GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
18 Ağustos 2024 Pazar

Gazze’ye mektuplar (1)

The Everly Brothers, 1960’ların en popüler ve belki de gelmiş geçmiş zamanların, akustik gitardaki en başarılı rock yıldızıydılar. Amerikalı iki kardeşin, 1957’de Amerika ve Kanada’da hit olan ilk parçası “Bye Bye Love (güle güle aşk)” kendilerinden sonra gelen jenerasyonların üzerinde büyük bir etki bıraktı. Şarkı, başka birini bulan sevgilinin ardından mutluluğa elveda, yalnızlığa ise merhaba diyen bir kalp kırıklığının acısını ilk dizelerinde şöyle haykırıyor;

“Güle güle aşk/Güle güle mutluluk/Merhaba yalnızlık/Galiba ağlayacağım/Güle güle aşk/Güle güle tatlı dokunuş/Merhaba boşluk/Ölebilirim, hissediyorum/Güle güle aşkım/Hoşçakal...”

Şimdilerde, geçmişten ılık bir esinti taşıyan bu hüzünlü melodiyi daha çok dinler oldum...Dinledikçe, mısraları beynimde başka kelimelerle yer değiştirmeye başladılar. Sonunda farkettim ki, zihnimin bana oynadığı bu oyunun sebebi masum değil. Milyonlarca insanın, bir film izler gibi, on birinci ayında 40 bini aşkın çoğu kadın ve çocuğun Gazze’de katledilmelerini, eli kolu bağlı izlemesi...  Ve içimde yangın yerine dönüşen bir şey yapamama acizliğimin, kor kor alevlenip vicdanımı yakıp kavurması...

Bu denli ağır bir vicdan azabının yükünden tamamen kurtulmam, en azından şimdilik, ne yazık ki olanaklı görünmüyor. Yine de böyle eli boş durmaktansa, madem ki Gazze’de yaralı bir çocuğa, eski bir hemşire olarak kolkanat gerip, merhem olamıyorum; bebeleri kucağında çırpına çırpına can veren anneleri teselli edemiyorum; daha yeni doğmuş ikizlerine ilaç almak için giden ve döndüğünde hem ikizlerini, hem de yeni doğum yapmış karısı ile annesini İsrail bombalarıyla kaybeden ve neredeyse aklını yitirmiş babaya sarılıp yasını tutamıyorum, öyleyse ben de artık iyice yitirmeye başladığıma inandığım aklımı tamamen kaybetmemek için onları hep kalbimde taşıdığımı, hiç unutmayacağımı, acılarını paylaştığımı, yalnız olmadıklarını anlatan ve geleceğe dair onlara umut veren mektuplar yazmalıyım diye düşündüm.

Belki böylece, yazma eylemini bir akıma dönüştürebilirim. Gazze’yi bir kaç kişiye dahi unutturmasam, yarın bir başkası da Gazze’ye kendi mektuplarını yazmayı düşünebilir. Sonra bir bakmışsınız, Türkiye’den ve dünyanın her yerinden edebiyatçılar, şairler ve yazarlar her gün Gazze’ye mektuplar yazıyorlar. Şiirleriyle, hikayeleriyle, anılarıyla. Hatta, belgesel filmleri, fotoğrafları, ağıtları, şarkıları, türküleri ve söylenceleriyle sanatçılar da bu kervana katılmış... Her türden iletişim aracını ve platformunu kullanarak çoğaldıkça çoğalmışız... Ne dersiniz?

Gazze’de her gün kıyıma uğrayan çocukları ve kadınları ve elbette bütün savaşları, dünyanın gündeminden düşürmemek, sadece siyasetçilerin, gazetecilerin ya da insan hakları kuruluşlarının görevi gibi düşünülmemeli. Bu konuda edebiyatçılar ve sanatçılar da sorumluluk almalı.

Mesela, çok mu zor olur bir şair için, yarım yüzyılı aşkın bir süredir dillere pelesenk olmuş “Bye Bye Love” benzeri başka bir şarkının mısralarını, kendi dağarcığındaki dizelerle değiştirerek, Gazzeli çocuklara minik mektuplar yazıp umut olmak; “Güle güle ölüm/Güle güle savaşlar/Merhaba barış/Galiba sevineceğim/Güle güle kavgalar/Güle güle vahşet/Merhaba dostluk/Yeniden başlayabiliriz, biliyorum/Merhaba mutluluk/Hoşgeldin...” diyebilmek?

Ey sevgili Gazzeli çocuklar, bu ilk mektubumu okumanız şu an mümkün değil. Ama size sık sık mektup yazmaya devam edecğim ve bir gün umuyorum ki küllerinizden yeniden doğacaksınız, yazdığım mektupları beraber okuyacağız, daha önce de ziyaret ettiğim o güzel topraklarınız, vatanınız Gazze’ye özgür günlerde yine geleceğim, hep beraber, kimbilir ne güzel şiirler/şarkılar söyleyeceğiz. Yeter ki Nazım ustanın dediği gibi; “İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar/Güneşli günler göreceğiz/Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar/Işıklı maviliklere süreceğiz.”