GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
31 Temmuz 2010 Cumartesi

Gandi’’nin sırrı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’… Nam-ı diğer Gandi Kemal.
Üç aylık performansı muhteşem’…
Ankara’’da oturmayan, Salı’’dan Salı’’ya değil, her gün konuşan/Anadolu’’yu karış karış dolaşan, gündem yaratabilen bir muhalefet lider.
Yani, oldukça başarılı’…
Hem de Başbakan Erdoğan’’ı köşeye sıkıştıracak, yüreğine korku salacak kadar. Kılıçdaroğlu’’nu üç aylık liderliğinde bu derece başarılı kılan, 18 yıllık Baykal efsanesini bile unutturan faktörlere bakacağız bugün. Bunun üzerine düşünüyorum günlerdir. Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu günlerdeki tezim, siyaset maçına denge getirecek adam olacağı şeklindeydi. Bu sütunlardan defalarca altını çizdiğim tezimde yanılmadığımı düşünüyorum.
İlk olarak 22 Mayıs Kurultayı’’ndan önceki siyasetin hal-i pürmelaline göz atalım. 
Recep Tayyip Erdoğan’’ın 8 yıldır tek kale oynadığı zevksiz bir maç izliyordu Türkiye.
Demagog ve iyi bir hatip olan Erdoğan, Türk seçmen tipini çözmüş, istediği gibi at oynatıyordu. Arada bir attan düşse de gerçek tam olarak buydu. Her seçimde muhalefet partilerin toplamından fazla oy alıyor, ustaca yarattığı gerçek/suni gündemlerle kamuoyunu ve muhalefet liderlerini meşgul ediyordu. Dahası Türkiye’’yi arkasına takıp bilinmezliğe doğru sürüklüyordu.
Neyin konuşulması gerektiğine o karar veriyor, kontrol altına aldığı yandaş medya üzerinden istediği gündemi yaratıyor, istemediğini çöpe atabiliyordu. Aslında halen öyle’… Nerede kaldı Gazze-İsrail gerginliği, Eksen kayması’…? Gazze’’deki açlar doydu, Türkiye’’nin eksenindeki kayma durdu mu?
Hayır ama zat-ı şahaneleri, bunların konuşulmasını istemiyor artık.
Önce Batı’’ya sonra Doğu’’ya sürüklenen Türkiye, altı boş one minutelerin, artan terör belasının, açılım saçmalıklarının, velev ki türban söylemlerinin, Ergenekon bilmecesinin, sanal darbe iddialarının peşinden bir o yana bir bu yana sürükleniyor, krizler teğet geçerken, milletin anası ağlıyor, esnaf/çiftçi/memur/dar gelirli eziliyor, devletin malı bal gibi, çatır çatır satılıyordu.
 
