GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
15 Eylül 2024 Pazar

Germir bağları

Geçtiğimiz günlerde müzisyen ve yapımcı Ercan Saatçi’nin bir kanalda programı vardı. Program konuğu Türk Halk müziği sanatçısı Ender Balkır, “Germir Bağları” türküsünü de söyledi…

Germir, Kayseri’ye 5-6 km uzaktaki bir vadide, 750 yıl kadar önce kurulan bir köy… Köyde Rumlar, Ermeniler ve Türkler yaşıyordu. Köyün adı ‘Germir’, Ermenicede ‘kırmızı’ anlamına geliyor. Yöreye has kırmızı kesme taşlarla yapılı eski evleri, kiliseleri var. Kırmızı da buradan geliyor sanılıyor…

Hristiyan Rumlar, Ermeniler ve Müslüman Türkler, burada refah ve dostluk içinde yaşamışlarsa da, Kurtuluş Savaşından sonra sadece Türkler kalmıştı…

Ünlü film yapımcısı, Amerika’da yaşayan Yunanlı Elia Kazan’ın doğduğu, hayattayken

de zaman zaman ziyaret ettiği bu köy, halen Kayseri-Melikgazi İlçesinin bir mahallesi olarak duruyor…

Muzaffer Sarısözen’in derlediği Ender Balkır’ın da söylediği… olay için yakılan ve aşağıda öykülerinden birinin de yazıldığı Germir Bağları türküsünün sözleri de şöyle diziliyor ;

Gine yeşillendi de Ağam aman Germir Bağları/Bakarım erimez erimez dağların karı / Bergüzar yollamış da Ağam ellerin yari.

Saçını boynuma Ağam aman dolar ağlarım/ Verseler yarimi yanıma güler oynarım.

Arabaya taş koydum / Ben bu yola baş koydum/ Seni gelecek diye / Sol yanımı boş koydum…

Bu türküyü bir de Ayfer Vardar’dan dinledim. Ender Balkır gibi, onun da ses ve müziği harikaydı…

Ender Balkır, türkülerden de daha çok hikayesi olanları tercih ederim diyordu. İstem üzerine de bu türkünün hikayesini özetledi… Etkilendim, ilk kez adını duyduğum Germir’i ve hikayeyi bir araştırayım istedim…

***

Karşımıza ünlü Erciyes Dağı çıktı… Erciyes,

3 bin 917 m.yüksekliği ile, İç Anadolu’nun en yükseği, Türkiye’nin de beşinci en yüksek dağı. Germir Köyü de, zirvesi yaz kış karlarla kaplı bu dağın yakınlarında…

Anlatılan kimi öykülere ve bizim de biraz kurgulamamıza göre ; bu köyün zenginliği ve zalimliği ile tanınan bir ağası vardı. Astığı astık kestiği kestik bu ağaya karşı herkesin boynu kıldan inceydi!

Köyün bir de delikanlısı vardı ki, gözü kara mı kara Ceşiş… Cesur ve ataklığından dolayı olmalı ki adı ‘Deli Ceşiş’e’ çıkmıştı!

Ağanın güzeller güzeli bir kızı vardı…

Eski Kültür Bakanlarımızdan Profesör Dr. Suat Çağlayan’ın ‘İmbatla Gelen Kadın Smyrna’ adlı kitabında Smyrna’nın bir tarifi var ya hani ;

“Esmer tenli tatlı iyi yeşil gözlü, uzun boylu, ölçüleri güzellik kraliçeleri gibi uyumlu ve atletik yapılıydı. Üst dudağı derin oyukluydu. Uyumlu kalın dudaklarıyla derin gamzeliydi...”

Ceşiş’in sevdiği, belki de Smyrna’nın bir benzeriydi, bilinmez ki belki de değildi!

***

Çeşiş vurulmuştu bu kıza… Kendisinden titrenilen Ağaya gitti ; kızına vurulduğunu ve evlenmek istediğini söyledi. Ağa önce çok kızdı, sonra kızının istemeyeceğini bildiği için devreye çocukluk tarafı girdi, işi alaya aldı. Git kızımla konuş, evet diyorsa, Erciyes’in karları eriyince , anlı şanlı bir düğün yaparız size dedi…

Ceşiş sevinçle fırlayıp kıza gitti, babası ile olan diyaloğunu anlattı... Kız önce tepki gösterdi ama, babasının Ceşiş’i alaya aldığını tahmin ettiğinden bu defa babam ne dediyse o diyerek, evlenme teklifine onay verdi!

Ceşiş mutluluktan uçuyor, içi içine sığmıyordu.

Atladı eşeğine Erciyes’in karlarının eriyip erimediğini kontrola gitmeye başladı. Bu gidiş gelişleri belki de 5-6 yıl sürdü. Birinde yolda hastalandı, öldü… Ama karlar hala erimedi !

İyi Pazarlar…