GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
12 Haziran 2019 Çarşamba

Hiç bir şey olmasa bile kesinlikle bi’şiler oluyor!

AK Parti’nin kuruluşundan bu yana prensibiydi…

Kendi hatiplerinin…

Bir başka partinin hatibi ile…

Aynı anda aynı ekrandaki canlı yayında…

Yer almadılar…

Bu prensipten ödün vermeme adına büyük özen gösterdiler…

İstediler ki…

Tek başımıza olalım, ne demek istediğimizi…

Mesajımızı “adam gibi” verelim…

Böylece “pot kırma” gibi bir endişe de olmaz…

Saygı duyarız ama…

İki istisna var…

O iki istisna…

Bundan 11 yıl önce yaşandı…

***

O tarihlerde…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı…

CHP’nin bugünkü lideri Kılıçdaroğlu ise…

Altıok’lu partinin Grup Başkanvekili’ydi…

Türkiye’de “yolsuzluk iddiaları” ayyuka çıkmıştı…

İlk canlı yayın randevusu…

25 Eylül 2008’de yaşandı…

Kılıçdaroğlu’nun karşısına…

AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat çıktı…

Partinin kurucuları arasındaydı…

Çetin bir düello yaşandı…

Kılıçdaroğlu üstün bir performans sergiledi…

Yüzyüze söyleşinin galibi oldu…

İkinci canlı yayın randevusu…

Aynı yılın Aralık sonu yaşandı…

CHP’yi bi’kez daha Kılıçdaroğlu…

AK Parti’yi ise…

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek temsil etti…

Kıran kırana geçti canlı yayın…

Ve bir kez daha Kılıçdaroğlu’nun ezici üstünlüğü ile noktalandı…

Bi’daha…

AK Parti’nin üst düzey temsilcileri CHP ile aynı ekranda buluşmadı…

Bu son oldu…

***

Taaa ki, bugünlere kadar…

Şimdi…

11 gün sonra yenilenecek İstanbul seçimi için…

Gelecek Pazar akşamı…

Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu kozlarını paylaşacak…

O gece…

Hem İstanbul hem Türkiye…

İstanbul’un “Koca Reis”inin kim olacağına…

Kalben karar verecek…

Son atış yani!

***

Merak edilen soru şu:

AK Parti neden prensibinden vazgeçip…

Bu canlı yayını kabul etti?

Öyle ya…

Ekrem İmamoğlu ve partisi, 31 Mart öncesinde de…

“İstediğiniz TV’de, dilediğiniz sunucu ile eteğimizdeki taşları dökelim!” diye çağrı yapmıştı…

Neden o tarihlerde AK Parti o daveti kulak arkası yaptı?

Neden şimdi…

Prensipler paramparça oluyor?

Demek ki, var bi’şi…

Biz keşfedemiyoruz!

***

İstanbul seçiminin tekrarlanmasının sebebi…

YSK’nın 250 sayfalık gerekçeli kararında anlatılıyor ama…

Vatandaş hala…

“Neden zarfın içindeki üç oy geçerli sayılıyor da, büyükşehir pusulası sakıncalı oluyor?” sorusuna bile…

Yüzde 100 tatmin edici cevap bulamazken…

Ve dahi…

Bi’türlü ne anlama geldiğini keşfedemediğimiz…

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un…

“Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu ama fark edemedik!” sözleriyle tarihe geçtiği bir süreçten sonra…

Nasıl oldu da…

İktidar Partisi böylesi bir ekran düellosuna…

Gönülden “okey” çekti?

***

Binali Yıldırım’ı iyi tanırım…

Önce Uğur Dündar’ın adını telaffuz edecek…

Sonra İsmail Küçükkaya’ya tamam diyecek…

Nasıl olur bu?

Şöyle olur!

CHP yıllardır neden şikayet ediyor?

“Biz yandaş medyada sesimizi duyuramıyoruz!”

Binali Bey ne yaptı?

“Siz bilirsiniz ben kendime güveniyorum!” dedi, sıyırdı…

Bununla da kalmadı…

Dün ne dedi?

“Sunucu kim olursa olsun vız gelir tırıs gider... Hiç kimse hiçbir bahanenin arkasına sığınmasın... Elhamdülillah alnımız ak, başımız dik!”

Bu lafın üstüne…

CHP’nin şikayet edecek bi’durumu var mı?

Yok!

***

Bunu neden yaptı Binali Yıldırım?

Şundan yaptı…

Eğer İmamoğlu bi’ihtimal kaybederse…

CHP’nin…

Bu mağlubiyete bir bahanesi kalmasın istiyor…

Hatırlayın…

Melih Gökçek geçenlerde açıkladı…

Binali Bey, şöyle demiş, Ankara’nın eski Reisi’ne:

“Ben istiyorum ki, hiçbir bahaneleri kalmasın… Ben Allah’ın izniyle kendimle güveniyorum…”

Meali şu:

Asıl mesleği de mühendislik olan Binali Bey…

Bu kez “siyaset mühendisliği” yapıyor…

31 Mart’ta kendisinden oyunu esirgeyen…

Muhafazakar seçmeni hareketlendiriyor…

Amaç, safları sıkıştırmak!

Olamaz mı?

***

Çok karmaşık bir durum gibi görünse de…

Değil aslanda…

İstanbul’da 31 Mart’ta 1 milyon 750 bin seçmen sandığa gitmedi…

Bunun en az yarısının…

Her seçimde AK Parti’ye oy veren küskünlerden oluştuğunu…

Sağır Sultan bile duydu…

O seçmen grubuna bir şov gerekiyordu…

Ayrıca…

Saadet Partisi’nin adayı bu yarışta da “Varım…” dedi…

120 bin oy toplamıştı…

Tam yenilenen seçim arefesinde…

İki oğlunun da işini kaybettiğini iddia ederek…

Acıklı bir tablonun tarifini neden yapıyor sizce?

YSK’nın resmi rakamlarına göre…

İki adayın arasındaki fark, sadece…

“21 bin 462 oy”

Bu ne demek?

Yüzdeye vurduğunda bu fark;

“Yüzde 0.25” demek…

Bıçak sırtı bir durumdan söz ediyoruz…

***

Ne kadar doğru bilinmez ama…

Kamuoyu araştırmalarında da İmamoğlu birkaç puan önde…

CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel’e göre…

“İmamoğlu 2 ila 4 puan önde…”

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray…

Ege’de SonSöz’de açıkladı:

“İmamoğlu 2.5 ila 4 puan önde…”

Tarafsız bakarsanız…

“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli…” gibi…

Pekiiii…

Bu Pazar günü yapılacak “ekran” düellosu…

Ne getirir, ne götürür?

Sayalım…

Seçim heyecanının dozunu acayip arttırır…

Kırıntı halindeki kararsıza kesin yön verir…

Sandığa gidişi sayısal olarak olumlu etkiler…

Belki de…

Kim olacağı bilinmez ama…

Adayın birine az biraz “erken” havlu attırabilir!

Nokta!

Sonsöz: “Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil, o güce karşı koydukları için yükselirler… / Winston Churchill – Büyük Britanya eski Başbakanı…)