Deniz Baykal’’ın salondan, salona ve Salı’’dan Salı’’ya yaptığı Rejim ve Cumhuriyet kaygılı mesajları yeterli gelmiyor, Bahçeli’’nin sesi kısılana kadar bağırması yankı uyandırmıyor dahası umut vermiyordu. Çünkü hem Baykal hem de Bahçeli, Erdoğan’’ın yarattığı gündemlerin peşinden gidiyor, bir gün olsun kendi gündemlerini yaratamıyorlardı.
Bu yönüyle Erdoğan hem ülkeyi, hem partisini hem de muhalefet partilerini yönetiyor, yönlendiriyordu.
Doğruya doğru’…
Kılıçdaroğlu’’nu farklı, başarılı kılan en önemli faktör de tam olarak burada yatıyor.
Sınıf arkadaşı Bahçeli’’den de eski lideri Baykal’’dan da farkını ortaya koyan en önemli faktör
kendi gündemini yaratmasıydı.  
Daha ilk günden itibaren Tayyip’’i ’‘Recep Bey’’e dönüştürüp, ülkeyi arkasına takmayı başardı Gandi. ’‘İşte aranan kan’’ dedirtti geniş bir kitleye. Türk siyasetine denge getiren, tek kale oynanan maçı izlenilebilir kılan, yaşanan siyasi rekabetle vatandaşa şimdiden faydası dokunan bir muhalefet lideri izlenimi yarattı.
Çünkü, adam iddialıydı. Çünkü adam temizdi. Arkasında belge, bilgi, kaset/maset yok.
Çünkü kendi gündemini yaratıyordu. Hatta bunu yapmaya henüz grup başkan vekili olduğu dönemde başlamıştı. Şaban Dişli, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi Erdoğan’’ın iki önemli adamını belgelerle harcamış, yerle bir etmişti.  
Melih Gökçek gibi Türkiye’’nin bir numaralı demagoji ustasının karşısına dikilip, sakin ve hakim görüntüsüyle perişan etmişti. Gökçek, derdini anlatmak için bir gün sonra 30 kanal dolaşmak zorunda kalmıştı hatta.
En önemlisi CHP’’nin olmadığı, giderek de uzaklaştığı kesime yani halka, yoksula, işçiye, emekliye mesaj vermeye başladı Kılıçdaroğlu ayağının tozuyla.
90 bin liralık borcu ve ’‘Havuzlu villalarda oturmayacağım’’  sözüyle ’‘içinizden biriyim’’ dedi halkına. 
Aile sigortası, emekliye milli gelirden pay vaadi, birkaç torba kömür/makarna ile avutulan, oyu devşirilen  yoksula ’‘sizi ben anlarım’’ mesajı verdi.
Baykallı dönemde eylem ve söylem yönünden Cumhuriyet’’in Partisi, Büyükşehirlerde ’‘Tuzu kuruların Partisi’’ne dönüşen CHP, üç ayda geniş halk kitleleri tarafından dikkatle izlenmeye dahası Cumhuriyet HALK Partisi olmaya başladı.
Onlarca il, ilçe, kasaba dolaşıldı, Türkiye’’nin en doğusundan, en batısına, Karadeniz’’den, Ege’’ye, Akdeniz’’e kadar her yere ulaşıldı. Baykallı dönemde Sahil Partisi görünümündeki CHP’’yi 30 yıl sonra yeniden Türkiye Partisi yapma iddiasını güçlendirdi.
Karadeniz’’de de Malatya’’da da Antalya’’da, Balıkesir’’de aynı coşku oluşturdu. Bir yandan Erdoğan’’a ustaca yanıtlar verip diğer yandan kendi gündemini yaratabildi bu arada.  
Örneğin Gediktepe fotoğrafı’… Başbakan’’ın çömeldiği siperde aslanlar gibi ayakta durdu.
Boy/pos, kum torbası dese de iktidar mensupları, top tam doksandan kaleye girmiş, hakeme itirazlar kar etmemişti.
Mesela 35. madde’… Türkiye bir haftadır darbeye gerekçe oluşturan maddenin kaldırılmasını konuşuyor.
Ortaya atan Kılıçdaroğlu’… Erdoğan bile görüş belirtmek zorunda kaldı.
Gönül Soyoğul’’a röportaj veren Burhan Özfatura diyor ki; ’‘Çok düzgün, çok dürüst, mevzuata hakim biridir’’ Bunu Özfatura’’nın söylemesi anlamlı. Ve Burhan Bey bunu yeni söylemiyor aslında.
Kılıçdaroğlu’’nun Grup Başkan Vekili olarak hükümete/Erdoğan’’ın A Takımı’’na yüklendiği dönemdi. Özfatura’’nın yakın çevresine şu değerlendirmeyi yaptığı duymuştum. ’‘İşte Tayyip’’in başını ağrıtacak adam bu. Çok eski tanırım. Arkasında tek bir dosya bile yoktur’’
Kılıçdaroğlu’’nu farklı, başarılı kılan nedenlerden biri belki de en önemlisi de çuvaldızı başkasına batırmadan önce iğneyi kendine de batırabilmesi. Temizliğe kendi evinin önünden başlaması’… Partililerine yönelik yayınladığı genelgede Ramazan’’da içkili sofralardan uzak durmalarını salık veriyor mesela. Kendi partili belediye başkanına en üst düzeyde soruşturma açabiliyor. Buca örneğinde görüldüğü üzere’…
 
**
Referandum onun için ilk ve en önemli sınav. Ama Baykal’’ın pişirip önüne koyduğu bir yemek bir yerde de. Başbakan Erdoğan’’ın referandum için hazırladığı 40 soru 40 yanıt kitapçığını karıştırdım. Neredeyse her sayfasında Baykal’’ın demeçleri, geçmişten günümüze tutarsızlıkları(!) var.
İddia ediyorum referandum sürecini baştan sona Kılıçdaroğlu yönetmiş olsaydı, bugün her şey farklı olabilirdi.
Türkiye, kavurucu yaz sıcağında, bu karmaşayı yaşamaz, belki de CHP böylesine anlamsız ama bir o kadar da mühim bir sınava girmek zorunda kalmazdı. Kılıçdaroğlu, partideki politik devamlılık adına Baykal’’ın kucağına bıraktığı referandum bombasını taşımaya çalışıyor. Umarım Cumhurbaşkanı Gül ve ekibinin kucağına bıraktığı ’‘Kürt Açılımı Bombası’’nı elinde patlatan Erdoğan gibi bir sonla karşılaşmaz. Görünen o ki, Kılıçdaroğlu bu cendereden alnının akıyla çıkacak.