Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin her gün bakıp seyrettiği, ölürsem buraya defnedin diye vasiyet ettiği mezarlığa gömülmesine izin vermemişler.
Önce şöyle bir parantez açalım.
Devlet, devlet olsaydı bu utanç verici olayı duyduğu anda derhal müdahale ederdi, cenaze sahiplerinden özür dilerdi, kalkışanları derhal kulağından tutar hapse gönderirdi ve cenazenin vasiyet edilen yere gömülmesini sağlardı, gerekirse nöbet tutturarak güvenliği sağlardı.
Öyle olmadı. Ya ne oldu kınadılar.
Devlet kınamaz. Devlet gereği ne ise onu yapar.
Kınamak, idari yaptırım gücü olmayan vatandaşlara aittir. Bir vatandaş olarak kınıyorum lanetliyorum.
Şimdi birileri çıkacak, iyide onun kızı da şunu yaptı, bunu yaptı.
Birincisi devlet isen devlet gibi davran yaptırma. İkincisi ölüm kardeşim ölüm. Yani son. Yani yaşamını dünyasını değişmiş bir bedenden bahsediyoruz. Ölen kişi artık Allaha emanettir. Kim bilebilir ki oradaki sonu. Cennet cehennem softaların listesi ile adam almıyor. Adam diyorum çünkü bir çok softaya göre kadınların cennette yeri yok. Oysa cennet analarımızın ayaklarının altında sözü, ne güzel söz ne yaman yakıştırma.
Ölen bir anneydi.
Eminim bunu yapanlara üç beş meczup denilerek geçiştirilecek. Değil, üç beş meczup değil..
Dindar nesil kindar nesil yetiştirme çabalarının sonucudur bu. Dindar diye siyasi islam bedbahtları yetiştirdiler. Gerçek dindar siyasetten uzak durur. Kindar diye kendilerinden olmayanı düşman gören ırkçı bir nesil yetiştirdiler.
Ey dini bütün kardeşim. Ey inanan kardeşim. Dindar ile dini darları ayırmasını bil. Unutma ki hiçbir dini dar dindar değildir. Senin dinini inancını menfaati için kullanan kişidir.
Senin inandığına inanmayanları düşman görme.
Ritüellerine katlan. Katlanmasını bil.
Aynı şeye inanmak sevmek değildir.
Sevmek aykırıya katlanmaktır.
Bazılarının tüylerini diken diken etse de sevmek laisizmdir.
SOKAKLAR
Sokaklar bizim
İzlerimden tanıyorum
Beleşçi itler ulur ay ışığında
Karanlığın karesine küskünüm
Görülsün istiyorum aydınlık yüzüm
Tanıklığımı soruyorlar tanıdıklığıma
Gizem sayımında nabız atışım
Yumuşak bir eli çimdikliyor şahdamarım
Toprak üşüyor altımda
Diş biliyor direncime
Üstümde bir tomar promosyon yalanı
/saygısızlar günlük bile değil üstelik
ben bu yalanlara gülmüştüm/
Aynı şeye iki defa gülünmez
Gözlerimi arıyorum el yordamıyla
Gözlerim sığmıyor gözlüklerime
Sakallarım uzasın diye bekliyorum bedenimi
Yasımı tutacağım söndüren kazanları
Yaslılar yıkanmaz siz demiştiniz ey töre tanrıları
/töreler uyutulmak içindir
cesaret bugün ay aşmayacak
sokaktan geliyorum
selamı ağır sokaklardan/
-hey parkalı kız, utanmıyor musun arkadaşlarının
hakkını yemeye bırak bir tekmede başkası yesin-
Ellerinde yalnız kitapları vardı
Ve demokrasiyi bir meşe kıvamında
Her günden daha sıkı istiyorlardı
Ben ve sokaklar
Saklandık düşlerimin taşrasına
Bütün dileklerde utangaç ünlem
Talepler haklılığımdan masum
İmgem sokakları temizleyen yağmur
Vurulan hakların vurgusuyuz
Vurgu talihli sendromum
Ve yaşamak en talihli düş kırıklığı
Her sabah savrulanları sayarım
Ülkesinin şehirlerinde yalnız gökyüzü şirin
Ve gökyüzü bildik kalabalık
Ve bildik kalabalıklar bilmedikleridir vurgunun
Sessizliğin dönüm noktasında
En sessiz ölüme ağlıyorum
Şairliğim boyuma yakın
/biraz sonra yeşil dudaklarından öpecek sevgili/
Yarın her zamankinden daha sabırlı
Sabırlı
Dirilmişliğimi düşlüyorum haçlı barışlarında
Sokak karanlık
Ve ben bir tanrı kadar çıplak
Yarını üşüyorum
Dehşet kendime ürperiyorum
Dehşet umutlarım var
Ve dehşet umutluyum mutsuzluğumdan
Kimse kimliğime iman etmediğinden
Herkesten daha solgunum
Daha olgunum
Bileklerim mühürlendi geçmişimle
Boyum adam gibi adam
Kalemi adam gibi tutuyorum
Gökyüzü birikir üstüme
Kalabalık kayıyor umuda
Ve kimse ezberlemek zorunda değil suratımı
Biri üstüme çevirdi ilk sayfayı
Gözlerime damladı işkence
Masumluğum sınırlarımı zorluyor
Kimse asfalt çiğnemedi o sabah
O sabah ağaçlar kabuk mevsiminde
Müthiş dirilişi sulanır
Ve diğer saatlerinde günün
Mevsimler sarıya dökülür
Yukarıya daha yukarıya
Saygı zamanı özgürlüğe
Şimdi ben bu yerden
Bitişini bitirip uzamın
Karanlık doğumlara tutsam meşalemi
Yani vurmasalar
Yani soymasalar
Yani rüyaydı görülmeyen
Aslında demokrasi ahbaplığı sevginin
Sürüp gidiyor coşku
Sürüp gidiyor sevgi
Sürüp gidiyor aşk
Ben niye öleyim dostlar
Adım atıyorum kenarıma
Bitişiğimde bütün kenarlar
Ve kurşunlar ökçesine basmış serseri
Başlarında yaratılmış intikam
Tetikçi işaret parmağından solur
Ve yağmur sevgili kadar yumuşak
Ve ben direnmeye yatkınım
Dolunaya yatkınım
Yağmura yatkınım
Özgürlüğümü sarı saçlarından daha çok
Sevmeye yatkınım
Yaşamın bütün çekimlerinde
Yani geçmiş
Yani gelecek
Yani şimdi
Sana yatkınım
Sana yangınım sevdalı özgürlüğüm