GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Aralık 2017 Perşembe

İç ve dış politika açısından Kudüs!

CHP’li bir dostum dedi ki;

“Galiba Trump da AKP’li... Baksana adam Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti. Ne Reza davası kaldı ne Man Adası belgesi… Ayrıca Türkiye’de Kudüs meselesinin kimin değirmenine su taşıyacağı da belli…”

CHP’li dostumun bu sözleri beni bir anlığına Erdoğan’ın 22 Eylül’de Trump’la yaptığı görüşmeden sonra yaptığı  “Hiç olmadığı kadar yakınız” açıklamasına götürdü. Hatta iktidarının ilk yıllarında dile getirdiği “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlarından biriyiz” açıklamasına…

Ancak aralarında ‘sebep-sonuç’ ilişkisi olsa bile Trump’un bu hamlesinin çok daha derin ve de vahim sonuçları olacağının farkındayız.

Kudüs gibi neredeyse tüm semavi dinler açısından kutsal sayılan, BM kararlarıyla bir nevi koruma altına alınan bir kentin ABD gibi dünyanın jandarmalığına soyunan bir devlet tarafından İsrail’in başkenti olarak tanımlanmasının akılla, mantıkla, iz’anla açıklanabilir bir tarafı yoktur.

Hele hele barışla hiç yoktur.

Trump’un tarihi açıklamasında Kudüs’ü İsrail’in başkenti yaparak kalıcı barışı sağlayacağını savunması, ironi olarak bile değerlendirilemez.

Sanıyorum Trump’un barıştan anladığıyla bizim anladığımız arasında büyük bir fark var.

Hoş ABD’nin ‘barışı getirmek adına’ yaptığı müdahaleleri biliyoruz. Irak’ta 2 milyona yakın insan ABD’nin barışı amaçlayan müdahalesinden sonra öldü. Iraklılar halen ölmeye devam ediyorlar ama barışa dair en ufak bir belirti yok ufukta. Suriye’deki müdahalenin bilançosu malumunuz. Libya’ya barışı getirmek için yapılan müdahalenin sonucu da ortada.

Hal böyleyken Trump’un ‘kalıcı barış için’ Kudüs’ü Yahudilere vermesinin’ ne denli barışçıl olduğunu varın siz düşünün. Anadolu’da bu konuya çok uygun düşen bir atasözümüz vardır.
Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü!

Trump durup dururken böyle radikal bir hamleyi neden yaptı?

-Efendim seçim vaatleri arasındaydı falan. Geçiniz…
-Efendim Türkiye Rusya’ya yanaştı diye.. Onu da geçiniz.

Söz konusu açıklamayı yapan Trump bile olsa böyle tarihi bir açıklamayı tek yönlü olarak okuyamazsınız. Öncelikle konunun ABD iç siyaseti açısından ele alınması da gerekiyor. Adaylığından bu yana tartışmalı çıkışları, kadrosu ve kararlarıyla Trump’un hem ABD kamuoyunda hem de Senato ve Kongre’de zor durumda olduğunu biliyoruz.

Trump bu hamlesiyle ABD kamuoyunda, lobilerinde ve sermaye yapısında belirleyici bir gücü olan Yahudileri arkasına almak istemiş olabilir. Yahudi lobisinin bu radikal kararı almakta Trump’u cesaretlendirdiğine şüphe yok. Küresel düzeyde sermayeyi kontrol eden Yahudi lobisinin Trump’a ya da ABD’ye daha fazlasını vaat etmiş olması da mümkün…

Meselenin ABD iç politikası açısından ne anlama geldiğini Haber Türk’ün dış politika şefi değerli dostum Özcan Tikit çok güzel özetlemiş köşesinde.

