarak, “İslam Felsefesi”ni seçiyor…

***

O günlerde Torbalı’da…

“İslam Felsefesi” yüksek eğitimi alan tek Allah’ın kulu yok…

Bu tercihin sebebi ne?

Şaşırırsınız!

“Bir kitabı okumak kolay, anlamak sizin derinliğinize kalmış… Ama, o kitabı başkalarına adam gibi anlatabilmek, işte o yetenek ister… Bu yüzden felsefeyi seçtim… İslam Felsefesi’ni ise, derinliği nedeniyle…”

***

Hep tartışılmıştır yüzyıllar boyunca…

Felsefe ne işe yarar?

Ekmek parası kazandırır mı?

Bunlara hiç girmemiş, zaten muhasebecilik gibi bir altın bileziği var…

O şunu yapmış…

Sorularla cevaplar bulmaya kendini alıştırmış…

Düşündürerek düşünmeye önem vermiş…

Arkadaşları ile buluştuğunda…

Hep şunu anlatmaya çalışmış:

“Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez… Cevaptan çok soru sormak önemlidir…”

Aslında şunu demek istiyor:

“Felsefe olmasaydı, bu dünyada hiçbir şey işe yaramazdı… İşe yarayan herhangi bir şeyin işe yaramasını felsefeye borçluyuz…”

***

Politikayı seviyor, politika yapmayı daha çok seviyor…

Ama…

Kendi özellikleri arasında en sevdiği şey…

Aldığı eğitim gereği…

Konuşurken sizi “düşündürme” özelliği…

Aslında…

“İslâm Felsefesi”…

Müslüman filozofların ortaya koyduğu…

Felsefî düşüncenin genel adı…

Diğer felsefelerden farkı yok…

O’nun tek amacı varmış o günlerde…

Felsefenin dışında konumlanmış alanları / konuları…

Felsefenin imkanlarıyla yeniden düşünmeye teşvik etmek…

Başarmış mı?

Siyaset’te evet…

Eski solcu muhasebeci…

İki dönem (10 yıl) Torbalı’nın Reis koltuğunda oturdu…

Şimdi, üçüncü döneme “perde” diyor…

***

“İslam Felsefesi”ni hatmettikten sonra şunu öğrenmiş Mevlana’dan:

“Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır…”

Siyaset’e başlarken şu öğüdünü hatırlamış Konfüçyüs’ün:

“Uzun bir yolculuk tek bir adımla başlar…”

Epiktetos’un şu sözleri kulağında küpe olmuş:

“Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme; nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste… Böylece her zaman mutlu olursun…”

İnsani ilişkilerde hep Pablo Neruda aklına gelmiş:

“Kalbi kırdıktan sonra gelen özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir; ihtiyaç kalmaz…”

En çok da…

İnsan Hakları savunucusu, Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lideri Gandi’nin…

“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…

Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…

Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür!”

Sözleri ile hayatı resmetmeye çalışmış…

Dünden bugüne ve hiç değişmeden…

***

Zamanı geldi, dediğinde…

Hac farizasını yerine getirdi…

Çok kimse bilmez “hacı” olduğunu…

CHP, O’nu üçüncü kez başkan adayı gösterdiğinde…

27 Ocak yaş günüydü…

Tipik “Kova Burcu” erkeği…

Yani, düş dünyasına dalmaz gerçeklerle uğraşır…

Yüreği, insan sevgisiyle doludur…

Okul çağında ayakkabı boyacılığı yapan bir çocuk görünce…

Gözlerinden yaş akar…

Sevmeyeni de var tabii…

Çünkü ilkelerini sonuna kadar savunur…

Dik kafalıdır…

Konuştuğu kişinin kendisini anlamadığını…

Fark ederse çok kızar…

Bu yüzden…

Mevlana’nın şu sözüne çok kıymet verir:

“Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır!”

***

Bitiriyoruz…

Bir dönemin…

İflah olmaz “Solcu”su…

Dünün…

“İslam Felsefesi” uzmanı…

Bugünün…

“Filozof Belediye Başkanı”

Hacı İsmail Uygur’un…

Dudaklarında…

Hala bilge Konfüçyüs’un şu sözleri kilitli:

“Okudum, unuttum; gördüm, hatırladım; yaptım, öğrendim!”

Nokta!

Sonsöz: “İnsan, (ne ise o olmayı) reddeden tek yaratıktır… / Albert Camus – Fransız yazar ve filozof…)