GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Mayıs 2015 Cumartesi

Hayırlı Cuma’lar!

AK Parti İzmir’de siyaset yapmak gerçekten mesele…
Aslında ‘mesele olan’ CHP’yle yarışmak da değil!
Asıl mesele ‘dışarıdaki AK Partililerle’ başa çıkmak…
Her seferinde aynı şey oluyor.
İzmir’in teşkilat emektarlarının çay kaşığıyla topladıklarını birileri kepçeyle atıyor.
AK Parti açısından İzmir zaten en zor bölgelerden biriyken, kah kendini bilmez bir belediye başkanının (Melih Gökçek gibi) kah ağzından çıkanı kulağı duymayan bir bakanın, genel başkan yardımcısının (Hüseyin Çelik gibi) yahut bizzat Erdoğan’ın kendisinin ağzından çıkan bir-iki kelime yetiyor İzmir siyasetini şekillendirmeye…
Kentin kronik sancıları, depreşik endişeleri ve korkularıyla olan savaşında 13 yılda adım adım ilerleyen AK Parti, her defasında başa dönmek zorunda kalıyor.
Çünkü İzmir’in teşkilat emektarlarının bin bir güçlükle ördükleri siyaset duvarı her defasında balyoz darbeleriyle yerle bir ediliyor.
Son örnek Cuma İçten…
AK Parti Diyarbakır Milletvekili!
Bu kez aday da gösterilmeyen İçten, parti tarafından ‘Kürt oyları’ çözmesi için İzmir’e gönderiliyor. Birkaç günlük İzmir turunun ardından Cuma Bey, Kürt oylarını değil ama kenti çözüyor.
Twitter’den başlıyor saydırmaya…
Ardı ardına tam 29 twet atıyor.
Akşamına da devam ediyor… 30, 31, 32…

AK Parti Diyarbakır Vekili’ne göre İzmir’in gençleri ayyaş…
Açık seçik giyinip sabaha kadar eğlenmeyi özgürlük sanıyorlar.
Ve Cuma Bey’in bir önemli tespiti daha oluyor.
İzmir’i ‘Haşhaşilerin Başkenti’ ilan ediveriyor.
Yetmiyor. Kentin sağına soluna asılan Atatürk fotoğraflarından da rahatsızlık duyduğunu belli ediyor.
Yani…
Cuma Bey, İzmir’in kronik korku ve endişelerini depreştirecek düğmeye basıveriyor.
Haberi okuyunca inanamadım. Twitter’den kontrol ettim. Mesajlar doğruydu. Acaba dedim… Cuma Bey’in hesabı hacklenmiş olabilir mi?
Çünkü siyasetin mantığına, matematiğine tersti okuduklarım… Bir AK Partili aleni bir şekilde partisine zarar veriyor yani kendi ayağına kurşun sıkıyordu çünkü.
İl Başkanı’nın, ilçe başkanlarının gece yarısı gençlerle bayrak asmaya çıktığı, miting davetiyesi dağıttığı, Atatürk Stadı’ndaki açılış garabetinin rövanşını almak için canını dişine taktığı süreçte Diyarbakır’dan ‘misafir’ geldiği kentin tüm siyasal dengelerini yerle bir etmeyi, makul, mantıklı, akılcı bulmak mümkün değildi çünkü...
Saatler geçti, Cuma Bey mesajlarına devam etti.
Anladım ki, Cuma Bey’i İzmir’e gönderen AK Parti bile olsa Cuma Bey, muhalefetin ekmeğine sağ sürmeyi tercih etmişti. Acaba ‘aday gösterilmemiş olmanın’ kendince intikamını mı alıyor diye de aklımdan geçmedi değil…
**
Siyaset sanıldığının aksine günübirlik bir uğraş alanı değildir. Siyasetçi aklına geleni beyninin süzgecinden geçirerek diline taşır. Sonra birkaç kez daha yutkunduktan sonra konuşur.
Derler ki; Söz ağızdan çıkmadan insanın esiridir. Ancak ağızdan çıktıktan sonra insan sözünün esiri olur. Cuma Bey’in olduğu gibi…
İzmir’in siyasi tarihine, kentin gençlerini ayyaş ilan eden, 8 bin 500 yıllık medeniyetler kentini ‘haşhaşilerin başkenti’ diye tanımlayan bir vekil olarak geçmeyi başardı Cuma İçten…
Kendini tebrik ediyorum.
Dağınık vaziyetteki CHP seçmeninin bir araya gelmesini kolaylaştırdığı gibi partisinin zaten zar zor yol alan gemisinde kocaman bir delik açmayı da başardı.
Geçmişte İzmir’e ‘sümüklü’ Hüseyin Çelik gibi…
Ankara’nın suyuna bakmadan İzmir’in suyunu tahlil ettirip ‘arsenikli’ diyen Melih Gökçek gibi…

