GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Ocak 2019 Çarşamba

Delileri akıllılar da sever!

AK Parti’nin İzmir adayı Nihat Zeybekci

50 gündür…

Bu kadim kentle yatıyor, bu kadim kentle kalkıyor…

Bi’de şunu yapıyor:

“İzmir’i Dinliyor!”

Türk şiirini temelinden değiştiren Orhan Veli gibi…

Orhan Veli’nin bi’özelliği vardı…

Sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşımıştı…

Mesela…

“İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık…

Ağlar çekiliyor dalyanlarda;

Bir kadının suya değiyor ayakları;

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı…”

Nasıl unutabiliriz?

Bu denli anlamlı, yürekten taşan dizeleri?

***

Nihat Zeybekci de İzmir’i dinliyor!

Bi’farkla…

O’nun gözleri açık…

Güzelbahçe’de balıkçıların ağları çekişini görebiliyor…

Mahallenin En Güzel Kızı’nın…

Suya değen ayaklarını görebiliyor…

Çöp Başkenti Harmandalı’nın üstünden…

Sürü sürü, çığlık çığlık geçen kuşları görebiliyor…

Görebildiği için de…

Diyor ki:

“İzmir artık kendi hikayesini yazmalı, resmini çizmeli…”

Nasıl olacak bu’iş?

“İzmir’e sevdalanarak!”

Kolay mı?

Valla, bence “aşk adamı” ise, ki bence öyle…

Hiç de zor değil…

Mesela…

Diyor ki:

“Bugüne kadar inanmadığım yola düşmedim… İnanmadığım kimsenin peşinden gitmedim, inanmadığım sevdaya da sevdalanmadım… Ben İzmir’e sevdalıyım… Biz İzmir’e sevdalıyız... AK Parti’nin bütün görevlileri İzmir’e sevdalıyız... İzmir şu görüntüden kurtulup Türkiye’nin gururu olmaya dönmeli... Yani bir yabancı baktığında ne şehirmiş be dedirtene kadar çalışacağız…”

Bu sözleri ne zaman söylemiş Zeybekci?

Sallayın bi’tarih?

Dün mü? On gün önce mi? Bir ay önce mi? İzmir adayı olduğu gün mü?

Yanıldınız işte…

AK Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı…

Bunları tam 4.5 yıl önce söylemiş…

Tarih; 18 Eylül 2014…

Ekonomi Bakanı iken, üstelik İzmir’de söylemiş…

Binali Bey’in İzmir’deki yerel seçimi kaybettikten tam 6.5 ay sonra…

Yani…

İzmir, Zeybekci’nin aklında “o günden beri” var…

Ve gözleri hep açık bizi dinliyor…

***

Bitmedi…

Aynı gün… Yani, an itibarıyla tam 4.5 yıl önce… Yine İzmir’de…

Zeybekci bi’şi daha demiş?

Ne demiş?

Şunu demiş:

“İşimizi doğru yapacağız, gün gelecek İzmir AK hizmetle tanışacak... Sadece Ödemiş’i değil, her yeri tanışacak... İzmir Ege’nin başkenti olmayı hak ediyor… Bugünden itibaren çalışmaya başlayacağız… 2019’un işaretini alacağız…”

“Yok artık…” dediğinizi duyar gibiyim…

Laf aramızda…

Bu kadarı da olmaz!

Kararlılığa bakar mısınız?

Bi’de hep beraber diyoruz ki:

“Nihat Bey, İzmir’e geldi; güzelleme yapıyor!”

Ne güzellemesi?

Bu günleri… Bugünkü görevini…  Dünkü ve bugünkü İzmir’i…

O günlerden görmüş, hatmetmiş, sindirmiş…

Bu gün, “o sevdayı pişirip” bi’kez daha sunuyor…

Aşk böyle bi’şi olsa gerek Zeybekci için…

“Geldim, gördüm, sevdim…” gibi…

***

…Ve gelelim, bir “İzmir Hikayesi” yazma arzusuna…

Edebi yanını bilemem…

Ama, en azından lisede şiir, miir yazmışlığı vardır…

Kaldı ki, buna tüm kalbimle inanıyorum…

Diyor ki:

İzmir’de bir tarih yazma fırsatı var… Bu yüzden İzmir beni heyecanlandırdı… Yoksa umurumda olmazdı… Benim makam, mevki derdim yok… En iyi arabaya binecek, en iyi yerlerde yaşayacak durumum var… Peki o zaman derdin ne? Bir deliye ihtiyaç var… Bende de delilik diz boyu…”

Gülümsedim okuyunca…

Bu “deli” sözcüğünü ikinci kez seslendiriyordu İzmir’de…

Anıların eşliğinde yıllar öncesine gidiverdim…

İzmir’in efsane başkanlarından İhsan Alyanak

Allah rahmet eylesin, bana şöyle demişti:

“Her başkan biraz kırık olmak zorundadır… Yoksa bu işin altından kalkılmaz…”

O vakitler…

Yaşım da küçük…

“Yav, bu başkan ne demek istedi?” diye düşünmüştüm…

Aklım erdi, sonra hak verdim…

Belediye başkanlarının…

Az da olsa, “Kalk gidelim akıllı” olması gerektiğine inandım…

Bu nedenle Zeybekci’nin…

“Bir deliye ihtiyaç var… Bende de delilik diz boyu…” sözünü önemsiyorum…

Ayrıca…

Önemsenmesi gerektiğine tüm kalbimle inanıyorum…

Kaldı ki…

İzmir gibi bi’kenti “Tanrım beni baştan yarat” misali…

Topyekün “değiştirmek” için…

Sadece bi’sihirli değnek yeterli değil…

Zeybekci’nin “anlatmağa çalıştığı” gibi…

O sihirli değneği kullanmayı becerebilecek…

Bir “deli”ye de ihtiyaç var!

***

Tabii, sonuna kadar hak verdiğim bu “delilik” mevzusu…

CHP’nin “müstakbel” İzmir Büyükşehir Adayı için de geçerli…

En azından…

Ucundan “azıcık” da olsa…

Kent soylunun ve belediye çalışanlarının bu nevi…

Bir “kırıklığı” hissetmesinde yarar var…

Bak o zaman…

Sokağınızdaki bi’su patlağına…

Üç günde mi müdahale ediliyor, yarım saat içinde mi?

Birlikte yaşar, görürüz!

***

Bitiriyoruz…

Bir dünya klasiğidir, Nikolay Vasilyeviç Gogol’un yazdığı…

“Bir Delinin Hatıra Defteri”

Kitap şahanedir…

50 yıl önce Genco Erkal’dan izlemiştim Elhamra’da…

Ufacıktım…

Sonra kitabı okudum…

Mesela…

37’inci sayfada bir vurgu var…

Diyor ki, Gogol’un hikayesindeki kahraman:

“Asker olsun, sivil olsun; daire ve büroların başında bulunanların hepsi makamları adına fazlasıyla alıngan olur…”

Yani…

Davet var, ısrar yok İzmir’de…

Yeter ki…

Sevelim, beğenelim, bizden biri olduğuna inanalım ki…

Yazmaya çalıştığı hikayenin esas oğlanı…

Az buçuk “deli” de olsa…

“Bizim Hikayemiz” olsun…

Nokta…

Sonsöz: “Ben çiçekleri, renklileri, delileri severim; bir de delilikleri… / Özdemir Asaf…”