Diyor ki Tikit:
ESKİ ABD Başkanı Barack Obama ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun arası hep limoni oldu. Bunun en büyük sebebi de Obama’nın sunduğu Filistin barış planı için İsrail’den işgal ettiği Müslüman topraklarında yeni konutlar yapmaktan vazgeçmesini istemesiydi. Sızan bilgiler, planın Doğu Kudüs’ün başkent olacağı 1967 sınırlarına dayalı bir Filistin devletinin kurulmasını öngördüğü yönündeydi.
Obama’nın masaya koyduğu bu plan ABD’nin Ortadoğu’da dibe vuran kredibilitesini yükseltmek için de önemli bir fırsattı aslında. Lakin Netanyahu bu planı, Amerikan Kongresi’nde yaptığı ve tüm vekillerin Obama’yı aşağılayan bir tavırla ayakta alkışladığı bir konuşmayla çöpe attı”

Tikit’in yazısında dikkat çektiği hususlardan biri de iyi yüzlü Arap rejimleri…
Netanyahu’nun konuşmasını ayakta alkışlamasalar da Filistin Davası söz konusu rejimler için iyi kullanılabilirse tahtlarını koruyan bir kalkan, şiddetlenip kontrolden çıktığındaysa bekalarını tehdit edecek bir fırtınaya dönüşebilir diyor yazar.
Trump’u bu konuda cesaretlendiren ve “Zamanı geldi” açıklamasını yaptıran sanıyorum başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere bölge rejimlerinin çaresizlik boyutundaki teslimiyetidir.
Halen Arap Baharı tehdidiyle yaşayan söz konusu rejimler Trump’la yaptıkları milyar dolarlık silah anlaşmalarına rağmen kendilerini güvende hissetmiyorlar.

Kim bilir? Belki de tüm bu olanlar Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri planın bir parçasıdır. Çünkü ‘zamanı geldi’ gibi kritik bir cümle ancak planlanmış bir süreçte ortaya atılabilir. Yani “dün erkendi, yarın geç… Gün bugündür” açıklamasıdır bir nevi…
Trump bu çıkışıyla tarihe geçmeyi başardı.

Yahudi lobisinin gücünün ABD kamuoyunda Trump’un bozuk imajını düzeltmeye yetip yetmeyeceğini göreceğiz. Ayrıca Kudüs kararının Ortadoğu’nun iyi yüzlü rejimlerinde nasıl bir etki uyandıracağına da şahit olacağız.

Bize gelince…

Şu ana kadar Erdoğan önüne atılan bu topu iyi değerlendiriyor.  

İdeolojik açıdan Kudüs meselesini kendisine en fazla dert edinen, İntifada sloganlarıyla büyüyen Erdoğan, Papa’dan randevu isteyerek Müslüman Araplardan bulamadığı desteği Hristiyan dünyasından arıyor. Dahası cepheyi genişletiyor. BM düzeyinde yeni bir karar almak ve ABD’yi (Trump’u) yalnız bırakmak için Erdoğan’ın çabalarını takdirle karşılıyorum.

Tam da bu çerçevede muhalefetin de bu noktada birleşmesi gerektiğine inanıyorum.

Kudüs meselesi sadece AK Parti’nin değil herkesin hatta dünyanın meselesidir. Kalıcı barış için Kudüs’ün işgalci İsrail’e değil her dine ait bir alan olarak tanınması, tanımlanması gerektiğine inanıyorum.

CHP’li dostumun söylediği “Bu mesele Reza’yı ve Man Adası’nı unutturur. Ayrıca Erdoğan’ı da güçlendirir’ tezine kısmen katıldığımı ifade etmek istiyorum.
Eğer muhalefet (ana muhalefet) Kudüs konusunda Erdoğan’ı yalnız bırakırsa bu durum Erdoğan’ı tabi ki güçlendirecektir. Ama Kudüs mücadelesi birlikte verilir ve tartışmanın harareti geçtiğinde “Ne olacak bu Reza’nın saçtığı milyon avroluk rüşvetler… Man Adası’na giden/gelen milyonlar” sorusu sorulursa daha iyi sonuç alınır kanaatindeyim.

Mesele zamanlamayla ilgili bence…

Bugün Kudüs fırtınası varsa işi gücü bırakıp bu mücadeleye omuz atmak gerekir. Çünkü küresel düzeyde bir konudur. Sonra bizim iç hesaplaşmalarımıza da gelir sıra…
Dünya Kudüs’ü tartışırken siz Man Adası’dan dem vurmaya devam ederseniz sınıfta kalırsınız. Sanıyorum muhalefet bunun farkında. İyi Parti Genel Başkanı Kudüs topuna çok sert girdi. CHP’nin de bu topu ıskalayacağını sanmıyorum.