‘İzmir’in farklı bir dindarlığı var, irfan geleneğine ihtiyacı var
’ diyen Mersedesci Diyanet İşleri Başkanı gibi… Ya da Başbakan sıfatıyla konuşan Erdoğan’ın, ağzından hiç çıkmasa da ‘Gavur İzmir’e yorulan sözleri gibi…
Yahut iktidarın borazanlığını yapan yandaş kalemlerin televizyon ekranlarından İzmir’i ‘faşizmin başkenti’ ilan eden çıkışları gibi… 
 *
İzmir hassas… İzmir endişeli… İzmir’in tek derdi sanıldığı gibi yaşam tarzı da değil…
Sanıyorlar ki İzmir’in tek derdi Kordon’da rakı-balık yapmak.
Yeni Türkiye sözünün bile bu kenti germeye, korkutmaya yettiğini söyleyebilirim.
Yeni Türkiye, Başkanlık sistemi…
Çünkü İzmir’in Türkiyesi hiç eskimedi.
Kurtuluşun ve de kuruluşun kenti İzmir, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiyesi’nin eskitilmesini, ‘eski’ denilerek rafa kaldırılmasını istemiyor.
O yüzden her milli bayramda balkonlar gelincik tarlasına dönüyor. Birilerinin hoşuna gitmese de o yüzden Atatürklü Türk bayrağı inadına sallanıyor.
Belki o yüzden İzmir’in ve de Türkiye’nin en büyük Atatürk Maskı (Yeşildere Yolu üzerinde) bir AK Partili olan Cemil Şeboy tarafından yapıldı.
Cuma Bey bu kadarını bile bilse kentin sağına soluna asılan Atatürk posterlerinden CHP’li belediyeleri sorumlu tutmazdı. Çünkü İzmir’in AK Partililerinin de esasında Mustafa Kemal’le sorunlarının olmadığını, kentin sağına soluna asılan resimlerden rahatsızlık duymadıklarını öğrenirdi.
Ama İzmir’i bilmeyen, tanımayan, İzmir’i bilmediği gibi susmasını da bilmeyenler zaman zaman bir çuval inciri böyle berbat ediyor işte. 
Hal böyleyken… Yani AK Parti’yi temsil edenlerin, kentin hassasiyetlerini gözetmeden, bodoslama çıkışlarla fincancı katırlarını ürkütmesi haliyle büyük siyasi hasarlara yol açıyor.
O yüzden buradan teklif ediyorum.
Kılıçdaroğlu, bizzat aday olduğu ama doğru dürüst uğramadığı İzmir’deki siyasi çalışmalarına olan katkısı için AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’e bir teşekkür plaketi verebilir. Hatta Savcı Sayan’a karşılık olarak önümüzdeki süreçte Cuma Bey’e rozet bile takabilir.
Hatta HDP Eş Başkanı Demirtaş için de geçerli bu önerim…
Kürt kökenli oyları çevirmeye gelen bu zat muhtemelen orada da amaçlanan başarıyı sağlayamamıştır. Kaldı ki İzmir demokrasinin ve de hoşgörünün de başkentidir. Seçmenini Kürt-Türk diye ayırmaz. Cuma Bey’in talihsiz çıkışlarından İzmir’deki Kürt kökenli vatandaşların da en az diğerleri kadar rahatsız olduğunu sanıyorum.
AK Parti İl Başkanı Bülent Delican’ın Cuma İçten’in ‘talihsiz ve de zamanlaması manidar’ İzmir notlarına yönelik sert çıkışını bu çerçevede okumak lazım. Yıktın perdeyi eyledin viran misali…
“Keşke bize sorsaydı, eksiklerini giderirdik” diyor Delican…
“Yerel yönetimlerin eksikleri olsa da İzmir özgürlüklerin başkentidir” diyor. “Kimsenin yaşam tarzı bizleri ilgilendirmez, bu düşünceler de partimizi bağlamaz” diyor.
Diyor da ne çare…
Ne diyelim dostlar! Herkese ‘hayırlı’ Cumalar…